GÖRÜŞ | Atatürk Havalimanı'na 'külliye' geliyor: Salgın bahane, proje hazırdı
AKP'nin Atatürk Havalimanı'na yönelik yıkım operasyonunda yeni hamle havalimanının Milli Emlak'a devredilmesi oldu. Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen, Manifesto'ya bu kararla birlikte havalimanını bekleyen sonu anlattı.
HABER MERKEZİ
2018 yılında dünyanın en iyi 3. havalimanı seçilen ancak AKP’nin geçen yıl kapattığı Atatürk Havalimanı’na yönelik yıkım ve yağma operasyonu yeni adımlarla sürüyor.
Koronavirüs salgını sonrası havalimanının sahra hastanesine dönüştürülmeye uygun binaları , otoparkları, hangarları ve hatta bir oteli hazır dururken pistleri yerle bir edilmiş ve böylece asıl işlevine döndürülemeyecek bir duruma getirilmişti. Asırlık havalimanı havacılık özelliğini yitirmesi nedeniyle şimdi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesindeki Milli Emlak Genel Müdürlüğüne devredildi.
Alınan bu karardan sonra havalimanını nelerin beklediğini TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen’e sorduk.
“BİLDİĞİMİZ KAÇAK İNŞAAT”
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın havalimanının millet bahçesi yapılacağı yönündeki beyanını hatırlatan Köymen, yapılan çalışmalarının da bu beyan doğrultusunda hareket edildiğini gösterdiğini belirterek “Hafriyat alanı önce havalimanının karşısındaki adada bir yerdi, 1-2 gün boyunca süren çalışmalardan sonra 17 ve 35 numaralı pistin tam başına beton döküldüğünü gördük. Millet bahçesi projesiyle bağlantılı olarak ortalıkta dolanan eskizler var. O eskizlerde de şu anda hastane olarak yapılan yerde bir külliye yapılacağı görünüyordu” dedi.
Havalimanının pistlerinde başlatılan hastane inşaatının havalimanını tümden yok eden bir çalışma olduğunu belirten Köymen, “Önce sahra hastanesi diye başladılar arkasından ‘hayır kalıcı hastane olacak’ dediler. Ne imar koşulları belli ne başka bir şeyi var. Bildiğimiz kaçak inşaat yapılıyor.” dedi.
Paylaşılan krokilere bakıldığında hastane yapımına başlanan, 17-35 pistlerinin olduğu yerde ‘külliye’ işaretlemesi olduğuna dikkat çeken Köymen, “Buradaki kasıtları cami değil, çünkü millet bahçesi projesi içinde cami alanı ayrı yapılmış. Bir de külliye diye tarif ettikleri bir şey var. Ağırlıklı olarak üniversite alanlarının ‘külliye’ olarak tariflediklerini düşündüğümüzde bizim tahminimiz o ki burada bir özel üniversitenin altyapısı hazırlanıyor. Kurulacak hastane de bu üniversitenin olacak” ifadelerini kullandı.
45 GÜN TUHAFLIĞI
Bu kadar kısa sürede 1000 yataklı hastanenin projesinin hazırlanmış olmasının, projenin daha önceden hazırlanmış bir çalışmanın ürünü olduğunu gösterdiğini dile getiren Köymen, salgının projenin bahanesi yapıldığını belirterek “İhalesi yapılmadan bir firmaya iki tane hastanenin yapımı veriliyor. 45 gün sonrasına da tesliminden bahsediliyor. Bir taraftan Sağlık Bakanı ‘krizi aşıyoruz’, ‘önüne geçtik’, ‘aşağıya iniyoruz’ gibi açıklamalarda bulunuyor. Diğer taraftan biner yataklı 2 hastaneye ihtiyacımız varsa bunların ikisinden birinde bir tuhaflık vardır.” diye konuştu.
Devletin bir yandan IBAN numarası gönderip bağış toplarken diğer yandan İstanbul Havalimanı’nda yeni pist yapımı çalışmalarının devam ettiğinin altını çizen Köymen, yer seçiminden ulaşımına kadar hiçbir şartın sağlanamamasına rağmen yapılıp açılan bu havalimanının ardından Atatürk Havalimanı’nın önemini yeniden ortaya çıktığını, böyle bir dönemde havalimanında geri dönüşü olmayacak şekilde tahribata girilmiş olunmasının da ayrıca anlamlı olduğunu söyledi.