AKP’nin Suriye yalanları ve gerçekler
AKP iktidarı ve yandaşların Suriye savaşına ilişkin söylediği yalanları ve gerçeklerini Manifesto okurları için derledik...
HABER MERKEZİ
AKP iktidarının, 9. yılını dolduran Suriye’deki emperyalist işgalin bir tarafı olduğu kamuoyunun da bildiği bir gerçek. Özellikle İdlib’de son bir aydır yaşanan gelişmeler bu gerçeğin altını kalınca bir biçimde çizmiş durumda.
Savaş naraları, “beka sorunu” bahanesi ile ülkemizin savaşa sürüklenmesi, emekçi çocuklarının cihatçı çetelere kalkan edilmesi ve yaşanan bir dizi acı gelişmenin üstü ise yalanlarla örtülmeye çalışılıyor.
Bir kez kara propagandaya başlayan AKP iktidarı ve yandaşların Suriye savaşına ilişkin söylediği yalanları ve gerçeklerini sizler için derledik.
YALAN: ‘ÖSO YERLİ VE MİLLİDİR’
GERÇEK: AKP iktidarının ve dinci-liberal koronun savaşın başında ‘ılımlı muhalif’ olarak pazarladığı, sonrasında el yükselterek ‘yerli ve milli’ organizasyon, Suriye’nin Kuvayi Milliyesi olarak ilan ettiği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) meşru Suriye hükümetini devirmek, ABD’nin çıkarları doğrultusunda Suriye’de Siyasal İslamcı bir iktidar kurmak için savaşan cihatçı bir örgüttür. ÖSO’nun kurucusu Riyad El Esad’ın, 14 Kasım 2011’de, Saad Hariri yanlısı Nowlebonan isimli internet sitesinde yayımlanan açıklaması, ÖSO’nun emperyalistlerle ilişkisini tescillemiş, Riyad El Esad NATO’ya ülkesine girmesi için şöyle yalvarmıştır:
“Açıkça şunu söylemek istiyorum: NATO’nun belli hedeflere hava saldırıları düzenlemelerini istiyoruz. Geri kalanları Özgür Suriye Ordusu ile dikkatli ve ciddi bir şekilde koordine edilebilir. Suriye halkı, Türkiye hükümetine ve iyi niyetine güvenmektedir. Türkiye kara kuvvetlerinin Suriye’de tampon bölge oluşturma ve uçuş yasağı sağlaması için Suriye’ye girmesinde hiçbir sakınca görmüyoruz.”
Bugün Suriye Milli Ordusu ismini kullansa da bilinen adı ile ÖSO’nun İsrail ile ilişkileri de oldukça iyidir. Ağustos 2014’te Times of Israil, ÖSO’ya bağlı Harameyn Tugayı’nın komutanı Şerif el Safuri’nin İsrail ile iş birliği yaptığını yazmıştı. Safuri, 22 Temmuz 2014’te sınırda Nusra’nın eline geçtikten sonra örgütün kurduğu Dera Şeriat mahkemesine ifade vermiş ve bu ifadenin görüntüleri internete koyulmuştu. Safuri ifadesinde, İsrailli yetkililerle görüşmek için beş kez İsrail’e gittiğini, kendisine telefon, ilaç, giysi, 30 tüfek, 10 RPG, 47 roket, 5.56 mm’lik 48 bin mermi verildiğini anlatacaktı.
YALAN: MİLYONLARCA İNSAN ESAD REJİMİNDEN KAÇIYOR
GERÇEK: 2014 yılına göre yaklaşık 19 milyon kişi Suriye yönetiminin kontrol ettiği bölgelerde yaşadığı resmi kayıtlara düşen bilgiler arasında. Bugün de nüfusun çok büyük bir bölümünün Suriye Devleti’nin kontrol ettiği bölgelerde yaşadığı mülteci sayılarına bakarak görmek mümkün. Suriye’nin doğusunda nüfusun az olduğu da hesap edilirse Suriyelilerin büyük çoğunluğunun Suriye devletinin kontrolündeki bölgelerde yaşamak istediğini ya da bu bölgeleri tercih ettiğini açık olarak gösteriyor. Daha açık ifade edecek olursak, Suriye’den kaçanların ağırlıklı çoğunluğu cihatçı terör nedeniyle ülkelerinden ayrılıyor. Cihatçı terörden temizlenen bölgelere ise geri dönüşler başlamış durumda.
