“Ey Amerika” diye diye emperyalizme diz çöküş
“Ey Amerika, ey Trump” diye diye ülkemizi karanlığa ve emperyalizm uşaklığına sürükleyenlerin gerçek yüzlerini görelim.
Moskova’da karar altına alınan İdlib ateşkesinden sonra gerici AKP iktidarı ve yandaşları süreci “milli çıkarlarımız” açısından kabul edilebilir tonda ele almaya çalışıyor.
Erdoğan’ın el sıkışmanın hemen sonrasında Lavrov’a “Şu anda Esed ile konuşuldu değil mi?” diye sorduğu soru tüccar siyasetinin geldiği noktayı ve Türk dış politikasının yerlerde sürünüşünü göstermesi açısından manidar.
Yaklaşık son bir aydır, ülke güvenliği adı altında İdlib’de cihatçı çetelere kalkan edilen ülkemizin içine düştüğü ortam Ortadoğu’daki emperyalist çıkarların temsilciliğinden başka bir şey olmamıştır.
Dış politikamız Trump’ın özel temsilcisi denilen ABD’nin sömürge valisi James Jeffrey tarafından yönetiliyor gibi desek herhalde fazla abartmış olmayız. Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde Jeffrey Türkiye’ye geldi, Türkiye’nin Suriye’deki çabalarını desteklediklerini söyledi, sonra bir de İdlib’e giderek yerinde değerlendirmelerde bulundu. Bir gün sonrasında Moskova’da ateşkes ilan edildi. Elbette ateşkes zaten büyük ihtimalle ilan edilecekti. Ancak Jeffrey Türkiye’yi frenlemek için değil Türkiye’nin yanında olduğunu göstermek için İdlib’e kadar gitti. Yoksa Türkiye Amerikan çıkarlarına zarar verecek şekilde kontrolsüz bir saldırganlık içerisinde olduğunu düşündüklerini pek zannetmiyoruz. Hatta tersinden son durum oldukça hoşlarına bile gitmiş olmalı.
AKP iktidarı açısında, ateşkesin sonuçlarının “milli çıkarlar” adına verildiği söylenen İdlib savaşının bu evresinde büyük bir hüsran olduğu açık. Yalnız biz AKP’lileri ve yandaşları tanıyorsak bu hüsranı da kendilerine karşı çıkanların üzerine ve emekçi halkımıza yıkmak için canla başla çalışacaklardır. Çünkü yedikleri naneyi biliyorlar ve çelişkileri bir bir açığa çıkıyor.
Hem bugüne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyoruz diyeceksin, sonra gidip Suriye toprakları içinde şeriatçı bir kent devleti kurmak isteyen cihatçılara hamilik yapacaksın…
Suriye’deki HTŞ’yi terör örgütü ilan edeceksin sonra HTŞ’ye kalkan olarak gönderdiğin Türk askerinin savaş alanında aç biilaç bombardımanda ölmesinin üzerinden hamaset yapacaksın…
Suriye meselesinde Rusya ve İran ile anlaşmalar yapacaksın, sonra anlaşmanın yüz seksen derece zıddı hareket edeceksin… Bunun karşılığında Suriye devleti kendi vatanını savunmak için taarruza geçince bunu savaşa çevirmeye çalışacaksın…
“İdlib sınırlarına geri dönülmeden geri adım yok, Esad geri çekilecek, yoksa Şam’a gireriz” diye hamaset yapacaksın sonra M5 karayolunu Esad’a, M4 karayolunu da Rusya’nın denetimine bırakacaksın…
Her cümleye “Ey Amerika” diye başlayacaksın, ondan sonra İdlib’e yerleştirmek için emperyalistlerden silah ve Patriot füzeleri isteyeceksin…
Topluma gözdağı vermek için baskıya, gözaltılara ve tutuklamalara hız vereceksin, diğer yandan ABD ile anlaşmak için kırk takla atacaksın…
Suriye’de emperyalizmin çıkarları adına savaşa gireceksin sonra da Suriye’de emperyalistlere ve uşaklarına karşı savaşıyoruz diye yalan söyleyeceksin.
ABD ve İsrail Ortadoğu’ya dönük huruç harekatına hız verecek sen de Suriye’de bunun koçbaşı gibi hareketler yapacaksın…
İşte bu adlı adınca Amerikancılık, NATO’culuk ve emperyalizm yandaşlığıdır.
Neden bu kadar açık ve net yazdığımızı ise ifade edelim isterseniz.
– Emperyalizm için Ortadoğu vazgeçilmez bir coğrafya, NATO üyesi Türkiye ise vazgeçilmez bir müttefiktir.
– ABD’deki iki ana politik odak olan Cumhuriyetçilerin ve Demokratların ortak kararı ile Amerika’nın 2020 Ulusal Savunma Bütçesi 738 milyar dolar olarak belirlenmiştir.
