Üniversiteler yeni akademik yıla zamlarla, deprem sonrası çatlayan dersliklerle, Millet Bahçesi girişimleriyle, “kadın üniversitesi” tartışmalarıyla başladı. Üniversiteliler hem bu gündemleri hem de Sosyalist Düşünce Toplulukları’nı Manifesto‘ya anlattı.
Üniversiteli gençlik üSosyalist Düşünce Toplulukları’nın İstanbul’da ki ilk oturumunu, “İnsanlık Tarihi Paneli” düzenlemek üzere kollarını sıvadı.
Üniversiteler açılalı yaklaşık 1 aylık süreç geride kaldı, bu sene yemekhane zamlarıyla açıldı üniversiteler. Bu 1 aylık sürece baktığınızda ne görüyorsunuz? Bu sene üniversiteleri ne bekliyor?
D. A. : Sorduğunuz soru çok manidar bir soru. Yılbaşlarında, yeni akademik yıllarda hep güzel şeyler beklenir, iyi şans beklenir. Üniversitelerin yaz tatilinden beri yaşadıkları, özellikle son bir aydır yaşadıkları, işlerin çok yolunda gitmeyeceğini anlatıyor bize. ODTÜ’de Kavaklık meseli, YTÜ’de Millet Bahçesi, Kadın Üniversiteleri tartışması bir şeylerin dilek dilemekle bırakıldığında iyiye gitmediğini gösteriyor. Hani hep İngilizce öğreneceğim, ortalamamı yükselteceğim diye başlanan yıllar olur ya ona benziyor. Eğer kalkıp çalışmazsan hiçbir şey değişmez vs… Bu senenin başlangıcı da bize bunu tekrardan gösterdi. Müdahale edilemeyen, isteklerimiz doğrusunda değiştirilemeyen üniversiteler daha sene açılırken yemekhane zamlarıyla, depremde fakülte binalarının çatırdamasıyla gündeme geldi.
Biz de sorun tespitini yapmış bulunuyoruz; Memleket geriye gittikçe üniversite de geriye gider. Bu yüzden bana kalırsa, üniversiteleri ne bekliyor sorusuna birileri açısından verilecek cevap daha fazla kar iken, bizim açımızdan verilecek cevap üniversitelerinde memleketinde sorunlarının çözümü bekliyor olmalı.
C. Y. : Öncelikle üniversite gündemlerinin memleket gündemlerinden ayrı olmadığı bu senede görülmekte. Ekonomik krizin etkisinin giderek arttığı bu günlerde üniversitelerin yemekhane zamlarıyla açılacağı, üniversite öğrencileri tarafından beklenen bir durumdu. Bu bir aylık sürece bakıldığında ise nesnel koşulların da etkisiyle, gençliğin, kendi gündemleri ile memleket gündemleri ile arasında bağ kurabilmesinin önünün açıldığı gözlemleniyor. Benim bu seneye dair özellikle vurgu yapmak istediğim nokta şu, evet üniversiteler bu sene birçok şeyle karşılaşacak, yemekhane zamları olacak, atanmış rektörler olacak, eğitimde piyasalaşma ve gericileşme olacak, millet bahçesi olacak, işsizlik olacak… Ama kimse umutsuzluğa kapılmamalı, bunların karşısında güçlü bir irade ile gelecek kavgası verecek olan, üniversite gençliği olacak.
Üniversitelerde sosyalizmin yeniden üretilmesi ve tartışılması için Sosyalist Düşünce Toplulukları’na çağrı yapmıştınız. Sosyalist Düşünce Toplulukları’nı biraz açabilir misiniz?
