YSK eliyle darbe tescillendi: Seçimin iptalini gerektirir tespit yok!
YSK’nın İstanbul’daki seçimleri iptal etmesinin gerekçesini yayımlamasının ardından seçimin iptali için aleyhte oy veren, aralarında YSK Başkanı Sadi Güven'in de olduğu üyelerin muhalefet şerhleri iptal kararının hukuki bir yanının olmadığını netleştirdi.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin 4’e karşı 7 üyenin oy çokluğuyla aldığı kararın gerekçesi açıklandı. Gerekçede, “30 bin oyu etkileyen usulsüzlük olduğu nedeniyle seçimlerin yenilenmesi gerektiği” vurgulandı. Bu karara karşı oy veren YSK Başkanı Sadi Güven ise karşı oy gerekçesinde seçimin yenilenmesine dair bir tespitin olmadığını belirtti.
250 sayfalık karar metninde ‘kopyala-yapıştır’ şeklinde yapılan mevzuat hükümleri ve karşı oy gerekçeleri çıkarıldığında gerekçenin aslında toplamda 12 sayfa olduğu görüldü. 16 Nisan referandumunda mühürsüz zarf ve oy pusulalarını geçerli sayan YSK, bu seçimlerde mühürsüz 5 bin 388 adet oy sayım ve döküm cetvelinin olmasını seçim tekrarına gerekçe olarak gösterdi.
YSK açıklamasının ardından gerekçeli kararın değerlendirme bölümünde, “754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yukarıda yer verilen yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği görülmektedir. Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir” ifadelerine yer verildi.
YSK değerlendirmesinde Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu görevinden çıkarılan kişilerden, 6’sının sandık kurulu başkanı, 3’ünün sandık kurulu kamu görevlisi üyesi olarak görevlendirildiği vurgulandı.
18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta ise sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının bulunmadığı görüldüğü anlatılan gerekçede, “Sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde olan 108 adet sandıktaki oy kullanan seçmen sayısı 30.281’dir” denildi.
“TEK BAŞINA YETMESE DE…” GEREKÇESİ
“Seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan sayım döküm cetvellerinin 108 sandıkta düzenlenmemiş olması, bu sandıklardaki seçim sonucunun güvenilirliğini ciddi biçimde zedelemektedir” ifadeleri kullanılan YSK gerekçesinde, “Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik, tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir” ifadelerine yer verildi.
Gerekçeli kararda ise seçimlerin yenilenmesine neden olan kararın alınmasına yönelik şu ifadeler kullanıldı:
“İtiraz dilekçesi ve ekleri üzerinde ilçe seçim kurullarınca yapılan incelemeler sonucunda 377 adet kısıtlının oy kullandığı, 6 sandıkta ölü olan kişilerin yerine oy kullanıldığı, 41 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 58 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 224 adet zihinsel engeli nedeniyle kısıtlı olan kişinin oy kullandığı tespit edilmiştir. Bu şekilde oy kullanma hakkı olmamasına karşın oy kullandığı tespit edilen kişi sayısının 706 olduğu görülmüştür.”
SADİ GÜVEN: SEÇİMİN İPTALİNİ GEREKTİRİR TESPİT YOK
Karşı oy kullanan YSK Başkanı Sadi Güven’in değerlendirmesinde ise çarpıcı bir itiraza yer verdi. AKP “23 bin usulsüz oy kullanıldı” iddia ederken YSK Başkanı Sadi Güven karşı oy gerekçesinde 706 usulsüz oy kullanıldığını belirtti.
Güven, “5 kişisi siyasi parti temsilcisi olup 7 kişiden oluşan sandık kurulunda siyasi partili üyelerle birlikte görev yapan usulsüz atanmış sandık kurulu başkanının 31 Mart 2019 günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin maddi hatalar giderilip geçersiz oyların tamamının yeniden sayılması karşısında tek başına seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirir tespit olmadığından sayın çoğunluğun seçimin iptali ile yenilenmesine ilişkin kararına katılınamamıştır” ifadelerini kullandı.
Sadi Güven, ayrıca kamu çalışanı olmadığı halde sandık başkanı olarak görev yapan 754 kişinin görev yaptığı sandıkların 750’sinde, bazılarında ikişer olmak üzere AKP’li üyenin görev yaptığı hatırlattı.
