AKP Genel Başkan Yardımcısı Ünal: FETÖ’nün siyasi ayağı yok
AKP'li Mahir Ünal, “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna “Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, emniyete sızdılar, yargıya sızdılar; siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler” yanıtını verdi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Haber Global TV’de Jülide Ateş’in sunduğu “40” isimli programa katıldı. Mahir Ünal’ın “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna verdiği yanıt tartışma yarattı.
FETÖ için, “Ak Parti’yle kurdukları ilişkide de bunlar son derece açık oldular. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte, Ak Parti’nin vesayetler ve darbelerle mücadelesinde Ak Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler Ak Parti’nin yanında kümelendiler” şeklinde konuşan AKP’li Ünal’ın “FETÖ’nün siyasi ayağı kim ya da kimler?” sorusuna verdiği yanıtın tamamı şöyle:
“Mahir Ünal: İsmet Özel der ki ‘her şen ben yaşarken oldu bunu bilsin insanlar.’ Aslında her şey biz yaşarken oldu… Yani FETÖ de 15 Temmuz darbesi de 17-25 Aralık süreci de 7 Şubat MİT krizi de bunların hepsi biz yaşarken oldu. FETÖ’cü dediğimiz insanlar, 2008’de 2009’da 1995’te 1990’da öğretmen olarak ya da doktor olarak ya da hakim, savcı, asker, emniyet mensubu olarak bunlar hayatın içerisinde bizimle beraber yaşayan insanlardı… Bu dini grup görünümlü, sivil toplum örgütü görünümlü yapı, bir gün devleti ele geçirmek istediğinde bunların aslında bir dini grup olmadığını, bunların bir sivil toplum kuruluşu olmadığını gördük. Bu yapı siyasetle kurduğu ilişkide, FETÖ ele başısının ifadesiyle siyaseti aşağıların aşağısı olarak görüyor. Hatta iktidarı aşağıların aşağısı olarak görüyor. Siyaseti ve siyasetçiyi kendi ifadeleri ile, anlaşılan konuşulan bir yapı olarak görüyor ve değerlendiriyor. Siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, emniyete sızdılar, yargıya sızdılar; siyasete sızmayı hiçbir zaman düşünmediler, siyasetle kurdukları ilişkide de geçmişte baktığınızda da Turgut Özal’la da, Süleyman Demirel’le de Mesut Yılmaz’la da, Tansu Çiller’le de Bülent Ecevit’le de kurdukları ilişkide de son derece açık oldular, Ak Parti’yle kurdukları ilişkide de bunlar son derece açık oldular. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki süreçte, Ak Parti’nin vesayetler ve darbelerle mücadelesinde Ak Parti bütün demokrasi yanlısı, darbe karşıtı sivil toplum örgütlerini yanına aldığında bunlar da geldiler Ak Parti’nin yanında kümelendiler. 2013’den sonra Ak Parti bütün kongre, bütün yerel seçim, genel seçim aday belirlemelerinde ince eledi, sık dokudu. Burada diğer siyasi partilerin özellikle CHP’nin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’dan sonra kullandığı söylem, dil ve ortak hareket biçiminin kendi içlerinde bir değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum…”