2013 Haziran Direnişi’ndeki eylemlere ilişkin 16 kişinin “Türkiye Cumhuriyeti hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla yargılandığı davanın karar duruşması Silivri Cezaevi Yerleşkesi’nde görülmeye başlandı.
Duruşma öncesi çok sayıda kurum davaya katılım çağrısı yapmış, Taksim Dayanışması ise 5 ayrı noktadan Silivri’ye otobüs kaldıracağını duyurmuştu.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH), dava öncesi “Emperyalizm işbirlikçileri Gezi’yi yargılayamaz!” başlıklı bir açıklama yapmış ve açıklamada “Dış politikada, ekonomide, askeri alanda ve siyasette “yerli ve milli” hamasetini dilinden düşürmeyip, emperyalist ABD’ye kapılananların Gezi direnişini lekeleme hakkı da, şansı da bulunmamaktadır.” ifadeleri kullanılmıştı. TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ve parti heyeti duruşma salonunda bulunuyor.
Bir önceki duruşmada savcı, AİHM kararına karşın Osman Kavala, akademisyen Yiğit Aksakoğlu ile mimar Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış müebbet hapis, 6 sanığın da 15 ile 20 yıl arasında hapsini istemişti.
SAVUNMALAR BAŞLADI
Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Mücella yapıcı avukatı Evren İşler savunmasına başladı. İşler, “Dinletmek istediğimiz tanıklar şu an salonda. yargılamayı uzatmaya yönelik bir durum yok” dedi. İnanç Ekmekçi’nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan da, “Toplanmasını istediğim delillerle ilgili bir karar vermediniz. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tanık hazır edilmişse, belge sunulduysa mahkeme kabul etmek zorundadır. Tanığımız buradadır. Bizim için dinlenmesi gerekli bir tanıktır. Dinlenmesini talep ediyorum” diye konuştu.
Yazgan’ın ardından söz alan Avukat Bahri Belen’de şu ifadeleri kullandı:
“Yargılamanın bu aşamasında yerine getirilmesi, tamamlanması, duruşma aşamasında yargılama faaliyetinini tamamlanabilmesi için yasadaki normların ve normların ötesinde CMK’nın temel ilkelerine uygun bir sürecin izlenmesi gereklidir. Yargılamanın bu aşamasında yerine getirilmesi, tamamlanması, duruşma aşamasında yargılama faaliyetinini tamamlanabilmesi için yasadaki normların ve normların ötesinde CMK’nın temel ilkelerine uygun bir sürecin izlenmesi gereklidir.”
Belen’in, “Bulunduğumuz noktada yargılama faaliyeti, savunma ve mahkemenin vereceği hüküm faaliyetinin eksiksiz olması gerek. Peki biz hangi aşamadayız?” sorusuna yönelik mahkeme başkanı, “Onun cevabını siz vereceksiniz” dedi.
Ardından Belen şöyle devam etti:
“Bu iddianame ve delillere göre, sanıkların sorgusunu aldınız. Bu tamamlandı. Ondan sonra sanıkların savunmasına yönelik deliller nerede? Bunlar toplandı mı?. Bize göre deliller yok. Biz de mecbur bırakıldığımız için savunma delillerini sunmak istiyoruz.Mahkeme önüne getirilmiş delillerle hüküm kurar diyor CMK. Bunlar dosyaya konulduktan sonra kanuna göre ne olması gerekiyor?
CMK 214’te açık olarak belirtilmiş. Tanıkların dinlenmesinden sonra bizim tanıklarımız dinlenmedi. bunlar da dinlendikten sonra taraflara ne diyeceklerinin sorulması gerekir. Tahkikat aşaması davamızda tamamlanmamıştır. Usule aykırı dinlenen bir tanık var. Size göre usule uygun olabilir. Ancak bizim tanıklarımız dinlenmedi. Yazılı belgeler tartışılmadı. Mütalaa aşamasına böyle gelinir. İki tane polis ve Murat Papuç tanık dinlendi. Gaz maskesinden bahsetti ifadesinde Papuç. Bu maske salona getirilmedi. Maskeyi kim satın aldı, kim kullandı, Gezi’ye katılanlarına maskesine benziyor mu?
