Barış Terkoğlu'nun eşi Özge Terkoğlu Manifesto'ya konuştu
"Bence içinde umut ve korkusuzluk olan bir mesaj yollardı Barış ve haklılığın hiçbirşeye benzemediğini anlatır, bundan vazgeçmemeyi tavsiye ederdi."
5 Mart’tan bu yana cezaevinde bulunan Barış Terkoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu Manifesto’nun sorularını yanıtladı.
“MİT mensubunun cenaze görüntüleri” haberi gerekçe gösterilerek “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri elde etmek” gerekçesiyle tutuklanan Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu’na sorularımız ve yanıtları şöyle:
Manifesto: 9 yıl önce olayın kahramanları farklı olsa da sizin payınıza yine benzer zorluklar düşmüştü. Öncelikle nasılsınız diye soralım.
Özge Terkoğlu: … Çok teşekkürler, iyiyim, iyiyiz. Evet, malesef tekrar benzer şeyler yaşıyoruz. Barış’lar doğruları yazdıkça paylarına düşen bu oluyor, o zamanı Fetö ile açıklayanlar bugünü nasıl açıklayacaklar bilemiyorum. Sadece her türlü çabanın doğru olan karşısında eninde sonunda çaresiz kaldığını ve halkın vicdanında Barış gibilerin iz bıraktığını biliyorum.
Manifesto: Barış Terkoğlu’yla hangi sıklıkta hangi koşullarda görüşmenize izin veriliyor?
Özge Terkoğlu: Normalde tutukluların 50 dakika ila bir saat haftada bir kez görüş hakları ve 10 dakika telefon ile haftada bir kez ailelerini arama hakları var. Barış ile ben ilk tutuklandığı hafta ve sonraki hafta görüş saatlerinde görüşebildim, oğlumu açık görüşe götürmeyi uygun görüyordum ama salgın önlemleri nedeniyle görüşler iptal olunca o Barış’ı görememiş oldu. Görüşler yerine 10 dakikalık telefon ile arama hakkı verildi. Böylece Pazartesi olan haftada bir kez on dakikalık telefon görüşmesi hakkı iki kez arama ile 20 dakikaya çıkmış oldu, dolayısıyla şimdi sadece haftada bir kez art arda iki 10 dakikalık telefon görüşmesi yapabiliyoruz.
Manifesto: Geçtiğimiz günlerde tutukluluk kararının gözden geçirilmesi beklenen duruşma avukatlara dahi haber verilmeden öne çekildi, avukatsız duruşmada ‘tutukluluk halinin devamına’ karar verildi. Hukuki sürece dair kısaca bilgi verir misiniz?
Özge Terkoğlu: 2 Nisan 2020 günü avukatlara dahi haber verilmeksizin akşam saat yedi civarı koğuşlarından alınarak tutukluluk incelemesi duruşması yapmışlar. Halbuki avukatların yardımına başvurmak hakları olmasına rağmen bu hakları gasp edilmiş ve avukatların Corona virüs salgın koşullarının yarattığı koşulları ele aldıkları tahliye talebi dilekçelerini de bu duruşmada değerlendirme dışında bırakmışlar. Özetle tutukluluk halinin devamını sağlamak için alelacele bir duruşma gerçekleştirilmiş gibi görünüyor.
Manifesto: Koronavirüs salgını malumunuz. Cezaevinde tedbirler kapsamında adımlar atılmış mı?
Özge Terkoğlu: Cezaevindeki önlemler görüşlerin iptali dışında, dışarıdan giysi ve eşya alınmamasını, tutukluların hesaplarına para yatırılamamasını ve bunun sadece PTT lerden yapılmasını, avukatların açık görüş yapamamasını içeriyor. Avukatların da bizim gibi kapalı görüş yapmasını salgın önlemi olarak anlamlı olmakla beraber savunma haklarının ihlaline dönüşüyor. Çünkü bu durumda avukatlarda bizim gibi arada bir cam olan ve telefon ahizeleriyle konuşulan bir ortamda görüş yapıyorlar. Bu konuşmalar normal görüşlerde dinlenebiliyor ve kaydedilebiliyor, avukatların görüşlerinde de bunun yapılmadığını bilmek mümkün değil oysa savunma hazırlığı yapılan bu görüşlerin özel olması temel bir savunma hakkıdır. Ayrıca avukatlar ile evrak alışverişleri de artık direk olamıyor bu da hem savunmanın gizlilik hakkının ihlali anlamına geliyor hem de savunma evraklarının bekletilerek gecikmeli olarak el değiştirmesine yol açıyor. İnfaz memurlarının mesailerine ilişkin düzenlemelerde içerdeki işleyişin değişmesini beraberinde getirmiş durumda. Özetle evet bir takım önlemler alınıyor ancak ne kadar korumaya çalışırlarsa çalışsınlar dünya genelinde son derece tehlikeli bir salgın söz konusuyken biz önlemlerimizi aldık diyemezler. Zira dünya genelinde, ülke liderlerinin, bakanlarının dahi tutulduğu yaşam tehdidi yüksek bir salgın varken cezaevlerinde de vakaların görünmesi an meselesi. Hatta belki de var ama biz henüz bilmiyoruz, bilemiyorum.
Manifesto: Son olarak bir ‘af’ meselesi gündemde. Bu ‘af’ tabii ki gazetecileri ve düşünce suçlarını kapsamıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Talepleriniz nelerdir?
Özge Terkoğlu: Yaşadığımız salgının dünya tarihine koyu harflerle kazınacak kadar ciddi bir salgın olduğunu unutarak siyasi hesaplar yapma lüksleri olmadığını düşünüyorum. Yaşam hakkı esastır, ve cezaevinde ölüm cezası almamış herkesin yaşam hakkından sorumlular, buna göre davranmaları gerekiyor. Ben sıradan bir vatandaş olarak sorumluluk sahibi bir birey gibi davranıyor, kendimi yalıtıyor bu salgında kimsenin vebalini almamak için herşeyi yapıyorsam, onların “umarım yaşarlar, biz elimizden geleni yaptık” deme lüksleri yok. Cezaevinde tutuldukları her anın sorumluluğu bu koşullarda çok ağır ve adaletle ilişkisi yok. Bir an önce en geniş kapsamlı haliyle yasayı geçirmeleri gerekirken infaz yasasını gazetecilerin ve muhalif gördükleri tüm ifadelerin hapis yatarı olmasına neden olacak bir düzenleme yapma fırsatı olarak görmeleri, böyle bir zamanda bunun peşinde olmalarına ne denir bilemiyorum, galiba eleştirilmekten çok çekiniyorlar. Çünkü toplum vicdanında yeri olan bir an önce birşey yapılmamasının gerekliliği talebini fırsat olarak görmek ve muhalefete ya da işini dürüstçe yapmaya çalışan gazetecilere karşı sürekli bir hapis tehdidine dönüştürmek başka bir şekilde açıklanamaz.
Manifesto: Okurlarımıza, Barış Terkoğlu’nun okurlarına bir mesajınız olur mu?
Özge Terkoğlu: Keşke kendisine sorma fırsatım olsaydı ama bu düzenleme ile aramıza dönmezse maalesef bir hafta beklemek zorundayım. Ama bence içinde umut ve korkusuzluk olan bir mesaj yollardı Barış ve haklılığın hiçbirşeye benzemediğini anlatır, bundan vazgeçmemeyi tavsiye ederdi.