Emperyalistlere yüreğini ezdirmeyen şair: Hasan İzzettin Dinamo

Dinamo, Nazım’dan etkileniyor, şiirlerinden, mücadelesinden. Sivas'ta bölgesel bir sosyalist kongreye katılarak başlıyor örgütlü yolculuğuna.

Emperyalistlere yüreğini ezdirmeyen şair: Hasan İzzettin Dinamo

Bizi biz eden düşüncelerimiz kendiliğinden, bağımsız bir şekilde mi oluştu? Nesnellikten kopup kendi içimizde kendi kendimize mi kendimiz oluverdik…? Hasan İzzettin Dinamo için böyle söylenemez. Onu “O” yapan yaşadıkları ve yoludur.

Dinamo, 1909’da Akçaabat’ta dünyaya geldi. Babası Ahmet Çavuş daha sonrasında ailesini İstanbul’a getirir. Dinamo daha küçük yaştayken I. Dünya Savaşı’nda babasını kaybediyor. Bu hüzünlü yitişin sonrasında annesinin kıt kanaat kardeşleri ve kendisini geçindirmeye çalışması, iki kardeşinin açlıktan hayatını kaybetmesi, annesinin hastalanması ve bir kardeşiyle esirgeme yurdundayken annesini kaybetmesi gibi olaylar takip ediyor. Çocukluğunun bu hazin öyküsüne Kutsal İsyan kitabında değiniyor:

“Ben, o günlerin çocuğuyum işte,
Ben yaralı Hasan
Geçtim semender gibi
Ateş ormanları arasından.

Ondan açlık düşmanıyım
Ondan savaş düşmanı.
Ondan oldu yaşayışım boyunca yerim,
Gözyaşının yanı.
Ondan oldu bağrım
Evrensel barışın vatanı!

Açlığı acıyı görmüş, savaşın yıkıntıları altında daha çocuk yaşta bunları yaşamış Dinamo öğretmen okuluna gidiyor ve mezun olduktan sonra bir süre öğretmenlik yapıyor. Bu sürede eline bir daha bırakmamak üzere kalemini alıyor.
Küçüklüğünden beri gözlediği yanlışlar, açlıklar, ölümler, yoksulluklar ve bunları kabullenemeyişi hem şiirini hem zihnini besliyor. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde okurken son sınıfta İnönü’ye karşı olan bildiride adı geçince tutuklanıyor. Zaten ‘Tren’ şiiri ve soyadından dolayı gözler önünde olan Dinamo bundan önce de bundan sonra da bu tarz tutuklanma olayları yaşıyor.

Ben bacak kadar çocukluğumdan beri
Hep sensizliğin yarattığı dayanılmaz serüvenlerin
O korkunç avlusuyla dolmuşum
En son türkümde seni söyleyeceğim
Bir emperyalist tankı altında şair yüreğim ezilirken…

TBMM’de konuşulan Türkiye Sovyet Cumhuriyeti şiiri söylediklerime ışık tutar niteliktedir.


Çekip alalım ayaklarından
Donlarına varıncaya kadar onların,
Gömülelim koltuklarına o ılık salonların…
Dışarıda yağarken buram buram kar,
Aç ve soğuk günlerden kalma hatıralar,
Karışıp halka halka Bafra tütünü dumanına
Bize göz kırpacak uzak yıldızlar.
Hülasa, Türkiye Sovyet Cumhuriyeti,
Çalışmak, yaşamak, gezmek hürriyeti
İçin kurulacaktır.
Ve bunlara karşı çıkan babamız bile olsa
İnsafsızca ve merhametsizce
Tutulup çarmıha vurulacaktır.

Nazım’dan etkileniyor, şiirlerinden, mücadelesinden. Sivas’ta bölgesel bir sosyalist kongreye katılarak başlıyor örgütlü yolculuğuna. Örgütte bir süre Ankara İl sorumluluğunu da üstlenir. “Ey Türk İşçisi ve Köylüsü Teşkilatlan” başlıklı bir bildirinin yazımı ve dağıtımını yaptığı için 4 yıl (1935-39) cezaevine girer. Cezaevi sonrası TKP ile tanışır ve artık hayatında dönemin aydınlarını kapsayan bir TKP vardır. TKP Politbüro üyesi Halil Yalçınkaya’nın kızı ile evleniyor. TKP’nin bütün yöneticileri de o düğünde toplanıyor. Rasih Nuri o dönemlerden bahsederken şu ifadeleri kullanıyor, “benim neslim komünistlerinden her biri için Dinamo’nun düğününde bulundum diyebilmek adeta bir icazet, bir unvan niteliği taşımaktaydı…”

Dinamo, bir komünist olarak yaşadı, yazdı, mücadele etti ve hiçbir şekilde düşüncelerinden taviz vermeyerek aramızdan ayrıldı.