Bunlar sorulmadı çünkü mahkeme önüne getirilmedi. Eğer bu maske ile Türkiye halkının özgürlükler ve demkorasi konusunda akılalmaz bir tarihi deney yaşadığı Gezi olayının yargılamak istiyorsanız bu dosya, hakimler, savcılar ve biz bu Papuç’un altında kalırız. Aslında bu dosya muhteşem Gezi eyleminin altında kalır.”
Mine Özerden’in müdafii Tuğçe Duygu Köksal ise savunmasında şu ifadeleri kullandı:
“Ortada bir kabul edilmiş talepname değil, bir iddiname olduğuna göre bizim taleplerimizin tartışılması gerekir. Benim önümde üç tane dilekçe var. Bu taleplerimin tamamı iddianamede müvekkilimle ilgili olan kısımlara ilişkindir. Buradaki eksiklikleri tespit ettik. Biz de yargılama makamına yardımcı olmak için bazı delillerin toplanmasını, bazı delillerin reddedilmesini talep ettik. İlk heyet herhangi bir soru sormadı. Heyet değiştikten sonra sorgusunda araştırılmasını istediğim konularla ilgili soru sordu.
Ben bu yargılamayı uzatmaya yönelik bir şey yapamam çünkü bu dilekçeler duruşmadan önce verilmişti. Benim taleplerim yargılamaya yardımcı olmaya yöneliktir. Siz aklı yerinde olmayan bir tanığın, bu dosyaya bile girmemiş gaz maskesini emniyetten araştırmasını istediniz. Bugüne kadar savcılık tarafından yapılmış tüm yazışmaların getirilmesi 2-3 günü bulmaz. Biz istedik ki Taksim Platformuna yazı yazalım. Söz konusu toplantıların tarihlerini yollasın. Bununla ilgili de karar verilmedi. Taleplerim konusunda nasıl bir karar vereceğinize yönelik yönlendirmem haddim değil. Hukukçu olarak ihtimalleri söyleyebilirim. Bunları kabul edebilirsiniz, üzerinde tartışırız. Ya da reddedersiniz. Bu takdirde CMK 217. madde çerçevesinde tartışmadığımız için hükme esas alamazsınız.”
Yiğit Aksakoğlu’nun avukatı Turgut Kazan da şöyle konuştu:
“Avukatlar salona giremiyor. Duyarlı seyircilerin yerine onları alabiliriz. İlginç tanıklıklar önereceğim. Hepsini reddederseniz niye reddedildiğini bilemeyeceğimiz için kararınız tepkiyle karşılanır. Kamu vicdanı tatmin olmaz. Mütalaa müvekkilimizin çalıştığı yer olarak Bilgi Üniversitesi’ni gösteriyor. Bu yanlış. Daha başlarken yanlış. Çünkü bütün pisliklerin başı olan Nazmi Ardıç öyle yazmış. İddianameyi ve mütalaayı yazan da aynı yanlışı sürdürmüş. Oysa müvekkilim 2008’e kadar orada çalışmış.
Yargılama aşamasında da burada çalışmadığını söyledi. neler yaptığını anlattı. Neresinden baksanız duruşma izleniyorsa nerede çalıştığını anlattığı ayrıntılar bile dinlenmemiş. Müvekkilimiz çoğu AKP’li belediyelerle 0-3 yaş arası çocuklarla ilgili çalışmıştır. Bu belediyelere hibe yardımı yapılmasını sağlamıştır. Bu desteklerin nasıl sağlandığı, ne çalışmalar yapıldığını mutlaka dinlemeniz, öğrenmemiz gerekmektedir. Ahmet Misbah Demircan, Hüseyin Keskin, Fatma Şahin dinlensin. Anayasa Mahkemesi’nin 1970’de tapelerin delil olmayacağı yönünde karar var. Müvekkilim 2020’de bu konuşmaları hatırlamadığını söylüyor. 17-25 Aralık döneminde Nazmi Ardıç’ın yaptığını A için pislik sayacaksınız, bizim için geçerli sayacaksınız. Onların ne oyunlar oynadığını zaten biliyoruz. İletişim tespitlerindeki konuşmaları müvekkilim hatırlamıyor. Bunun da sahtekarlık eseri olduğu açıktır.