D. A. : Biraz önce değindiğimiz memleket sorunlarıyla üniversite sorunları birbirinden ayrı düşünülemez meselesi aslında bu. SDT’lerin işlevi biraz da budur yani. Dünya’da da Türkiye’de de sola akın akın bir ilgi görmüyoruz. Öte yandan solun da bu, soldan kaçışa çoğunlukla iyi yanıt veremediğini görüyoruz. Yani eskiden “Sol nedir?”, “Solcu nedir?” dendiğinde topluma örnek olan birçok yazar, sanatçı, akademisyen akla gelirdi. Sabahattin Ali’leri, Ruhi Su’ları, Behice Boran’ları anmıyorum bile. Solcu çocukların aileleri “Çocuğum çok para kazanmasa bile serseri olmayacaktır, insanca yaşayacaktır.” güvenini yaşarlardı. Şuan ise solcu tasvirini büyük bir kara propaganda ile, yaşadığı toplumdan uzak, hayata tutunamamış insanlar olarak sunuyorlar bize. Solu “fakir edebiyatı” gibi ucuz bir yaftalamaya maruz bırakıyorlar anlayacağınız.
Peki bir soruda ben sorayım. Sol bu saldırılara iyi cevaplar üretebildi mi? Bu elbette çok tartışmalı ancak şuan fikirlerin tartışıldığı, fanzinlerin, dergilerin çıkartıldığı, sanatçı yetiştiren yahut “siz toplumsallaşamadınız” suçlamasına soldan yana bütünlüklü bir karşı çıkış göremiyoruz.
Yanlış anlamayın bu enseyi karartalım demek falan değil. Aksine daha fazla çalışmamız gerektiğine dair bir vurgu. Bizler tüm bu geriye gidişi karşımıza almak için SDT’ler düzenliyoruz, Marksizmi yeniden üniversitelere sokuyoruz. Geleceksizlik fikrinde, karamsarlık fikrinde boğulmaya karşı, siyaseti boşa kürek çekmek olarak görenlere karşı bu etkinlikleri düzenliyoruz.
C. Y. : Açıkçası üniversitelerin son yıllarda bilimsellikten uzaklaştığı bir dizi örnekle gösterilebilir. Evet üniversiteler bilimsellikten uzaklaşıyor ama hiç bilime dair bir şey yok diyemeyiz. Devede kulak kalan bilimselliğin de hangi ideolojiye hizmet ettiği tartışılmalı. Sosyalist Düşünce Toplulukları’nı da biraz buraya oturtmaya çalışıyoruz. Gerçekleri tartışıyor, müfredattan çıkarılan konuları işliyoruz. Bu gün üniversiteye gelen her genç, siyasetten uzak dur, aman ha bu işlere bulaşma vb. söylemler işitiyor. Bu şu demek aslında kendini kurtar gerisini boş ver. Biz bunlara karşı duruyoruz. Bu gün gençliğin sorunlarını tartıştığı ve ilerici çözümler ürettiği, bilimle buluştuğu bir yer olarak Sosyalist Düşünce Topluluklarını gösterebiliriz.
Bu başlıkları tartışmak sizce neden önemli?
D. A. : Kapitalizm öyle bir düzen yarattı ki, insana sabah güne başladığı andan itibaren her yerden umutsuzluk aşılanıyor. Bu umutsuzluğu çözmek içinde “yarış atı ol kendini kurtar” deniliyor. İnsanların açlık sınırının altında yaşadığı bir toplumda, insan nasıl sadece kendimi kurtaracağım diyebilir? Binlerce yıl öncesinin düşünürleri bile bu bakışa iyi kötü karşı çıkarlarken, günümüzde bunu yeni bir fikirmiş gibi, insanlığın en son teknolojik buluşuymuş gibi önümüze sunulması bana çok inandırıcı gelmiyor.
