AVRUPA'DAN NOTLAR | İtalya siyasetinde yeni bir özne: Sardalyalar hareketi
Bugün PCI kadar güçlü bir komünist parti olmamasına karşın Bologna’ya uğradığınızda özellikle öğrenciler arasında bu eğilimin hala güçlü olduğunu hissedebiliyorsunuz. Yani, Sardalyalar hareketinin Bologna şehrinden bir grup genç tarafından kurulmuş olması tesadüf değil.
Kubilay Cenk – kubilaycenkk@gmail.com
İtalyan siyaseti yeni bir öznenin ortaya çıkışına tanık oluyor. Geçtiğimiz Kasım ayında dört arkadaş tarafından Bologna şehrinde kurulan Sardalyalar hareketi, öncelikli olarak aşırı sağcı Lig Partisi’nin (Lega) lideri Matteo Salvini’nin politikalarını durdurmayı hedeflediğini belirtiyor.
Kasım ayında kuruluşunu ilan eden hareket, özellikle Salvini’ye karşı düzenlediği gösterilerle gündeme geldi. Bologna ve Modena’da spontane ve sosyal medya üzerinden düzenledikleri ilk mitingle yaklaşık 30,000 kişiyi toplayan hareket, ardından Roma’da düzenledikleri gösteriyle yaklaşık 100,000 kişiyi bir araya getirmeyi başardı. Kasım ayından beri 90 şehirde gösteriler düzenleyen hareket, İtalya tarihindeki en büyük sivil toplum seferberliği olarak tanımlanıyor.
Fakat Sardalyalar’ın İtalya’da siyasi arenaya tam anlamda çıkışı 26 Ocak’ta gerçekleştirilen Emilia-Romagna’daki yerel seçimlerlerle birlikte oldu. Lega’ya karşı, Demokratik Parti’nin (Partito Democratico) çatı adayı Stefano Bonaccini yüzde 48 ile yüzde 45 gibi çok ufak bir farkla kazandı. Sardalyalar PD adayı için doğrudan destek açıklaması yapmadılar fakat 2014 yılında Emilia-Romagna’da seçimlere katılım yüzde 37 iken, bu yıl yapılan seçimlerde katılım oranı yüzde 67,7’ye sıçradı. Katılım oranındaki bu değişim ise Sardalyalara atfediliyor.
“Kızıl” Bologna
İtalya’nın kuzeyindeki Emilia-Romagna bölgesinde bulunan Bologna şehri, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan, 1991 yılındaki dağılışına kadar İtalyan Komünist Partisi’nin (PCI) kitle desteğinin oldukça yoğun olduğu bir şehir. Bu nedenle sık sık “Kızıl Bologna” şeklinde adlandırılıyor.
PCI, etkin olduğu yıllarda yerel yönetim ve etkin planlama çerçevesinde Bologna’yı deneysel bir merkez olarak görüyordu. Bu politikalar sonucunda, İtalya’nın kuzeyinden güneyine büyük bir kısmı yolsuzluk ve yerel yönetim sorunlarıyla boğuşurken, Emilia-Romagna bölgesi bir çok araştırmada yerel yönetimin işlevselliği açısından hep en tepedeydi. Bu durum hala geçerliliğini koruyor.
Bugün PCI kadar güçlü bir komünist parti olmamasına karşın Bologna’ya uğradığınızda özellikle öğrenciler arasında bu eğilimin hala güçlü olduğunu hissedebiliyorsunuz. Yani, Sardalyalar hareketinin Bologna şehrinden bir grup genç tarafından kurulmuş olması tesadüf değil.
Şehrin tarihsel niteliği dikkate alındığında, 26 Ocak seçimleri öncesinde “Bu bir yerel seçim değil, bir yaşam tarzı seçimi” şeklinde açıklamalar yapan Salvini’ye hak vermemek elde değil. Zira, Emilia-Romagna’nın Lega yönetimine geçiş yapması İtalyan siyasetinde kırılma yaratabilecek nitelikte bir gelişme.
