Gerici konuştu, açıldı rögar kapağı
''Gençliğin başına musallat edilen gericiliği ve insanlık dışı düşünceleri üniversite sıralarına yaymaya çalışan bu isimler bizler çıkıp, susacaksınız demedikçe konuşmaya devam edecekler. Bizler onların odalarını mühürlemedikçe, üniversite önlerinde bekleyip onları okula sokmadıkça odalarına girmeye devam edecekler.''
SEÇKİN AYDINLIK
Geçtiğimiz dönemlerde AKP’den milletvekili adayı olan Ebubekir Sofuoğlu katıldığı programda üniversiteler hakkında fuhuş yuvası dedi. Ebubekir Sofuoğlu’nun bu ithamda bulunurken dayanağı da AKP başkanı imiş, o da bunu vurgulamış. Öncelikle yazının nereden yola çıkacağını böylece açmış olduk. İlk sorunun ardından, bu yazı nereye varacak sorusu ise peşin peşin cevaplamamız gereken bir soru: mücadeleye. O yüzden “aman efendim her şeyle de mücadele edelim diyorsunuz” diyenleri baştan yazı dışına, Ebubekir’in ders verdiği sınıflara alalım; çünkü yaşanan sorunu ya değiştirirsin ya da kabullenirsin ve bunun arası yoktur.
İlgilisine Bologna süreçleriyle birlikte anlatılabilecek bu konu esasında, “Üniversitelere saldırının kökeni nedir” sorusuna dayanmaktadır. Toplumun okuyan ve bilimsel temelde tartışmaya en yakın olan kesimi üniformalı gençlik olması nedeniyle, tutarsız ve bilim dışı yaklaşımları reddetmeyi tercih etmesi görece kolaydır. Bu cümlenin anlamı, bu düzeni değiştirmeye, AKP’yi de göndermeye baş koyacak insanlar üniversitelerden çıkabilir demek oluyor. Potansiyel olarak devrimcileşebilecek üniversiteler, bilimsel ve sorgulayan bilgiyle içli dışlı olması nedeniyle AKP’nin ekmeğine yağ sürme ihtimali daha az olan bir alandır. Bunun itirafı sayılabilecek iki ayrı açıklamadan biri Profesör olan Bülent Arı’dan gelmiştir 4-5 yıl kadar önce. “Cahil halkın ferasetine güveniyorum” diyen bu isim, üniversite mezunlarının verilen bilgiyi kabul etmediklerini ve bunun da “sorun yarattığını” dile getiriyordu. “Saygıdeğer hocamızın” sorun olarak gördüğü şey ise açık olsa gerek, üniversite mezunu kişi sorgular ve bu kolay kolay kontrol edilemez. İkinci açıklama ise dönemin bakanı Taner Yıldız’ın gezi eylemleri sonrası gelmiştir. Taner Yıldız alınan eğitim arttıkça AKP’nin oy oranının düştüğünü ifade etmiştir.
Yukarıda alıntılanan iki açıklama kendi başına bile birçok şey ifade etmekle birlikte, AKP’nin üniversitelere yönelik stratejisinin sorgulamayı ve eleştirel düşünmeyi beceremeyen bir üniversiteli gençlik toplamı yaratmak olduğunu ortaya koymaktadır. Tam olarak bu yüzden “cahil halkın ferasetine güvenen” Bülent Arı, çok rahatsız olduğu üniversite ile ilişkisini bırakıp köy kahvesi açmak yerine, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) içerisinde denetleme kurulu üyeliği yapmaktadır. Oluşturmak istedikleri gerici toplumu yaratmak için liseden üniversiteye kadar her alanda söz sahibi olup üniversite öğrencisinin yeterince cahil olup olmadığını “denetlemek için” kurullar oluşturarak azimle çalışmaktadırlar. Pedofiliyi üniversite amfilerinde savunan Bedri’ler de, üniversitelere canlı yayında fuhuş yuvasını deme cüreti bulan Ebubekir’ler de bunu sadece kendi cahilliklerinin cesareti olarak değil, aynı zamanda görevlerinin bir parçası olarak yapıyorlar.
Şimdi geriye dönelim ve Ebubekir Sofuoğlu’nun doğduğu yıl ile anılan 68 kuşağını hatırlayalım. Amerikan askerleri gelip döviz getirecek diye önlerine kırmızı halı serenler ile Amerikan askerlerini denize döken 68’in Denizleri, Harunları karşı karşıyaydı. Ebubekir Sofuoğlu’nun geleneğinden gelen abileri, hocaları ise döviz girecek diyenlerle aynı saftaydı. İşte, aynı bugün de memleketi döviz girecek diye Katarlı ailelere peşkeş çekenler ile Ebubekir’ler aynı safta. Dün, Büyük Ortadoğu Projesi ile Yeşil Kuşak projesi ile iktidara gelenlerle, Ebubekir’ler aynı safta.
17-25 Aralık operasyonlarına kadar dizlerinin dibinden ayrılmadıkları Fethullah Gülen’in “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nde görev alması ile bugün bu akademisyen bozuntularının üniversitelerde kendilerine yer bulmalarının nedeni aynıdır. Ebubekirlerin abileri peşkeş çekilecek bir Türkiye yaratmak isteyen sermayenin hizmetinde, emperyalistlerin karşısına çıkan Denizleri, Harunları engellemeye çalışıyordu.
BİR GERİCİ NE KADAR KONUŞABİLİR?
Bugün yaşadığımız durum kapitalizmin hedeflediği, sorgulamayan gençliği yaratmak için çabasından ileri gelir. Tarikatlar, kızını üniversiteye yollayan babalar cehenneme gidecek der, Üniversite hocası çıkar üniversiteler hakkında fuhuş yuvası der. Bizler için üniversite böylesi gericilerin susturulduğu, bilimin tartışıldığı ve hayat mücadelesinin, sosyalizm mücadelesi için kesiştiği yerlerdir.
Gençliğin başına musallat edilen gericiliği ve insanlık dışı düşünceleri üniversite sıralarına yaymaya çalışan bu isimler bizler çıkıp, susacaksınız demedikçe konuşmaya devam edecekler. Bizler onların odalarını mühürlemedikçe, üniversite önlerinde bekleyip onları okula sokmadıkça odalarına girmeye devam edecekler. Bizler aydınlanmanın sesini ne koşulda olursa olsun yükseltmedikçe, onlar gericiliğin sesini yükseltmek için televizyonlarda konuşacaklar; dergilerin, gazetelerin baş köşelerinde yazacaklar. Ancak unutmasınlar, nasıl ki bir tarih yazıldı ve üniversiteli gençlik Beyazıt’ı, ODTÜ’yü ayaklandırdı, yarın bu tarih bir daha yazılır ve bu sefer onları ağırlayacak bir televizyon kanalı kalmaz.