Akkaş’ın şüpheli olduğu iddianamede, soruşturma dosyalarına ilgisiz evrakları koyarak algı oluşturmaya çalışıldığı söyleniyor. Sahtecilik yapmakla suçlanıyor, yargılanıyor. Sahtecilik yapılıdğını göstermek istiyoruz. Ses kayıtlarını getirmeye mecbursunuz. O yoksa hüküm kuramazsınız. Üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istiyoruz. Dinlemeye ilişkin tüm belgelerin getirilmesini ve Akkaş’ın şüpheli olduğu dosyanın bir örneğinin bu dosyaya getirilmesini istiyoruz. O dosya zabıt katiplerinin ifadeleri de var. Bunları da dinlemek zorundasınız. Şikayete konu eylemlerle ilgili müvekkilimizle ilgisi olmadığı bir yana, Gezi eylemlerinden kaynaklandığını bile konuyup tartışılmadığını belirtmek istiyorum.
Başvuru için katılma kararı verdiğiniz İş Bankası, bankamızın cihazlarının 2013 yılı Nisan ayında yaşanan eylemler nedeniyle zarar gördü diyor. İnsaf be! Yine devam edecekseniz gazeteci Ertuğrul Özkök, 17 Temmuz 2019’da bir yazı yazdı. AKP’nin önde gelen isimlerinden birinin iddianameyi okuduğunu ve öyle delil görmediğini söylediğini yazdı. Listedeki yer alanlara sorulmuyor çünkü katılmak istemeyenler de çıkacaktır. Yine devam edecekseniz gazeteci Ertuğrul Özkök, 17 Temmuz 2019’da bir yazı yazdı. AKP’nin önde gelen isimlerinden birinin iddianameyi okuduğunu ve öyle delil görmediğini söylediğini yazdı. Listedeki yer alanlara sorulmuyor çünkü katılmak istemeyenler de çıkacaktır. Mağdurları haberdar etmeniz kaçınılmaz bir sorumluluktur. Haberdar etmezseniz Ertuğrul Özkök’ü dinlemeniz gerekir. Bunu da yapmazsanız adil yargılama konusunda zaten şüpheliyim, artık bu şüphelere inanacağım.”
Yiğit Aksakoğlu’nun avukatı Serdar Laçin de, “Gözaltı sırasında müvekkilimizin telefonuna el konulmuştur. Bununla ilgili herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Esas hakkında savunma yapabilmemiz için inceleme yapılması gerekir. Bu olmadan mütalaanın sunulması da doğru olmamıştır. Müvekkilimizle ilgili ‘şiddetsiz eylem’ sitesinin sahibi olduğu belirtilmiş. 13 Aralık 2018’de adli bilişim uzmanı Koray Peksayar’dan uzman mütalaası aldık. Mütalaaya göre 2016’dan önce sitede hiçbir veri yayınlanmadı. Gezi eylemlerinden 4,5 yıl sonra ilk veri girişi yapılmıştır siteye. Bu konuda bir bilirkişi incelemesi yapılmasını istiyoruz” diye konuştu.
