10 Ekim 2015 tarihinde, yani bundan tam beş yıl önce, Ankara’da IŞİD tarafından patlatılan bombalarda 103 yurttaşımız katledildi, 400’ün üzerinde yurttaşımız yaralandı.
TTB,KESK, DİSK ve TMMOB tarafından düzenlenen, “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingi iki IŞİD militanı tarafından üzerlerindeki bomba patlatılarak kana bulandı.
Miting günü, Ankara Emniyeti’nin arama noktalarını kurmamış olması, savcılığın olay yerine iki buçuk saat sonra gelmesi, aynı gün İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve Sağlık Bakanı tarafından yapılan basın toplantısının neredeyse bu büyük katliamı sıradan bir olaymış gibi anlatmaları “Güvenlik zafiyeti olmadığını” söylemeleri hatta kameralara sırıtmaları, AKP’nin bu katliamın siyasi sonuçlarından çok da rahatsız olmadığının göstergesi oldu.
Dönem, bombalar ile şekillendirilen ülke dönemiydi.
IŞİD’in Hatay’da başlayan saldırıları, Ankara Garı’na kadar gelmiş ve göstermelik davalar ile asıl suçluların üzerine dahi gidilmemişti.
Suriye’de emperyalistlerin tetikçiliğini yapan IŞİD, ülkemizde de aynı tetikçiliğe devam ederek, ülkenin en büyük katliamını gerçekleştirdi.
10 Ekim katliamı davası devam ediyor hala. Her duruşmada istihbarat raporlarına rağmen bu saldırının önüne geçilmediği ispatlanıyor. Bu gerçeklerin örtülmesi için AKP çareyi katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarınca kurulan derneği kapatmakta, 10 Ekim Katliamını unutturmaya çalışmakta buluyor.
Aradan geçen beş yılda, Suriye’deki gelişmelerde göz önüne alındığında ülkemizin bu teröristlerin sığınacağı bir liman haline çoktan gelmiş olduğu da biliniyor.
Ve bu yobazların her daim bu katliamlar için en uygun yapılanmalar barındırdığını da söylemek gerekiyor.
Suç İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak ortada duruyor. Ve elbette ki suç ortakları da duruyor. Ortada değil tam da iktidarda…