Davutoğlu: Siz varken dış mihraklara ne gerek var?
"Bu kötülüğü düşman yapmaz, düşman. Siz varken dış mihraklara ne gerek var zaten. Elinizden gelen kötülüğü yapıyorsunuz ekonomiyi batırmak için."
AKP’li eski Başbakan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Bursa Kongresi’nde eski partisine dönük sert ifadeler kullandı.
Davutoğlu, ekonomi yönetimine sert sözlerle yüklenirken, ‘Dış mihraklar Türkiye’den çıkarken de milletin alın teriyle biriktirdiği dövizi en ucuz şekilde alıp gitmişler. Bunların hesabını kim verecek? Bu iktidar hesap vermem diyor. Çünkü sorumlu biz değiliz, dış mihraklar yapıyor bunları diyorlar’ ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, Erdoğan’a ise, “Bu öfke dilinin ve selinin ülkeye nasıl bir afet ve nasıl bir ateş düşürdüğünün farkında mısınız? İşte size sadece hakikati söyleyen ehil kişileri yanınızdan uzaklaştırdığınız ve hatta onları ihanetle suçladığınız ve ehil kişilere değil dalkavuklara danıştığınız için yolda takılıp kalıyorsunuz” diye seslendi.
“YOLSUZLUKLARA BULANMIŞ PARTİ MENSUPLARI…”
Davutoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
“Bakın Şeyh Edebali ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı; “Öfken ve benliğin bir olup aklını yener; Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerektir.”
Ve daha sonraki versiyonlarda denmiştir ki Ey Oğul!.. Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana.
Şeyh Edebali diliyle şimdi sormak bize cevap vermek size düşer sayın Cumhurbaşkanı; Öfkeyi bir siyaset sanatı görerek kaç milyon kalp kırdığınızın farkında mısınız?
Bu öfke dilinin ve selinin ülkeye nasıl bir afet ve nasıl bir ateş düşürdüğünün farkında mısınız? Yolsuzluklara bulanmış parti mensuplarını değil de sadece ve sadece size öncesinden zikrettiği ve hiçbir iyileşme görmediği konuları sorumluluk gereği kamuoyu ile paylaştı diye demokrasi tarihinin en yüksek oyunu almış olmakla birlikte sadece sizinle ilişkisini bozmamak için başbakanlıktan feragat etmiş en yakın dostunuzu, sizin için her türlü fedakarlığı yapmış yakın dava arkadaşlarınızı ve 15 Temmuz kahramanı il başkanlarını bundan tam bir yıl önce en ağır hakaretlerle disipline sevk eden öfkenizin nelere mal olduğunun farkında mısınız?”
“SÖZDE ‘YERLİ VE MİLLİ’ OLANLAR”
“Dün gece ekonomide geldiğimiz vahim tabloyu yansıtan bir işaret daha geldi. Dün gece ülkemizin uluslararası kredi notu yine düşürüldü.
Ülkemizin kredi notu 2013 yılının Mayıs ayında yatırım yapılabilir seviyeye yükselmiş ve 2016 yılının Eylül ayına kadar da o seviyede kalmıştı.
Başbakanlık görevinde bulunduğum süre içinde yürüttüğümüz yoğun terörle mücadeleye rağmen Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyede kalabilmesi için yapısal reformlara büyük önem vermiş, ülkemizin uluslararası itibarının zarar görmemesi amacıyla bütün normlara sıkı sıkıya riayet etmeye büyük özen göstermiştik.
Ülkenin kredi notunu 25 yıl önceki seviyenin altına düşürenler hala biz “yerli ve milli” bir politika uyguluyoruz diyebilecekler mi hiç utanmadan?
“Türkiye’yi dönüşü olmayan bir yere sürüklüyorsunuz yapmayın” diyen ekonomistleri “Battık, bittik lobisi” olarak adlandırabilecekler mi hala?
Rahat olun sözde “yerli ve milli olanlar”, önümüzdeki ilk seçimde millet anlatacak size yerli ve milli olmayı. İlk seçimde vereceksiniz millete ülke ekonomisini bu seviyelere düşürmenin hesabını.”