Osman Kavala’nın avukatı İlkan Koyuncu ise savunmasında şu ifadeleri kullandı:
“Deliller tartışılmadığı için biz savunma yapmayacağız. Bir önceki celse heyeti reddederek salonu terkettik. Biz çıktıktan sonra müvekkilimize tanığın söylediklerini sordunuz. Yani hala delil tartışma aşamasındayız. Murat Papuç’un usulüne uygun biçimde bizim de olduğumuz bir duruşmada dinlenmelidir. Sunduğu gaz maskesi üzerinde de inceleme yapılmalı. Bildirdiğimiz tanıklar da dinlenmeli. Heyetiniz Adalet Bakanlığı’nın AİHM kararının kesinleşmediğini söylediğini aktarıyor. Adalet Bakanlığı böyle demiyor. Bakanlığa yazı yazarak kararın kesinleşip kesinleşmediğinin sorulmasını istiyoruz. İddianame telefon tapelerinden oluşuyor. Bu tapelerin kayıtlarının getirtilmesini istiyoruz.”
Yiğit Ali Ekmekçi’nin avukatı Emel Ataktürk Sevimli şöyle konuştu:
“Müvekkiler ağır cezalarla yargılanmaktadır. Üzerimizde zaman baskısı hissetmeden taleplerimizi dile getirebilirsek son derece rahatlatıcı bir pozisyon olacak. Taleplerimizi neye dayandırdığımızı açıklamak istiyorum. Tanıkların usulüne uygun olarak dinlenmesi, ispat araçlarının toplanmış olması, delillerin tartışılması gerekirdi. Şu ana kadar bu yapılmadı.
Savunma açısından toplanması gerekli delilleri henüz dile getirdik. Mahkemenini tutumu, hızla yargılamanını karara götürüldüğü endişesi yaratmaktadır. Mahkeme üzerinde baskı oluşturmaya çalıştığını düşündüğümüz otoritelerle de ilgili. Bu bakımdan bizim her şeyden önce bu konuda mahkemenin maksimum özeni göstermesine yönelik bir talebimiz var.
Müvekkilimle ilgili iki suçlama var. Bunlardan ilki yurtdışında ithal edilen biber gazına ambargo koyulmasını sağlamak ve kamuoyu gündemine getirmek. Bunların hiçbiri suç değil. İki grup delil var. Bunlar dinleme kayıtları ve tanık ifadeleri. Beş tane de dinleme kararı var. Altında Menekşe Uyar ve Süleyman Karaçöl’ün imzası var. Hepsi yargılanıyor. Bu yargılamanın bu delillerle sürdürülmemesi gerekirdi. Yeniden kıymetlendirme müeesesini inceleyerek, buna uygun bir karar alınması, yargıçlarla ilgili soruşturma – kovuşturma evrakını getirtilerek değerlendirme yapılması gerekirdi. Bu aşamaya kadar hiçbiri getirtilmedi, tartışılmadı.
Hukuka aykırı delillerin nasıl bir soruna yol açtığı karara bağlanmadı. Bize göre bu dinleme kayıtlarının hukuka aykırılığı bir yana, dosya evrakına bakıldığında hiçbir dayanağı da yok. İletişim tespitinin hangi şüpheyle yapıldığına dair belgeleri görmedik. Eksik evrakın tamamlanmasını istiyoruz. Tanık Murat Papuç’un savunmadan gizlenen ifadelerinin dosyaya getirtilmesi ve burada tartışılması zorunludur. Bu nedenle her şeyden evvel AİHM kararının uygulanmasını, eksik olan belgelerin getirtilmesini, soruşturmanın genişletilmesi taleplerimizin değerlendirilmesini talep ediyoruz.
Biber gazının insan sağlığı üzerindeki etkinin saptanabilmesi için Türk Tabipleri Birliği ve TİHV’den görüş alınmasını istiyoruz. Savunmaya kapalı gerçekleştirilen iki celseye ilişkin sesli ve görüntül kayıtlarının tarafımıza verilmesini istiyoruz.”