Güven’in ifadeleri şöyle:
“Dosyadaki belgelere göre; kamu çalışanı olmadığı halde sandık başkanı olarak görev yapan 754 kişinin görev yaptığı sandıkların 750 tanesinde Adalet ve Kalkınma Partili üye görev yapmış olup bu sandıklara 1.104 üye vermekle 354 sandıkta iki üye ile temsil edilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi de aynı sandıkların 3 tanesine üye vermemiş, 28 üye göreve gelmemiş, diğer 723 sandıkta üyesi görev yapmıştır. Aynı sandıklara toplamda 979 üye veren Cumhuriyet Halk Partisinin de 256 sandıkta iki üyesi görev yapmıştır. Bu sandıklarda ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Saadet Partisi, İyi Parti, Demokratik Sol Parti, Büyük Birlik Partisi, Demokrat Partili ve Vatan Partili üyeler de görev yapmıştır.”
“SORUMLULUK SEÇMENLERE YÜKLENEMEZ”
Karara karşı oy kullanan bir diğer YSK üyesi Cengiz Topaktaş ise 16 Nisan Referandumu’nda geçerli sayılan mühürsüz oyları hatırlattı.
Topakta, karşı oy gerekçesinde, “Seçmenlerin sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler Anayasa gereğince kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurulunun oluşumunda bir hata varsa bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez. Nitekim yukarıda bahsi geçen 16/04/2017 tarihli kararla ilgili verilen dilekçede de; sandık kurulundakilerin mühür vurmamalarının seçmenin kusuru olmadan gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam bir şekilde sandığa yansıması için söz konusu oy pusulalarının ve zarfların geçerli olması gerektiği doğrultusundadır” vurgusunu yaptı.
“HİÇBİR ŞEKİLDE ORTAYA KONULMAMIŞTIR”
YSK Üyesi Kürşat Hamurcu ise karşı oy gerekçesinde sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda, sandık başı işlemlerine, itiraz edenin temsilcisi olan siyasi partili üye dahil hiçbir kimsenin itirazı olmamasını hatırlattı.
Sandık kurulunca tutulan tutanaklar, hiçbir itirazî kayıt ileri sürülmeksizin birlikte imza altına alındığını hatırlatan Hamurcu, “Bu sandıklarda kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, seçmenin oyunu yönlendirdiği, değiştirdiği veya etkilediği yönünde aynı sandık kurulunda görevli olan beş siyasi partili sandık kurulu üyesinin herhangi bir şikayeti veya itirazı olmamıştır” diyerek karara itiraz etti.
Hamurcu, Sandık Kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda, oy kullanan seçmenin oyunun, hangi neden ve gerekçeyle geçersiz sayılması gerektiğine ilişkin itiraz eden tarafından hiçbir somut kanıt ve belge sunmadığını vurguladı. Hamurcu, “Seçim hukukuna egemen olan serbest, genel oy, eşit, tek dereceli, gizli oy, açık sayım ve döküm ilkelerinin hangisinin kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı tarafından ihlal edildiği, hiçbir şekilde ortaya konulmamıştır” dedi.
“SEÇİM KURULLARINA YÜKLENEBİLECEK BİR KUSUR YOK”
Çarpıcı itirazlardan birini de YSK üyesi Yunus Aykın yaptı. Aykın karşı oy gerekçesinde seçimin tekrarını gerektirdiği belirtilen suçların seçmen kurullarının hükümlülükleri olmadığını anlattı.
Aykın bu konuyla ilgili “Haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin, kararı veren mahkemelerce UYAP sistemine girilmemesi nedeniyle Adalet Bakanlığınca gönderilen listelerde ismi yer almayanların sandık seçmen listesinde oy kullanabilir durumda görülmeleri nedeniyle seçim kurullarına yüklenebilecek bir kusur yoktur” ifadelerini kullandı.
Aykın devamında şunları gerekçesine ekledi:
“Kaldı ki, kısıtlı olanların oy kullandıklarının seçimden sonra tespit edilmesi ve oy kullanan kısıtlı seçmen sayısının seçim sonucuna tesir etmesi halinde bu husus Yüksek Seçim Kurulunca her zaman dikkate alınmaktadır.
İstanbul İlinin toplam seçmen sayısının 10.560.963 olduğu gözönüne alındığında 601 kısıtlı seçmenin oy kullanmış olmasının seçimin iptalini gerektirecek bir usulsüzlük olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Gerçekleştiği iddia edilen olaylar ve ileri sürülen hukuki sebepler, itiraz dilekçesi ve ekleri ile Kurulumuzca verilen ara kararı uyarınca toplanan bilgi ve belgelere göre seçimin sonucuna müessir olmadığından, itirazın reddi gerektiği görüşüyle aksi yönde verilen karara katılmıyorum.”