Topbaş'ın 'FETÖ'den tutuklu damadı Ömer Faruk Kavurmacı: 'Ak damatlar'ın kefaretini ödüyorum'

Topbaş’ın 'FETÖ'den tutuklu damadı Ömer Faruk Kavurmacı, gazeteci Barış Terkoğlu’na cezaevinden mektup yazarak 'günah keçisi ilan edildim' dedi.

Topbaş'ın 'FETÖ'den tutuklu damadı Ömer Faruk Kavurmacı: 'Ak damatlar'ın kefaretini ödüyorum'

‘FETÖ’nün iş dünyası yapılanması olarak bilinen TUSKON davasında 35 aydır tutuklu bulunan eski İBB’nin eski Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı, gazeteci Barış Terkoğlu’na cezaevinden bir mektup yazarak “ak damatlar”ın günahlarının kefaretini, tasfiye edilmiş Topbaş’ın damadı olması sebebiyle kendisinin çektiğini iddia etti.

Barış Terkoğlu‘nun Cumhuriyet‘te yayınlanan ‘Mit ajanından aldığım mektup‘ başlıklı yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

AK DAMATLARIN GÜNAHINI ÖDEYEN DAMAT

“Bir başkasını, eski İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı olarak tanıdığımız, Ömer Faruk Kavurmacı yazmıştı. Tek sayfalık duygusal mektubuna 63 sayfalık mahkeme evrakını eklemişti. Kamuoyu baskısıyla yeniden tutuklandığını anlatıyor, “çoğu insan 41 ay, yani 3 yıl 9 aydır tutuklu olduğumun farkında bile değildir” diye devam ediyordu.

Kavurmacı’nın mektubunda son dönemin “damat”ları üzerine düşündüren şu ifadeler dikkat çekiciydi:

“Kayınpederimin Kadir Topbaş olması nedeniyle günah keçisi ilan edildim. Başka siyasilerin damatları ile karşılaştırıldım. Adeta kategorize edildim.”

Kavurmacı’nın sözlerinden Bülent Arınç ya da İsmail Kahraman’ın damatlarına gönderme yaptığı anlaşılıyordu. Ona göre “ak damatlar”ın günahlarının kefaretini, tasfiye edilmiş Topbaş’ın damadı olması sebebiyle kendisi çekiyordu.

“Hakkımdaki ezberlerin kamuoyu algısına dönüştüğünü ortaya koyacak” dediği 63 sayfada ise; mahkemeye gelen 30 tanığın lehine beyanları, Bank Asya’ya para yatırmadığını gösteren evraklar, epilepsi nöbetleri yaşadığını söyleyen raporlar, 24 Haziran 2014’te TUSKON’dan istifa ettiğini anlatan noter kaydı vardı.

TÜRGEV DETAYI

Hesap hareketlerinin anlatıldığı bölümde şu kısım özel olarak dikkatimi çekti:

“Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’na (TÜRGEV) 18 Ocak 2015 tarihinde 1 milyon USD (2.448.200.00 TL) tutarında bağışta bulunulmuştur.”

Mektuplar uzayıp gidiyor.

Sanki birlikte doğmuşlar gibi. Oysa mektup yazmanın geçmişi, hapishaneden çok daha eskiye dayanıyor. Bir “hürriyetsizleştirme cezası” olarak hapishanenin tarihini, çok zorlarsanız ancak 16. yüzyıldan başlatabiliyorsunuz. Yine de bugün en düzenli mektuplar hapishanelerde yazılıyor.

Sanki duvarları yıksak tüm mektuplar altında kalacakmış gibi. Buna rağmen inanıyorum, insanlığın bütün suçlarından arındığı gün birbirimize yine mektuplar yazacağız ve o gün duvarlar olmayacak.”