İGD'li Ahmet Taşkın: Ölünceye kadar mücadeleye devam edeceğiz
O günden bugüne kadar da mücadelemiz sürüyor. Ölünceye kadar da devam edeceğiz elbette buna.
İlerici Gençler Derneği üyesi Ahmet Taşkın ile sosyalizm mücadelesi ve İGD’yle tanışmasını, Parti’nin İzmir’deki çalışmalarını ve 100. yaşımıza dair duygularını konuştuk.
Taşkın, “Parti tarihinde bir çok zorluğa rağmen, her zaman bir noktada durduk, mücadeleden geriye düşmedik. Bugün de onurla komünist kimliğini taşıyoruz. Taşımaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
Parti’yle nasıl tanıştınız? Örgütlenme sürecinizden bahseder misiniz?
İşçi kökenli bir aileden geliyordum. Babam torno-tesviye işçisiydi. Benim ilkokul öğretmenim vardı, Necla hoca, TÖB-DER’li bir hocaydı. Yaşamıma dokunan, çok sevdiğim bir hocamdı. 1978 yılında ortaokul bitince beni TÖB-DER binasına götürdü, binanın altında İGD bürosu vardı. İLD ile tanışırsın, oturursun demişti. O şekilde tanışmıştım. Bülent Acımaz, Rauf Cankurtaran, Şak İbo, Yener arkadaşlar vardı.
İlk gittiğim gün, ‘Mithatpaşa okulunda bildiri dağıtacağız gelir misin?’ dediler ben de bilemeden, heyecanla gittim. Çok hoşuma gitmişti o çalışma. Hedefim liseye gitmekti. Sonrasında kendim gitmeye başladım İLD’ye. Meslek lisesinde devam etmek istiyordum. Bülent Acımaz, ‘meslek lisesine değil, Namık Kemal lisesine git, orada başka sol grupların etkisi çoktu, orada olmamız lazım’ demişti. Maocular varmış, bilmiyordum tabi Maoculuğun ne olduğunu o zaman.
Babamı da ikna ettim. Oraya kaydoldum. Fakat okulun 3. ayında İLD’li olarak açığa çıktım, okula sokmamaya başladı Maocular. Okula ara vermek zorunda kaldım. Çeşitli işlerde çalıştım, tornacı olarak. O zamanlarda proleter Ahmet olarak anılmaya başladım çevremizde arkadaşlarla. İLD’li Ahmet, proleter Ahmet olmuştu. Sonra Turgutlu lisesine kaydoldum. Yine orada devam ettiremedik okulu. Artık okul ile alakam kesilmişti. O zaman da İGD’ye geçiyordum.
Partili olarak hangi çalışmalarda bulundunuz?
Bu arada amcam vardı, Halil İbrahim Taşkın. GSB’li olduğunu sonradan öğrendim. Çok sonralar TKP Balıkesir il sorumlusu olduğunu öğrendim. TKP’den bahsediyordu, İGD’den bahsediyordu. Çok etkilenmiştim ondan. İGD’nin İzmir’deki çalışmaları ve okulda yaşadığım o süreçler beni İGD’ye daha çok yakınlaştırdı. İLD’ye gitmeye başladığımda amcamın da İGD’li olduğunu öğrenmem çok bağlamıştı.
Altındağ’da İGD temsilciliği açılmıştı o dönem. Semtimizde çalışmalara başladık bu kez. Proleter Ahmet olarak, çalışmalara katılıyordum. Grevlere desteğe gidiyorduk, mücadele ediyorduk. Daha sonra TKP adını duyduk, İGD’nin onun gençlik örgütü olduğunu öğrendik. Biz hep Partili olmanın hayaliyle yaşadık o dönem. Semtlerde çok güçlüydük. Sorunlar da yaşandı elbette başka gruplarla, hiç kopmadan her şeye rağmen.
12 Eylül oldu, 1980’e kadar semt çalışmalarına katıldım hep. 1980’de tekrar liseye başladım. Lise 2’ye kadar 6 yıl geçmiş bu süreçlerle birlikte. O zamanlar Parti sorumlumla konuşmuştum, bana ‘her şeye hazır ol’ demişti, ‘yurtdışına da gidebilirsin’ demişti. Ben de kabul etmemiştim.
1982’de İzel-Taş’ta iki yıl çalıştım, Türk-Metal vardı orada. 1984 yılında İzel-Taş’ta çalışırken askere gittim. Öncesinde de 9 aylık asker kaçağıydım. 1985’te askerden döndüm, İzel-Taş’ta tekrar işe başladım. Bu arada Parti’ye ve örgüte yönelik bir sürü operasyon oluyordu. Ve amcam da alınmıştı Balıkesir’de. Balıkesir cezaevine koyuldu, onu ziyarete gidiyordum sürekli. Daha sonra Marmara operasyonu ile birleştirildi ve Gölcük davaları başladı. Gidip geldim, izledim o süreçleri. Bunlar beni çok etkilemişti. Bu verilen mücadele, amcamın yaşadıkları, arkadaşların direngenliği beni bırakın korkuyu daha çok cesaretlendirmişti. Döndükten sonra ne yapabilirim diye baktığımda, fabrikada Türk-Metal’i gönderebiliriz diye düşündüm. Bu süreçte de Bağımsız Otomobil-Sendikası ile tanıştım. Eski Partililerin, eski Maden-İşlilerin orada çalıştığını gördüm.