Ali Hakan Altınay’ın avukatı Tora Pekin:
“Savunmanın bugüne kadar yaptığı taleplerin davayı uzatma suçlamasıyla geri çevrildiğini görüyoruz. bunu kabul etmiyoruz, çünkü elinizde somut bir olgu yok. Tam tersine görebildiğimiz kadarıyla bu mahkemede davayı kısaltma iradesi var. Müvekkilimiz Açık Toplum Vakfı’nın bir dönemi yöneticiliğini yaptığı için suçlanıyor. Açık Toplum Vakfıyla ilgili ve müvekkilimin orada ne zaman yöneticilik yaptığıyla ilgili herhangi bir inceleme yapılmadı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden bunun sorulmasını istiyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğ’nün 2013 yılı Açık Toplum Vakfı raporunun da burada tartışılmasını istiyoruz. Aynı zamanda saygın başka bir bağımsız kurum da inceleme yapmış. MASAK da bir inceleme yapmış. MASAK’ta sadece vakıf ve derneklere yapılan havalelerin değil bütün işlemlerin olduğu anlaşılıyor. Şüpheli bir işlem varsa onlara sorulabilir. Esas hakkındaki mütalaada Amerikan Arabeski isimli bir kitaptan bahsediliyor. Savcı bu kitabı okumuş mudur bilmem ama bu kısım Zaman gazetesinde Kerim Balcı’nın yazısından birebir alınmış. Mütalaanın fikirsel altyapı da oradan alınmış. Zaman gazetesinin de bu nüshasının istenmesini talep ediyoruz. Muammer Akkaş, Menekşe Uyar ve Süleyman Karaçöl hakkındaki iddianamede müvekkilimin de dinlendiği yazıyor. Dinlenen kişilerin terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği suçlamasıyla dinlenerek mağdur oldukları belirtiliyor. PKK nedeniyle dinlenmiş müvekkillim. Bu dosyanın da getirtilmesini istiyoruz.”
Tüm sanıklar müdafii Cemal Yücel:
“Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar. İddia makamı söz aldı ve mütalaasını okudu. Ardından bizim tüm taleplerimizin reddedilmesini talep etti. Hepimizin bildiği üzere yargılama üç aşamadan oluşur. Sorgu, tahkikat ve mütalaa – savunma aşamasıdır. Heyetiniz henüz yapmadı ve tahkikat aşamasını atlayarak savunma aşamasına geçecek gibi görünüyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Buradaki tüm müvekkiller ve avukatlar hiçbirisi cezadan korkacak insan değil. Savunmalarında da bunu açıkladılar. Uzatma amacı bahis konusu değildir. Tek bir amacımız var. Magna Carta’dan bu yana kazanılmış mücedele edilmiş, uğruna kan dökülmüş, kişi haklarını, savunma haklarını, adil yargılanma haklarını savunmaya çalışıyoruz. Tüm derdimiz budur. Silivri yargılamalarından biri olan Balyoz davasında bizim davamızla şöyle bir benzerlik oluştu. İki davada da yargılanlarla aynı suçlamadan yargılanıyordu. O davada da savunma tanık göstermişti. İddia makamı, tanık dinletme kamuoyunu etkileme amaçlıdır, bu yüzden reddedilmesi gerekir.”
Yücel’in konuşmasının ardından Mahkeme Başkanı, “Vekaletiniz var mı?” diye sordu, Yücel’in, “Vekaletim yok” cevabının ardından, Mahkeme Başkanı, Yücel’in sözünü kesti.
Sanık müdafiilerinin tüm taleplerini reddeden Mahkeme Heyeti, duruşmaya 15 dakika ara verdi.
Verilen aranın ardından Osman Kavala savunmasını yaptı. Kavala şunları kaydetti:
“Bazı delillerin incelenmesini istiyorum. Bunu sonra konuşacağım ama şimdi tutukluluğuma ilişkin konuşacağım. AİHM kararında suç sayılan faaliyetlerin yokluğunda hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu işlediği yönünde makul şüphe oluşturmak mümkün değildir diyordu. AİHM kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakacak delillerin nesnel olması gerektiğini belirtti. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da muhalefet şerhinde aynı minvalde değerlendirme yaptı. AİHM yargıçları dosyadaki olguları, bilgileri ve belgeleri nesnel bir gözlemcinin bakışıyla değerlendirmiştir.