– Ekonomik kriz ile boğuşan ülkemizde, karlarından vazgeçmek istemeyen burjuvazi, gerici sermaye partisi ve silah baronları için bu bütçe oldukça iştah kabartıcıdır. Irak ve Suriye pazarları her anlamda Türkiye burjuvazisinin bölgesel anlamda açılabileceği yegane yerler olma vasfını hala korumaktadır.
– Türkiye sermayesi bu bütçeden ne kadar nemalanabilir bilinmez, ancak İdlib meselesinde AKP iktidarının ABD’den hemen silah yardımı ve Patriot füzeleri istemesi bir belirteç olarak görülmelidir. Düşünün ki, geçtiğimiz aylarda s-400 füzeleri üzerinden ABD’ye dönük yürütülen efelenmeler birkaç günde tarih olmuştur. Emperyalizm uşaklığına hızlı dönüşün bir nedeni buysa, bir diğer nedeni ABD’de yürütülen Halk Bankası davasında kopartılmaya çalışılan tavizler de olabilir.
– ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarının en önemli temsilcisi İsrail’dir. Yaşananların bir diğer önemli boyutu İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır. Buna karşı olan ve Direniş Ekseni (İran, Yemen, Irak’taki İran etkisi, Lübnan’da Hizbullah, Suriye’de Esad yönetimi, başka bir bağlamda Filistin) olarak bilinen hat düzenli olarak emperyalist saldırganlıktan nasibini almaktadır.
– Bu anlamda emperyalizmin Direniş Ekseni’ne dönük harekatının son birkaç ayda öne çıkan başlıkları şunlardır:
· Irak ve Lübnan’da başlayan halk hareketlerinin ABD tarafından sistematik olarak manipüle edilmeye çalışılarak, bunların Lübnan Hizbullah’ı ve İran karşıtı bir çizgiye çekilmesi.
· Direniş Ekseni’nin askeri lideri olarak görülen İranlı general Kasım Süleymani’nin ve Irak’taki Haşdi Şabi komutanı El-Mühendis’in ABD saldırısı ile öldürülmesi.
· Trump tarafından “Yüz yılın anlaşması” adı altında İsrail ile Filistin arasındaki Amerikan barışı projesinin ve İsrail haritasının açıklanması.
· İsrail ve Türkiye’nin eş zamanlı olarak Suriye karşıtı saldırganlığı yükseltmesi. Suriye ile Türkiye arasında İdlib meselesi üzerinden çıkan savaş ve AKP iktidarının ülkemizi tamamen Suriye karşıtı bir pozisyona sokması.
– Son yaşananlar Ortadoğu’da dönem dönem karşıtlık ilişkisi içerisine düşen Amerikancı eksenlerin yeni bir sentezinin oluşmasını sağlamış, AKP iktidarının maskesi düşmüş, siyasal İslam’ın emperyalizm işbirlikçisi yüzü ortaya çıkmıştır. Bu açıdan Direniş Ekseni’nin askeri lideri Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi sonrasında bu hattın başsız kalacağı varsayımıyla İdlib’de cihatçılara kalkan olacak şekilde ülkemizin savaşa sokulması asla tesadüf değil, bilinçli bir tercihtir. Bu tercih son tahlilde emperyalizmin tercihidir. Uygulayıcısı AKP-MHP, onaylayıcısı ise Türkiye burjuvazisidir.
– ABD, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere emperyalist dünya Ortadoğu’da Amerikancı eksenin dışındaki tüm odaklara tam saha pres yapma kararı vermiştir. Bu durumun sonucu olarak Suriye kuşatılırken, ülkenin güneybatısındaki İsrail ve doğusundaki ABD-YPG ittifakı üzerinden şekillenen cepheye, AKP-MHP iktidarının açtığı İdlib cephesi eklenmiştir. Suudi Arabistan, Katar, BAE ve Mısır gibi ülkeler görece sessiz kalırken hepsi arka planda Suriye’deki Esad yönetiminin çökmesini beklemektedir.
AKP-MHP ittifakının ülkemizi sürüklediği yer hiç de iyi bir nokta değildir. Bu noktada emperyalizm uşaklığı, sömürü, yalan ve zorbalık vardır.
O yüzden bugün bir kere daha anti-emperyalizm bayrağını yükseltme zamanıdır. Anti-emperyalizm yurtseverliktir, barıştan yana olmaktır, emekçi halkların kardeşliğini savunmaktır.
“Ey Amerika, ey Trump” diye diye ülkemizi karanlığa ve emperyalizm uşaklığına sürükleyenlerin gerçek yüzlerini görelim.
Bu mücadeleyi vermeye var mıyız? Yoksa meydanı barbar kapitalistlere ve emperyalistlere, riyakarlara, “ben yaptım oldu” diyenlere, dinci gericilere ve emekçileri hor görenlere mi bırakacağız?