O süreçte birlik görüşmeleri var. TBKP süreci, bir süre de yer aldım. SBP-BSP sürecinde de yer aldım, ÖDP’li olmadım. 2004 yılında TKP tekrar kurulduğunda üye olduk. Bir süre sonra, bir dizi beklentinin karşılanmamasından dolayı oradan ayrıldık. Ama bu harekette devam eden birçok yoldaşıma da her zaman saygı duydum, hep görüştüm ama bir daha Partili olmadım.
TBKP sürecinde Parti’nin kararı var, Türk-İş’e gitmek, başka sendikaları örgütlememek yönünde. Zaten bu birlik süreçlerine tepkiliydim. TKP adının siyasal alandan silinmesi doğru değildi. Parti’nin de Türk-İş kararını tanımadım ve Otomobil-Sen örgütlenmesini hızlandırdık. 1987’de fabrika artık Otomobil-Sen’e geçmişti. Sendikaya tam yetkinin geldiği zaman da beni işten çıkardı fabrika. 1 ay sonra, İzel-Taş’ın yanında Dizel-San’da iş başı yaptım. Orada Coşkun Yılmaz’ı gördüm, zaten 12 Eylül öncesinden tanışıyorduk. Coşkun orada temsilciydi, bir karar aldık o süreçte, birlikte. Şube yönetiminin değişmesi gerekiyordu, muhalefet örgütledik. Fabrikada da o arada siyasal bir bağımız yoktu ama 10’dan fazla kadro yetiştirdik. Ürün Sanat Derneği vardı oraya götürüyorduk, görüşüyorduk. Daha sonra seçimlere girdik sendikada, Coşkun’u şube başkanı yaptık. 90’ların sonunda Dizel-San’da TİS süreci vardı 4 aydan fazla grevde kaldık, çok etkili bir grevdi. Metaş grevinden sonra çok büyük bir grevdi, çok etki uyandırdı. Bu arada Körfez Savaşı çıktı, grevleri ertelediler. 171 kişi işten çıkartıldı bu süreçle, birisi de bendim. Oradan ayrıldıktan sonra başka sektörlerde de çalıştım. Pepsi’de, Taş ocaklarında, Demirören’in tüp fabrikasında, bir çok işte…
Bu arada sendikadan hiçbir bağımı kesmedim. Kemal Alım’ı tanıdım o dönem. Hatta Kemal’e o dönem sendikada çalışması için teklifi Coşkun ile birlikte götürmüştük. Daha sonra 1993 yılında İzsu sayaç okuma bölümünde işe girdim. Orada 8 yıl çalıştım. Daha sonra taşerona devrettiler, taşerona karşı eylemlerde bizzat yer aldım. Yine işten atıldık orada. Orada kendime daha yakın bulduğum SİP’li arkadaşlarla temas ettik. Açlık grevleri vardı o zaman, işten atılmıştık, ben buna karşı çıkıyordum. O süreçle o eylemlerden ayrıldım. Ufak bir atölyede işe girdim. Bir akşam Coşkun ve Kemal geldiler, sendikaya örgütlenmeci olarak girmemi teklif ettiler. 2003 yılı ile birlikte sendikada çalışmaya başladım. O süreçte Kemal işten çıkartılmıştı, Coşkun da merkeze gitmişti. Bu şekilde BMİS’te sendikal mücadele devam etmiş oldu. O günden bugüne kadar da mücadelemiz sürüyor. Ölünceye kadar da devam edeceğiz elbette buna.
Parti’nin 100. yaşına dair neler söylemek istersiniz?
Bana bu röportaj olanağını sağlayan Manifesto’ya ve Türkiye Komünist Hareketi’ne (TKH) çok teşekkür ederim. Ben bütün komünistleri bu çalışmalara çağırıyorum, çok değerli olduğunu düşünüyorum. Komünist hareketin dağınıklığına bir çare olabilir bu çabalar. Çok önemsiyorum ve herkesin bir katkı koymasını istiyorum. Parti tarihinde bir çok zorluğa rağmen, her zaman bir noktada durduk, mücadeleden geriye düşmedik. Bugün de onurla komünist kimliğini taşıyoruz. Taşımaya devam edeceğiz.
Partimizin 100.yılını kutluyorum, yaşasın sosyalizm.