AVRUPA'DAN NOTLAR | Koronavirüs ne getirir?
2008’deki krizin ardından hala toparlanmaya çalışan gelişkin kapitalist ülkeler, bir de Covid-19’un yaratacağı ekonomik yavaşlamanın küresel bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda henüz net değiller.
Kubilay Cenk – kubilaycenkk@gmail.com
İlk olarak Çin’de ortaya çıkan koronavirüs (Covid-19) ilk önce Asya merkezli bir salgın olarak adlandırılsa da geçtiğimiz haftalarda İtalya’da da pozitif vakalar görülmeye başlandı. Bu yazının kaleme alındığı sırada virüsün Avrupa merkezi olarak adlandırılan İtalya’da ölü sayısı 150’ye dayanmış durumda.
Avrupa’da özellikle Kuzey İtalya’da etkili olan virüs, bu bölgede bulunan bir çok kişinin de taşıyıcı haline gelmesiyle birlikte Avrupa’nın bir çok ülkesine yayılmış durumda. İtalya’dan sonra Fransa, İngiltere ve Almanya’da da Covid-19 pozitif vaka sayıları ve ölümler hızla artıyor.
Buna ek olarak, Türkiye’nin İdlib’te yaşadığı tıkanıklığı aşabilmek için Avrupa Birliği’nin (AB) gündemine taşımak istemesi nedeniyle siyasi koz olarak Edirne’de Yunanistan sınırına götürülen çeşitli milletlerden mülteciler ise Avrupa’nın yumuşak karnı olmaya devam ediyor.
Bu iki başlık birleştiğinde Avrupa’da ekonomik ve toplumsal anlamda bir çok konuda önemli sonuçlar göreceğimiz yeni bir döneme giriş yapıyoruz.
Covid-19 ilk olarak Çin’de görülmüş olması nedeniyle saldırılar Asya kökenleri kişilere yoğunlaşıyor. İtalya’da Asyalı bir genç saldırıya uğrarken, Londra’da yine Asyalı bir genç “Ülkemizde virüs istemiyoruz” diye bağıran bir grup tarafından sokak ortasında darp ediliyor. Hollanda’da yaşayan Koreli bir genç kadın ise yine aynı nedenle saldırıya uğruyor.
İtalya’nın aşırı sağcı Lig Partisi’nin lideri Matteo Salvini, ülkede koronavirüs vakaları görülmeye başlandıktan hemen sonra sınırların kapatılması gerektiğini ve Shengen anlaşmasının askıya alınması gerektiğini söyledi. Bu durumu göçmenlik karşıtı politik hattıyla da birleştirerek, virüsün görüldüğü Afrika’dan gelen göçmenlerin durdurulması gerektiğini söyledi. Fransa’daki aşırı sağcı politik hattı temsil eden Marine Le Pen ve İsviçre’deki aşırı sağcı lider Lorenzo Quadri de sınırların kapatılması gerektiğini söylediler.
Ekonomik sonuçlar
Virüsün Avrupa’da da patlak vermesiyle birlikte, korku ve panik havası geçtiğimiz hafta borsalara da yansıdı. Sadece geçen hafta 6 trilyon dolar kayıp olduğu aktarıldı. OECD, 2020’nin ilk çeyreğinde küresel ekonomik büyümenin negatif dahi gelebileceği söyledi ve G-20 ülkelerinin 2020 yılına ilişkin büyüme tahmini 0,5 puan azaltılarak yüzde 2,7’ye düşürdü.
Başta Çin ve İtalya’da virüsün etkili olduğu bölgelerde insanlar neredeyse tüm sosyal aktivitelerini durdurmuş durumda. Restoranlar, sinemalar, ulaşım ağları salgından ciddi bir şekilde etkileniyor. İtalya’nın kuzeyinde bulunan havaalanlarında yoğunluklar ciddi şekilde azalmış durumda. Hükümet, karantina altında bulunan bölgelerdeki işletmeler için ekonomik yardım paketleri hazırlıyor fakat bunun ne kadar sürdürülebilir olduğu muamma. İtalya turizm federasyonu Assoturismo Mart ayındaki otel ve seyahat acentesi rezervasyonlarının yüzde 90’ının iptal edildiğini söyledi.
Yaygın kanının aksine virüs yalnızda vakaların yoğun olduğu bölgelerde değil, dünya genelinde ekonomiyi yavaşlatıyor. Dünyanın ham madde üretim merkezi olan Çin’in krizi kontrol altına alabilmek için üretimi durdurmuş olması, başta Avrupa ve ABD’de bulunan tedarikçilerini de vurmuş durumda. Apple bu çeyrekte gelir hedeflerini düşürdüğünü söyledi. Amazon ve Tesla da yine aynı şekilde Çin’deki durumun şirketlerin gelir hedeflerini ciddi ölçüde vuracağını düşünüyor.
Kapitalizmin sonu veya faşizmin tırmanışı
Slavoj Zizek, koronavirüs ile ilgili yazısında bu salgının, küresel kapitalizme bir darbe olduğunu söylüyor. Küresel kapitalizmin sonunu getirip getirmeyeceği ise muamma. Zira, Zizek’in deyimiyle “bu felaketin” ırkçı patlamalara neden olabileceği de ihtimaller dahilinde.
Bu bağlamda koronavirüs, halihazırda Avrupa’da yükselişte olan aşırı sağcı ve ırkçı grupların etki alanını arttırdığı gibi aynı zamanda bir propaganda imkanı tanıyor. Histerik ve gerçekliği olmayan haberler yaygınlaştıkça yabancılara dönük faşist saldırılar da hızla yayılıyor. Yunanistan sınırında insan yaşamını hiçe sayarak mültecileri siyasi koz olarak kullananlar ise bu yangına benzin taşıyor.
2008’deki krizin ardından hala toparlanmaya çalışan gelişkin kapitalist ülkeler, bir de Covid-19’un yaratacağı ekonomik yavaşlamanın küresel bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda henüz net değiller. Fakat 2008 krizini takip eden süreçte yaşanan gelişmelerle birlikte mülteci gerçekliğiyle yüzleşen Avrupa’da aşırı sağcı ve ırkçı partiler ciddi ölçüde taban kazanmıştı. Bu tabloya bir de küresel bir salgın eklendiği zaman başta Avrupa olmak üzere dünyanın tamamı politik ve toplumsal alt-üst oluşlara tanık olabilir.