Sardalyalara yakından bir bakış
Hareket temel politik hattını Lega ve Salvini’nin aşırı sağcı politikalarına karşı mümkün olan en geniş birleşik cephenin örülmesi olarak tanımlıyor. Hareket henüz çok yeni olduğu için katılımcı profiline dair herhangi bir veri ise mevcut değil.
Etkinliklerde Sardalya balığı sembolü dışında herhangi bir parti veya oluşumun simgesinin kullanılmasına izin vermiyor ve “pasifist” bir politika izleyeceklerini belirtiyorlar. Ancak hareketin birçok etkinliğinde Avrupa Birliği bayrakları kendine rahatlıkla yer bulabildi.
Hareketin kurucularından ve sözcülüğünü yapan Mattia Santori dışında görünür herhangi bir liderliği ve hiyerarşik bir yapısı mevcut değil. Santori, sosyal medyada oldukça popüler olan Salvini’nin yenilmez olduğu algısını kırmak istediklerini ve meydanları doldurarak politikayı dijital ortamdan kurtarmayı hedeflediklerini söylüyor.
Fakat Santori’nin geçtiğimiz günlerde Conte hükümetinin Güney Bakanı Giuseppe Provenzano ile yaptığı görüşmede dile getirdiği “Kuzey ve Güney İtalya arasında Erasmus öğrenci değişimi olsun” önerisi oldukça tepki topladı. İtalya’da “refah sahibi” Kuzey ve “başkalarının sırtından geçinen” Güney ayrımı oldukça önemli sosyal, politik ve ekonomik sonuçları olan bir başlık. Özellikle 1970’lerin ikinci yarısında ekonomik krizin etkisiyle İtalya’nın güneyinden kuzeye doğru ciddi bir iç göç dalgası yaşandı. Salvini gibi aşırı sağcı bir çok isim de yine geçtiğimiz yıllara kadar Kuzey İtalya’nın ayrılmasını savunuyordu. Bizzat Salvini’nin Lig Partisi’nin ismi de 2018 yılına kadar Kuzey Ligi’ydi.
Salvini’yi geriletmek…
Avrupa’da Fransa’dan sonra en güçlü komünist partilerden birine sahip olan İtalya’da da aslında bilindik bir senaryo var.
Özellikle 2008 krizi sonrasında kemer sıkma politikalarıyla beli bükülen İtalyan halkı Brüksel yönetimini onaylamıyor. Fakat solun uzun zamandır marjinalize olduğu, merkez soldaki PD gibi partilerin ise küreselleşmenin bayrağını taşıdığı bir ortamda sahne Salvini gibilerine kalıyor. Eski komünistlerin artık Salvini’ye oy verdiği sık sık dillendirilmesi de tam olarak buradan kaynaklanıyor.
Geçtiğimiz yıl 5 Yıldız Hareketi (M5S) ve Lig Partisi koalisyonu, Salvini’nin erken seçim umuduyla ittifakı bozmasıyla çökmüş, ardından PD ve M5S koalisyonu hükümet kurabilmişti. İtalyan toplumunda kredisi kalmayan PD ve M5S koalisyon hükümeti, Salvini’nin iktidara gelmesine yol açabilecek erken seçim korkusunun temel motivasyon faktörü olduğu kırılgan bir siyasi dengede faaliyet gösteriyor.
Sardalyalar doğrudan herhangi bir partiyi desteklemediklerini belirtiyorlar fakat “Salvini’ye karşı en geniş cephe” politikasının doğal sonucu Emilia-Romagna’da olduğu gibi ülke genelinde PD ile ittifaktan geçiyor. PD yetkilileri de bu durumun farkında olacaklar ki, Sardalyalar’ı dikkatle izlediklerini ve özeleştiri yaptıklarını belirtiyorlar. Ancak halkın gözünde itibarı kalmayan ve emekçilerin taleplerini dinlemeyen PD’ye can suyu olmak, Salvini’yi iktidara taşıyabilir.