Gerçekten düşünceler tarihine biraz baktığımızda, günümüzde kurtuluş gibi sunulan fikirlerin ne kadar eskidiğini ve aşıldığını görebiliyoruz. Elbette okullarda, amfilerde bunların anlatılmasını çok istemezler. Kim peynirim kötü der ki? Hangi kapitalist ideolog insanlık tarihi birlikte çalışarak, örgütlenerek, iş bölümü yaparak gelişti der? Bizde onlar söylemeyince iş başa düştü diyip kolları sıvıyoruz. Akademisyenlerle, yazarlarla yan yana gelip hep birlikte öğrenmeye çalışıyoruz. Yeri geliyor bir arkadaşımızın eksiğini diğer arkadaşımız tamamlıyor, yeri geliyor bir arkadaşımızın yanlış bilgisini başka bir arkadaşımız düzeltiyor. Ama bunların hepsinde bir arada öğreniyoruz, bilimin ateşini hep birlikte yakıyoruz.
C. Y. : Aslında Türkiye’de biraz etrafa bakmanız, haber izlemeniz, gündemleri takip etmeniz yeterli. Ne var etrafımızda peki? Kadın cinayetleri, sınav sonuçları açıklandıktan sonra intihar eden öğrenciler, üniversiteyi kazansa dahi atanamadığı için intihar eden gençler, okula giden oğluna pantolon alamadığı için intihar eden babalar… Neden var bunlar? Bizce cevap var olan kapitalist sistemin toplumsal çıktıları bunlar. Yani şunu demek istiyoruz; kapitalizm işsizlik, savaş, yoksulluk, varoluş yoksunluğu, kriz demek. Bu sorunları ortadan kaldırmak istiyorsak bu başlıkları tartışmak önemli tabi ki!
Yeni dönemle beraber bir dizi etkinlik yapmak için çalışmalara başladınız. Bu etkinlikler hakkında bilgi verir misiniz?
C. Y. : Bu yıl bir dizi başlıkta gençlikle buluşmayı planlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de “Kapitalizmin Geleceksizliği, Sosyalizmin Güncelliği”, Kocaeli’de “Uygarlık Tarihi” başlıklı oturumlar yapıldı. Sosyalist Düşünce Toplulukları’nın Türkiye’nin her ilinde yapılmasını istiyoruz. Bu hafta sonu da İstanbul ve Eskişehir’de etkinliklerimiz olacak.
D. A. : Bu SDT’lerin bir ayağını da İstanbul’da Alâeddin Şenel’in katılımıyla gerçekleştireceğimiz “İnsanlık Tarihi Paneli” oluşturuyor. Bilimin, bilimsel yöntemin hâkim olduğu, işlendiği bir etkinlik gerçekleştirmek istiyoruz. Evrim kelimesinin utanıp, sıkılarak dillendirildiği, “Madem evrim var, neden maymunlar insan olmadı?” saçmalıklarının bilimsel çürütmeler gibi gösterilmeye çalışıldığı bir dönemde, gençliği insanlık tarihini irdelemeye çağırıyoruz.
Bizim aracılığımızla üniversitelilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
C. Y. : Kesinlikle var. Gençliğe, kapitalizmin bize sunduklarına karşı bir mücadele çağrısını sizin aracılığınızla yapmış olalım. Gençlik bu gün inanmalı, irade göstermeli ve bütünlüklü bir mücadele yolu izlemelidir. Bize sunulan sahte hayallerin yerine gerçek bir mücadele konulması gerektiğini düşünüyoruz ve bunun için hazırlanıyoruz. Bu şekilde değişebilir ve değiştirebiliriz, bu şekilde kazanabiliriz. Bütün üniversiteli arkadaşlarımızı, dostlarımızı Sosyalist Düşünce Toplulukları’nın İstanbul’da ki ilk oturumuna, “İnsanlık Tarihi paneline” bekliyoruz.
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, PKK lideri Abdullah Öcalan için yaptığı çağrının yankıları sürüyor. Cumhurbaşkanı…
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında çıkardığı…
ABD'li Senatör Lindsey Graham, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma…
Kadına yönelik şiddeti tek başına biyolojik bir mesele olarak erkek saldırganlığıyla açıklamak en hafif tabirle…
Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya…