Çocuk istismarcısı şeyhten müritlerine mektup
"Uyuşturucu bağımlısı birinin bozuk aile yapısının korunması için yaptığımız merhameten yardımlar ihanet ve komplo olarak geri dönmüştür. Kızlarını bize teklif etmişler. Bizim de 'Yaşı 18'e geldiğinde belki olur' demekliğimiz olmuştur."
Uşşaki Tarikatı’nın lideri, gerçek adı Eyüp Fatih Şağban olan Fatih Nurullah, müridinin 12 yaşındaki kızına cinsel istismarda bulunmuş; skandalın patlak vermesiyle şeyh tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Çocuğa cinsel istismar suçundan tutuklanan şeyh, müritlerine bir mektup göndererek; “Yokluğumu hissettirmeyin” mesajı iletti.
Müridinin 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklanan Eyüp Fatih Şağban, mektubunda şikayetçi baba F.A’yı uyuşturucu bağımlısı olmakla suçladı ve “Yokluğumu hissettirmeyin” dedi.
Aynı şeyh, babaya şikayetçi olmaması karşılığında para teklif etmişti.
Sakarya’da, 12 yaşındaki kız çocuğunu istismar ettiği iddiasıyla tutuklanan Şeyh Fatih Nurullah, müritlerine mektup yazarak kendisini savundu.
Sözcü’den İsmail Saymaz‘ın haberine göre, gerçek adı Eyyüp Fatih Şağban olan Nurullah’ın cemaate dağıtılan mektubunda şu ifadelere yer verildi:
“İcazet töreni öncesinde böyle meşum bir olay yaşanması fakiri üzmüş, yeni halife kardeşlerimizin boynunu bükmüştür. Bütün halifelerimiz, rehber ve zakirlerimiz vazifelerine devam ederek yokluğumuzu hissettirmemesi temennimizdir. Hacı Bayram Külliyemizin tamamlanması ricamızdır. Bize gelince…”
“Aklıma Ahmet Yesevi Hazretleri geldi. 63 yaşından sonra yer altına inmiş ve bir daha ışığı görmemiş. Kendimi şartladım. Çıkarsam hizmetinize devam edeceğim. Sizi üzecek bir şey yapmadım. Komployla karşı karşıyayız. Uyuşturucu bağımlısı birinin bozuk aile yapısının korunması için yaptığımız merhameten yardımlar ihanet ve komplo olarak geri dönmüştür. Kızlarını bize teklif etmişler. Bizim de ‘Yaşı 18’e geldiğinde belki olur’ demekliğimiz olmuştur. Telefondaki konuşmalarda, yapmadığımız fiileri bize zorla teyit ettirmek istemişler ve ayrı ayrı para talep etmişlerdir. (70.000 TL) Telefondaki “yapmayın – etmeyin” ricaları böyle bir sonucun doğmaması içindir. Ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi’ndeki beyan esas alınarak, bu durum zuhur etmiştir.”