Cihatçıların itirafları ABD ve IŞİD işbirliğini gözler önüne serdi: Amerikalılar bizim dostlarımız

Suriye ordusuna teslim olan üç IŞİD militanının itirafları kamuoyunda oldukça tartışma yaratacak türden, zira IŞİD militanları ABD ile işbirliğini açık açık anlatıyor.

Cihatçıların itirafları ABD ve IŞİD işbirliğini gözler önüne serdi: Amerikalılar bizim dostlarımız

HABER MERKEZİ

Bedia’daki operasyonda Suriye ordusuna teslim olan 3 IŞİD militanının itirafları, örgütün ABD ile ilişkilerini gözler önüne sererken, örgütün finansal ve lojistik kaynakları da ortaya çıkmış oldu. Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen bir basın toplantısı ile gazetecilerin sorularını yanıtlayan IŞİD militanları ABD askerlerinden dostlarımız diye bahsederken, ABD’li komutanlardan aldıkları eğitimleri ve lojistik, finansal destekleri itiraf ettiler.

Suriye Devlet Ajansı SANA’nın yayınladığı basın toplantısında kameraların karşısına geçen itirafçı IŞİD militanlarının yaşları 19-22 arasında değişirken, militanlar Tanf üssünde görev yapan ABD’li askerlerin IŞİD üyeleriyle aktif şekilde iş birliği yaptığını itiraf etti.

Militanlar aldıkları eğitimleri şöyle anlattı:

“Bize şeriat, tektanrıcılık ve cihat konusunda dersler veren isim Abou Jwad a-Qlamounni’ydı ve Şam’dan geliyordu. Bedia bölgesinin kadısıydı. Cihatçının cihat konularını bilmesi gerektiğini söylerdi. Ayrıca kafirlerle savaşmamız gerektiğini ve IŞİD dışındaki herkesin kafir olduğunu ve onlarla savaşmamız gerektiğini söyledi. Şeriat kadısı bizi ikna etmek için Kuran ayetlerini kullandı. Bu ayeti, Cihat operasyonlarının ve intihar bombası saldırılarının gerekliliğinin bir kanıtı olarak kullandı. 25 gün süren şeriat kursundan sonra Halife Ebu Bekir el-Bağdadi’ye sadakat sözü verdik. Yeminden sonra bizi, Kalaşnikof tipi makineli tüfek ve M16 tüfeği gibi çeşitli silahların nasıl kullanılacağı konusunda eğitim veren Qays al-Halabi’nin yönettiği Bişri Dağındaki kampa götürdüler. Biz bu silahların çoğunu bilmiyorduk. Bunlar yeni tip silahlardı, Amerikan M16 tüfeği ve Browning makineli tüfekleri gibi Amerikan silahları, çeşitli silahlar ve LAW ve TOW füzeleriydi. Askeri eğitim yaklaşık iki ay sürdü, sonrasında bana 5 şarjör ile bir tüfek verdiler. Beni tekrar Qays al-Halabi önderliğinde Bişri Dağına gönderdiler ve burada yeni katılanları eğitmemde ona yardım ettim. Rakka’ya gittiğimde beni Abu Turab el-Jazaeri karşıladı. Tövbe eğitiminden sorumluydu. Altı ay süren eğitime farklı milletlerden 18-19 yaşlarında kişiler katılmıştı. Tövbe eğitiminden sonra bize namaz ve Cihad yasasını öğrettiler, sonra bizi Rakka’dan Hayr Vilayetinin (Dey ez Zor) doğusuna götürdüler. Grup olarak Suudi Arabistan’dan Bedia Valisi Emir Hassan Alqam al-Jazrawi ve Halepli bir Suriyeli olan Halep bölgesinin askeri Emiri Abou Rislan al-Halabi için çalışıyorduk. Aramızda Türkistanlı, Horasanlı ve başka birçok yabancı savaşçı vardı. Katıldığımız eğitimlerde, Afgan savaşçıları, Özbek ve Dağıstanlılar, Azeriler, İngilizler, Fransızlar, Endonezyalılar ve diğer birçok milletten katılımcılar vardı.”

“AMERİKALILAR EN BÜYÜK DESTEKÇİMİZDİ”

Militanların lojistik ve finansal kaynağı Tanf üssünden sağladıklarını belirttiği itirafları ise ABD ve IŞİD’in arasındaki iş birliğini gözler önüne sererken, militanlar bu işbirliğine ilişkin şunları kaydetti:

“Komutanlarımız her ay ana destek kaynağımız olan Tanf askeri üssüne gidiyorlar, yiyecek, silah ve mühimmat yüklü üç kamyon getiriyorlardı. Silahların çoğu Amerikan yapımıydı. Paranın yanı sıra yiyecek ve mühimmat gibi destekleyici malzemeleri dağıtmak için Bedia bölgesine gidiyorlardı.

Kamyonetlere sabitlenmiş 10,5 makineli tüfekler, Browning makineli tüfekleri ve diğer birçok silah türü gibi çeşitli mühimmatlar… Yemek konusuna gelirsek, farklı yiyecekler veriyorlardı, hatta 24 saat boyunca açlık hissetmememizi sağlayan Amerikan yapımı besinler bile alıyorduk.  Bize benzin, dizel gibi petrol ürünleri veriyorlardı. Her ay bunları Tanf üssünden alırdık.

Bedia’daki her savaşçıya 100 dolar veriliyordu, emir ve diğer rütbeliler ise 500 alıyordu. Vali ve askeri komutan 1000 dolara varan ücretler alıyordu. Bizden daha fazla alıyorlardı. Amerikalılar bizim en büyük destekçimizdi.”

“TANF BİZİM İÇİN GÜVENLİ BİR ALAN”

Militanlar Tanf üssünün kendileri için güvenli bir alan olduğunu belirterek itiraflarına şöyle devam ettiler:

“Genel olarak, Tanf alanı bizim için güvenli bir alandı. Şeriat eğitimimizde IŞİD dışındaki herkes kafirdir dendi ama her şey birbirine girdi ve kafamız karıştı.  Tanf’a gidip orada Amerikalılarla kalırdık. Bize Amerikalıların dostlarımız olduğu söylendi. Suriye ordusuna karşı savaşırken onlardan faydalanıyorduk

Oraya girip dostlarımızla kalabiliyorduk. İlk olarak Suriye ordusunun çölü tarayacağı duyurulduğunda girdik oraya. Ordunun helikopterleri vardı, binlerce kişiydi. Uçakları ve helikopterleri vardı. sayımız yaklaşık 200 kişiydi. Bütün bir ordunun karşısına çıkamazdık. El-Wa’ar vadisine gittik ve orada kaldık

Emirimiz Hassan Alkam al-Jazrawi al-Wai cep telefonunlarımızı,  kablosuz bağlantıları veya araba ışığını kullanmamamızı söyledi. Bizim için güvenli bir bölgeye gidiyoruz. Herhangi bir şey kullanmanız yasak dedi. Gece boyunca Tanf bölgesine yürüdük. Başta nereye yürüdüğümüzü bilmiyorduk. Aniden Devrim Komandolarının arabalarını gördük. Silahlarımızı aldılar ve bizi Tanf üssüne götürdüler. Sadece çadırda kalmamıza izin verdiler.Abu Yamen al-Raqqi’nin de içlerinde olduğu yaralılarımız vardı. Bacağına bir plaka yerleştirdiler. Bacağına atel ve plaka yerleştirdiler. Bozuk olan arabaları hazırladılar. Bize çok yardımcı oldular. Orada 19 gün kaldık. Liderimiz her gün Amerikalıların bulunduğu üsse gitti. Biz oraya gitmedik ama Emirler gidiyordu. Orada 3-4 saat kalıp dönüyorlardı.19 gün sonra çöldeki konumlarımıza döndük. Emirlerimiz ve ÖSO komutanları arasında koordinasyon vardı. Onlar da Tanf civarında kalıyorlardı”

“GERÇEKLEŞTİRİLEN HER OPERASYONDA BİR KOORDİNASYON VARDI”

Militanlar itiraflarında ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile aralarındaki ilişkiyi de şöyle özetlediler:

“Rakka bölgesinde SDG ile IŞİD arasında görüşmeler yapıldı . Gerçekleştirilen her operasyonda bir koordinasyon vardı. Mesela Rakka’dayken, SDF güçleri ve IŞİD güçleri arasında ABD gözetimi altında görüşmeler yapıldı. Rakka’dan Hayr Vilayeti olarak anılan Deyr ez Zor’a hareket ettik. Üç Cojar ve iki Hummer aracından oluşan bir koruma ile o bölgeye gittik. Tabii ki bu araçlar, Amerikalıların sürdüğü Amerikan araçlarıydı ve iki Apachi helikopterimiz vardı. Arkamızda SDG güçlerine ait beş yüksek araç vardı. Deyr ez Zor’a ulaşıncaya kadar koruma için bize eşlik ettiler. Deyr ez Zor’da kaldık ve bize zarar vermediler, arkadaş olduk.”

Cihatçıların itirafları ABD ve IŞİD işbirliğini gözler önüne serdi: Amerikalılar bizim dostlarımız

Suriye ordusuna teslim olan üç IŞİD militanının itirafları kamuoyunda oldukça tartışma yaratacak türden, zira IŞİD militanları ABD ile iş birliğini açık açık anlatıyor.

Gepostet von Gazete Manifesto am Samstag, 23. Mai 2020