AİHM, davaya doğrudan bakan mahkeme olmadığı için nesnel bakabilen gözlemci olmaya yetkilidir. AİHM’in tespitlerinin bu nedenle önemli olduğuna inanıyorum. Gezi olaylarının hükümeti devirmeye teşebbüs olduğu iddiası size makul gelmiş olabilir ancak nesnel gözle bakma yükümlülüğünüzü ortadan kaldırmaz.”
Osman Kavala, Mehmet Ali Alabora ile telefon konuşmasından da bahsederek, “Benim konuşmamdan iddia makamının çıkarımına varmak mümkün değil” dedi.
Kavala, “İddianamedeki hiçbir suç ile eylemle ilişki kurulamamış, delillere genel olarak bakıldığında suçlu olduğumu iddia etmektedir. Delil vasfı taşımayan bilgi ve belgelerin artırılması onları delil yapmaz. karşılaştığımız sorun AİHM kararının gereğini geciktirme, boşa çıkarma değil, delilleri nesnel bir gözlemcininin gözüyle incelememesidir. olaylara ve olgulara siyasi açıdan değil, tarafsız bir gözlemci gözüyle bakmaya davet ediyorum”
“Savunma yapmayacağını çünkü savunmasını zaten beraat ettiği mahkemede yaptım” diyen Mücella Yapıcı, “O günden bugüne hiçbir şey değişmediği” için o mahkemenin beraat kararını okudu.
Yapıcı sözlerini, “Gezi toplumun yüz akıdır. Gezi yargılanamaz. Canlarını kaybetmiş gençlerimizin ve gözlerinin nuru gitmiş dostlarımın önünde saygıyla eğiliyorum” diye bitirince izleyici bölümünden bir alkış koptu.
Bunun üzerine mahkeme başkanı izleyicileri tekrarı halinde dışarı çıkaracağı şeklinde uyardı. Mücella Yapıcı: Gezi toplumun yüz akıdır, Gezi yargılanamaz, canlarını kaybetmiş gençlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum” dedi.
Yapıcı’nın ardından savunmasını yapan Can Atalay şunları kaydetti:
“Sizin kişisel özelliklerinizi bilmem, hukuki bilginizi, dünya görünüşüzü bilmem, Dolayısıyla benim size, sizin bana bir kininiz yok. çok sayıda sevmeyenim var, sevenimiz de var. Sizin veya savcının bizi sevmesini istemiyoruz. Bu mütalaa, AKP seçkinleri Fethullahçı çetenin son ortaklığının suç belgesidir. Bu öyle bir yalan bohçası ki, türkiyenin toplumsal tarihinde yaşanan en büyük olguyu karalamakla meşguldür savcılık. Dün başaramadı, bugün başaramadı, yarın da başaramayacak.
Bu toprakların içinden çıkardığı ak sayfayı karalamaya çalışıyor. O kadar mahçup ki savcılık, emperyalizm bile diyemiyor. Bizi bir grup salak olarak niteleyerek emperyalizme yardımcı olduğumuzu iddia ediyor. Reddederiz. 6. filoya secde edenler emperyalizm bile diyemiyor ancak bize akıl öğretiyorlar. Gezi’de sokağa çıkan milyonlara hakaret edemezler.
Heyetiniz benden bir hafta içinde savunma hazırlamamı istiyor. Siz bizim teslim olmamızı istiyorsunuz. böyle savunma yapılamaz. Bu dosyada tutuklu var. Bu kişi iki yılı aşkın bir süredir tutuklu. Siz iddianameyi tebliğ ettikten 4 ay sonraya duruşma verdiniz. Şimdi ne oldu da acele ediyorsunuz? zaman gazetesinin zihniyetiyle bizi suçlayamazsınız. bir kuruş fon kullanmama kararı olan TMMOB’u suçlayamazsınız.