ALBAYRAK’A YÜKLENDİ: UYDURDUKLARI RAKAMLAR…
“Bu tabloyu görmek ve yaşamak eski bir başbakan olarak beni derinden üzüyor, sarsıyor ve uykularımı kaçırıyor.
Ama Sayın Cumhurbaşkanı ve onun gücü ve kayırması ile Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğunda oturan bakan çok rahat görünüyor.
Geniş işsizlik rakamları %30 ulaşmış; Altın ve döviz kurları rekor üstüne rekor kırıyor; Almanya’da dün %0 olan enflasyon TÜİK rakamlarında bile %13 ü aşmış; Faiz ödemeleri tarihin en yüksek miktarlarına ulaşmış Net MB rezervleri negatife düşmüş; Onların umurunda bile değil!
Bir de kendilerini akıllı, bütün milleti ve dünyayı ahmak zannederek uydurdukları rakamlar ve analizler var.
İşte gördünüz bu iktidar ülkemizin ekonomisini, TUİK rakamlarına göre, yüzde 9.9 oranında küçülttü. Evet ülke ekonomisi bütün milletin alın teriyle büyüyünce bu iktidar ekonomiyi nasıl büyüttüğünü ballandıra ballandıra anlatarak: Ekonomimizi büyüttük diyor.
Şimdi de yüzde 9.9 küçülttüler. Bu küsuratı, sonu dokuzla biten rakamlar oldukça ilginç. İki basamaklı bir rakam telaffuz etmemek için bilinçli olarak açıklanmış bir rakam.
Bunlar ekonomiyi indirim yapan perakendeci mantığıyla yönetmeye çalışıyor.
Bilirsiniz, dükkanını tasfiye eden ya da sezon sonu malını tüketmek isteyen perakendeci böyle .99 ile biten rakamlarla müşterileri ikna etmeye çalışırlar. Bunlar bu mantıkla bırakın Türkiye gibi bir ülkenin ekonomisini yönetmeyi, Kayserili bir esnafın yanında çıraklıktan kalfalığa bile geçemezler.
Esnaflığın mimarisini de yazmış olan ve bu alanda herkesin takdiriyle zirveye oturmuş olan Kayseri esnafı bunları iki gün içinde kapının önüne koyar.”
“ZÜĞÜRT TESELLİSİ…”
“İşte vahim tablo budur! İş burada da bitmiyor. Bakın Sayın Erdoğan hafta sonu Türkiye’yi “dünyanın en büyük 13. Ekonomisi” ilan etti.
Buyursun bize de anlatsın Türkiye nasıl dünyanın en büyük 13. Ekonomisi! Son iki yılda 200 milyar dolar milli gelir kaybederek nasıl dünyanın en büyük 13. Ekonomisi olduk. Buzdolabı, çamaşır makinesi hesabında olduğu gibi aynı taktiği uygulayıp “müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış” mantığıyla;
Ülkemizin dünyada milli gelirdeki gerçek sırası olan 19.luğu kapatmak için satın alma gücü paritesine göre Türk ekonomisinin büyüklüğünü anlatmaya başladı. Satınalma gücü paritesine göre yapılan hesaplamalar, geliri dikkate almaz. Bu hesaba konu olan mal ve hizmet sepeti ise gıda ve giyim gibi temel geçim unsurlarıdır.
Parite bu kalemlerdeki fiyatların ülkeler arası farklılığını temel alır.
Türk Lirası’nın itibarını yerle bir edip, milli paramızı pula çevirdikten sonra ülke ucuzladı diye memnun olup aslında gelirde dünyada 13.süyüz demek olsa olsa züğürt tesellisidir.
Zaten iktisatçıların literatüründe bu gösterge bazen “züğürt tesellisi” olarak da isimlendirilir.
Gerçekler ne mi?
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir; uluslararası kurumların oldukça negatif beklentilerinden daha olumlu bir tahmine göre dahi, yaklaşık 2.500 USD azalmış. Başka bir deyişle yaklaşık “200 milyar USD’lik!!” bir gelir kaybı yaşanmış ülkede. Türkiye kişi başına milli gelirde 15 yıl kaybedip 2006 seviyesine geri dönmüş.
2017 yıl sonunda 72. sırada olduğumuz kişi başına gelirde, 2020’de yaklaşık 20 sıra daha gerileyerek 90.’lığa düşeceğiz.