YALAN: ASTANA VE SOÇİ MUTABAKATINA BAĞLIYIZ
GERÇEK: Türkiye, Astana ve Soçi mutabakatlarında verdiği sözleri gerçekleştirmiyor. Bölgenin ağır silahlardan arındırılması ve Halep-Şam karayolunun ulaşıma açılması konusundan herhangi bir adım atılmadığı gibi, HTŞ’nin İdlib’deki saldırılarına Türkiye destek veriyor. Rusya’nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı, TSK’nın HTŞ saldırılarına topçu atışı ile verdiği destek, AKP iktidarının bu konuda yalan söylediğini bir kez daha kanıtlıyor. TSK envanterinde olan bir dizi ağır silah ve tankın HTŞ’ye hibe edildiği de yayınlanan görüntülerde açıklıkla görülebiliyor. HTŞ lideri Culani, ÖSO’nun toplanan ağır silahları 2019 Aralık ayında örgüte yeniden verdiğini de geçtiğimiz günlerde itiraf etmiş ve Türkiye’nin İdlib’de bulunmasının yasal hakkı olduğunu iddia etmişti.
YALAN: ADANA MUTABAKATI’NDAN DOĞAN HAKKIMIZI KULLANIYORUZ
GERÇEK: AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında, İdlib’de TSK ve Suriye ordusu arasında yaşanan çatışmaya değinerek, “Elimizde kapı gibi Adana Mutabakatı var. Gereğini yapacağız. Suriye hükümetiyle 1998 yılında imzaladığımız Adana Mutabakatı, Türkiye’ye gerektiğinde Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkını tanıyor. Bu saldırı Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır. Türk askerinin kanının aktığı yerde hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz” ifadelerini kullanmıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da geçtiğimiz aylarda, Adana Mutabakatı’nın Türkiye’ye müdahale hakkı tanıdığını ifade etmiş ve Türkiye’den başka yetkililer de ABD desteği ile gerçekleştirilen ‘Barış Pınarı Harekatı’nın Adana Mutabakatı kapsamında yapıldığını açıklamıştı.
Gerek Erdoğan’ın gerekse Çavuşoğlu’nun müdahale hakkı verdiğine ilişkin açıklamalarına karşın, Adana Mutabakatı’nın hiçbir maddesi doğrudan Türkiye’ye güç kullanma yetkisi tanımıyor.
Belgenin imzalandığı dönemde Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey görevlerde bulunmuş yetkililer de mutabakatın Türkiye’ye otomatik bir müdahale hakkı tanımadığını ve basında zaman zaman iddia edildiği gibi açıklanmamış, gizli kalmış hiçbir maddesi olmadığını kaydediyorlar.
YALAN: SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE SAYGILIYIZ
GERÇEK: AKP’nin sıklıkla Suriye konulu zirvelerden sonra dile getirdiği, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğu iddiası ise hamasi bir söylemden öteye geçmiyor. İdlib’de bir el Kaide emirliği kurmak için savaşan cihatçı çetelere destek olduğu gibi, ABD destekli Barış Pınarı Harekatı sonrasında, Türkiye’nin operasyon bölgelerine kaymakam atadığı da bilinen bir gerçek. Türkiye’nin destekçisi olduğu ve İhvancıların ağırlığını oluşturduğu “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu” tarafından kurulan “Suriye Geçici Hükümeti” isimli oluşum da, AKP iktidarının Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duymadığının en büyük göstergesidir. “Geçici Hükûmet”, silahlı militanlar aracılığı ile ülkenin bazı alanlarını kontrol etmekte olup Suriye’nin meşru hükümetini ve Suriye Bakanlar Kurulu’nu tanımamaktadırlar.
YALAN: SURİYE ORDUSU SİVİLLERİ KATLEDİYOR
Gerçek: Suriye’de ve özellikle cihatçı terörün sıkışıp kaldığı İdlib’de, sivillere katliam uygulayan Suriye ordusu değil, ağırlığını HTŞ’nin oluşturduğu cihatçı terör örgütleri. Selefi yapılanmaların, Suriye ordusuna karşı sivilleri kalkan olarak kullandıkları ve sivil tahliyeleri engelledikleri herkesçe bilinen bir gerçek. Suriye ordusunun cihatçı terörden temizlediği bölgelerde ortaya çıkan toplu mezarlar bu gerçeği açığa çıkarırken, Suriye ordusunun kazanımları bölgede coşkuyla karşılanıyor.