Gezi direnişini fonla, fonculukla karalayamazsınız. buna kimsenin gücü yetmez, yetmeyecektir. dosyadaki dinleme kararlarını, fezlekeleri fetullahçılar hazırlıyor. Bunlar da iddianameye dönüşüyor. Kim yazıyor iddianameyi? Savcının olmadığı açık. Bence mütalaayı da o hazırlamadı. Murat Papuç’un ifadesi savcılıkta yokken bu iddianameyi ve mütalaayı polis içinde örgütlü bir grup yapıyor. Başka bir izahı yok. Savcı vebal altına giriyor. Siyasal, tarihsel ve hukuki vebal altına giriyor. Mütalaada bizlere şüpheli diyor. Şüpheli sıfatı ne zaman sona erer, sanık sıfatı ne zaman başlar? Bunu hukuk fakültesinde öğrenmiş olması gerek. Ben DGM’yi gördüm. Biz bu iddianamenin, mütalaanın asıl savcılarına cevap veriyoruz. Soros diyorsunuz, Arap Baharı diyorsunuz. Erdoğan’ın Rabia işareti Mısır’dan gelir. OTPOR’la ilgili bağlantıyı bu durumda Erdoğan’la da kurabilirsiniz. Ona yöneltilmeyen suçlama bize yöneltiliyor. Reddederiz. Biz şeriatçılardan yana olmak zorunda değiliz. Bizi şeriatçıların yanına yazanların oyununa gelmedik.Bizi darbecilerin yanına dizmeye çalışanların karşısıda durduk.
Bu dosyada bir haftalık süre savunma için yeterli değildir. bula bula o çok kıymet verilen düşkün tanığın söylediği en somut şey gaz maskesinin temin edildiğidir. Biz gaz maskesi dağıtmadık, dağıtsak söyleriz. Geçen duruşma söyledim. Gaz maskelerinin insanların sağlığını korumak için kullanabileceği, buna ilişkin suç isnadında bulunamayacağı yönünde mahkeme kararları var. Hadi bunu da geçtik, buradan cebir ve şiddet unsuru oluşturulabilir mi? Gezi direnişi gibi bu toplumun yüz akı direnişleri darbe girişimi diye nitelendirirseniz bütün darbecilerininin işini kolaylaştırmış oluruz, belki de niyetiniz budur? Gezi bu toprakların kendi ayağıdır. Bu memleket kapsamlı bir demokratikleşmeye muhtaçtır. Eğer bir toplumda demokrasi bölünmeye çalışılırsa oradan antidemokratik eğilimleri olan kişiler, çevreler yararlanır. gezi direnişinde milyonlar bu memlekette demokrasinin en önemli güvenceleridir.
Cuma akşamı telefonum çaldı. Okan Göker isimli biri. Berkin Elvan ile aynı hastane odasında kaldı. Gezi direnişinde kafa travması yaşamıştı. salı günü ameliyat olduğu için gelemediğini söyledi. Mevlüt saldoğanın katılma kararını duyunca yanlışlıkla olmuştur herhalde dedim. Geçen duruşma emin olunca kanım dondu. Bizim üzerimize vebaldir. Deli olduğumuz için zorluğa karşı gelmiyoruz. Yaşamını yitiren 8 arkadaşımızın, gözlerini kaybedenlerin, kafa travması yaşayanların vebali üzerimizedir. Biz geziciyiz. Bizim yüzümüzden kimseyi tutmayın. Biz yapacağımız söyleriz, yaptığımız savunuruz. Bir şehir plancı, bir mimar ve bir avukat üstümüze düşeni yaptık. İstanbul’un son yeşil alanlarından biri, modern kent merkezi dedik. İmza topladık, dava açtık,.