Yani dünya ortalama kişi başına gelirinin altına inmiş durumdayız. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı’nın kullandığı satınalma gücü paritesine göre milli gelir sıralamasında Türkiye 2012 yılından bu yana ya 13. ya 14. sırada yer almıştır. Yani ortada yeni bir kazanım veya başarı yok!
Bilakis Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimizden bu yana hızlı bir erozyon dikkat çekiyor.”
“DOLARI 6’LARDA TUTACAĞIZ DİYE”
“Ekonomi Bakanı derseniz, o da başka bir hayal dünyasında. Faiz ekonomisinden hizmet ekonomisine geçmişiz meğer haberimiz yokmuş. Bakın ne diyor: “topladığımız her 100 liranın yüzde 85’ini sağlık, eğitim gibi toplumun refahına harcıyoruz”. Gerçekten öyle mi?
Madem her 100 liralık verginin 85’i millete harcanıyor, millet bunu niye hissedemiyor! Bütçeden son 12 aylık faiz harcaması 121,2 milyar TL‘ye yükseldi. Bu yılın Ocak-Temmuz döneminde bütçedeki faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı %19,35 oldu.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmeden ve mevcut ekonomi yönetimi göreve gelmeden önceki 2017’de %10,57 idi. Biz başbakanlık görevini yürütürken daha da düşük seviyelerdeydi; ama sayın Cumhurbaşkanı o zaman bizi neredeyse faizcilikle suçluyordu.
Peki şimdi bizim sorma hakkımız onun cevap verme sorumluluğu yok mu?2017’de vatandaşın cebinden çıkan 100 TL verginin 10,57 TL’si faiz ödemesine gidiyordu. Bugün bu rakam 19,35 TL’ye yükseldi. 2017’de asgari ücret alan bir çalışanın ücretinin her ay 25 TL’si faize giderken bugün her ay 77 TL faize gidiyor. Bakınız, bu ekonomi yönetiminin ekonominin e’sini bile bildiğinden şüpheliyiz. Koskoca ülke bir grup liyakatsiz, komplocu cahilin elinde heder olup gidiyor.
Doları 6’larda tutacağız diye ekonomimize yaptıkları kötülükler ortada. Sadece Temmuz ayında 12 milyar dolarımızı yaktılar bunlar.Sonuç dolar 7.40’ları geçti.
Bu kez dolar kurunun artışının faziletlerinden bahsetmeye başladılar. 2019’dan beri ekonomiyi doların seviyesinden ibaret zanneden bu cahil yönetim tamı tamına 120 milyar dolarımızı çöpe attı resmen.
Merkez Bankasının kendisine ait olmayan emanet dövizler bir kenara bırakılırsa gerçek rezervi eksi 32 milyar dolar düzeyindedir. Bu tam bir felakettir.
Bu kötülüğü düşman yapmaz, düşman. Siz varken dış mihraklara ne gerek var zaten. Elinizden gelen kötülüğü yapıyorsunuz ekonomiyi batırmak için.Zaten dış mihraklarla ele ele vermişsiniz. 2019’dan beri 60 milyar doları da ahmakça yabancılara, dış mihraklara satmışsınız. Dış mihraklar Türkiye’den çıkarken de milletin alın teriyle biriktirdiği dövizi en ucuz şekilde alıp gitmişler. Bunların hesabını kim verecek? Bu iktidar hesap vermem diyor.
Çünkü sorumlu biz değiliz, dış mihraklar yapıyor bunları diyorlar. Bakınız, bizim korkumuz bu iktidarın çıkıp bir gün “bizim bir günahımız yok, ne yapalım, bu dış mihraklar ekonomimizi çok kötü yönetiyor, ülkeyi çok kötü yönetiyor” demesidir. Emin olun derseler şaşırmayın. Aslında yıllardır bunu söylüyorlar. Bütün beceriksizliklerinin faturasını gizli güçlere kesiyorlar. Bütün yolsuzlukların faturasını karanlık odaklara kesiyorlar. Bütün çapsızlıklarının faturasını dış mihraklara kesiyorlar. Ama bütün bu faturaları millet ödüyor, ödemek zorunda kalacak.”