Davanın bilirkişi raporu geldi. İptal edilecek, kesinleşti. Bir anda kaçak bir inşaata girişti Kadir Topbaş İtiraz büyüdü, şiddet büyüdü. 31 Mayıs 2013’te Taksim’de Türkiye tarihinin en büyük, en görkemli direnişi boy verdi. Biz “görmedik. etmedik. yapmadık, duymadık” demedik, demeyiz. Türkiye’nin yaralarına nasıl merhem olunacağının işaretidir Gezi. Biz gezi direnişinin öznesi ve nesnesiyiz. Gene olsa gene yaparım. Ama o da bizi aynı zamanda inşa etti. Osman Kavala ile ilgili hiçbir delil yok. Tahliyesini talep ediyoruz.”
Tayfun Kahraman savumasında şunları kaydetti:
“Mütalaa hakkında savunma veremeyeceğim. 6 günde böyle bir iddia karşısında savunma hazırlamam mümkün değil. Davanın geldiği bu aşamada taleplerimiz reddedilirken söyleyeceğimiz çok şey var. Ama bunun için süreye ihtiyacımız var. Bugün Gezi bizim nezdimizde yargılanıyor olabilir ama Gezi halktır. Biz bugün uluslararası bir komployla ilişkilendiriliyoruz. Hem Soros ile hem de Wall Street Occupy hareketiyle ilişkilendiriyorsunuz. Occupy hareketi Amerikan antiemperyalistlerinin eylemidir, Soros ise tam karşısında yer alır. Bu nasıl bir çelişkidir.
Gezi’yi geçici toplanma alanı olarak ilan eden daire başkanı oldum. mesleki bir onurdur benim için. Bu mücedeleye devam edeceğim. Elbette bir tutukluluk kararı çıkarmazsanız. Şehir plancıları odası başkanı olarak hükümetle yapılan toplantılara katıldım ancak bugün darbe yapmakla suçlanıyorum. Gezi parkı bizim her zaman sahip çıkacağımız alanlardan olacak. Bir şehir plancısı olarak yaptıklarımın hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu nasıl oluştuğunu size bırakıyorum. Fantastik bir kurgu ancak içinde bir ilişki yok bu iddianamenin. İddia makamının her talebini dinlerken bizim talebimizi reddettiğiniz için mütalaaya karşı verilen beyanın yetersiz olacağını düşünüyorum. Kısa bir süre önce sizin heyetiniz hakkımda Barış bildirisi nedeniyle ceza verdi. Ancak sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla beraat ettim. Böyle bir süreçten sonra yargıya güvenmiyorum.”
MAHKEME HEYETİ SALONU TERK ETTİ
Mahkeme başkanı, süre talepleri yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu için reddedildi. Mahkemenin tüm talepleri reddetme kararını alkışlarla protesto eden izleyiciler jandarma tarafından salondan çıkarılıyor. Mahkeme heyeti de olayın ardından salonu terk etti.
Sanıkların son sözlerini alan mahkeme heyeti, kararını açıkladı. Osman Kavala’nın tahliyesine karar veren mahkeme, yurtdışındaki sanıklar hakkındaki davanın düşürülmesine, tüm sanıkların beraatine hükmetti.
Bu haber en son değiştirildi 18 Şubat 2020 18:40 18:40
Ülkenin her alanında ayrı bir yıkım yaratan rejim, suç ittifakına dönüşmüş durumda. MHP’li 3 vekilin…
ABD Başkanı Joe Biden, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail Başbakanı Netanyahu hakkındaki tutuklama emrinin "rezalet" olduğunu…
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin davasında abla Selma Ateş’e saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt,…
Ali Yerlikaya bakanlığının bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Muhalefet milletvekilleri kadın cinayetleri ve KADES uygulamasına…
AKP’li İzmir Menemen Belediyesi’nin 2023’te bir ay içinde 40’a yakın konser ve etkinlik yaptığı ortaya…
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…