İGD'li Halil Yıldırım: ‘Yolumuz işçi sınıfının yolu!’, hala!
İlerici Gençlik Derneği üyesi Halil Yıldırım ile, dönemin koşullarını, Parti’yi, Parti’nin gençlik örgütlenmesini konuştuk. Merhaba, İGD ile tanışmanız nasıl oldu? Bizim büyüklerimiz yani abilerimiz mevsimlik işçi olarak inşaatlarda çalışmaya İstanbul’a gelirlerdi. O zamanlar ailem, benim köyde ilkokulu bitirdiğimde ortaokulu İstanbul’da okumama karar verdik. On kardeşin içinde okuyan ben oldum o dönemde. Bizim büyüklerimiz benim İstanbul’a... View Article
İlerici Gençlik Derneği üyesi Halil Yıldırım ile, dönemin koşullarını, Parti’yi, Parti’nin gençlik örgütlenmesini konuştuk.
Merhaba, İGD ile tanışmanız nasıl oldu?
Bizim büyüklerimiz yani abilerimiz mevsimlik işçi olarak inşaatlarda çalışmaya İstanbul’a gelirlerdi. O zamanlar ailem, benim köyde ilkokulu bitirdiğimde ortaokulu İstanbul’da okumama karar verdik. On kardeşin içinde okuyan ben oldum o dönemde. Bizim büyüklerimiz benim İstanbul’a geldiğim dönemde Zeytinburnu’nda bekar odalarında kalırdı. Mevsimlik işçi olarak üç dört ay yazları çalışıp kışın memlekete giderlerdi. Biz o zamanlar İstanbul’a geldiğimizde burada Zeytinburnu Yeşiltepe’de Akşam Abdülhamit Ortaokulu vardı. Oraya kayıt oldum. Akşam ortaokulu olduğu için gündüz çalışıp akşamları okula gidiyorduk. Ortaokulu bitirdikten sonra Bakırköy Kartaltepe Ticaret Lisesi’ne kayıt yaptırdık.
Bu sırada Bakırköy halkevine gidip geliyorduk. O dönemlerde Halkevi İGD’lilerin elindeydi. Tanışmamızın sebebi o zamanlar yoldaşlarımızdan herkesin bildiği Aytekin Taş sayesinde oldu. Aytekin Taş aynı zamanda bizim hemşehrimiz olurdu. Halkevinde toplanıp seminer, folklor, tiyatro gibi birtakım şeyler yapardık. Bu şekilde biz 76’nın sonlarına doğru İGD’ye girmiş olduk. O arada biz ilk katıldığımızda duvarlara yazılar yazıyorduk, bildiri dağıtıyorduk, trenlerde konuşmalar yapıyorduk. Birtakım eylemler yapıyorduk. Şimdi siz sorun ben anlatayım devamını.
Yani İGD ile tanışmanız mevsimlik işçiler üzerinden gerçekleşti diyebilir miyiz? Mevsimlik işçiler de o dönem TKP’nin kadroları.
Evet. Şimdi o şekilde biz İGD’yle tanışmış olduk öyle de devam etti.
O dönem okullarda İGD ağırlıktaydı. Her tarafta kitlesi vardı. O dönemin gençleriyle nerede karşılasak, TKP’nin gençleri ya İGD’li ya da İKD’liydi. Ben de 78 – 79 yıllarında kendi isteğimle spor takımına katıldım.
İGD spor takımı. Onu eskiler bilir ama yeniler bilmez. Onun içinde biz faaliyet gösterirdik genelde.
Bunlar mahalleli gençliği örgütlemek için yürütülen faaliyetlerden biriydi herhalde; folklor, seminer ve spor faaliyetleri…
Evet. Genelde ağırlık o zaman sendikalardaydı. DİSK’e bağlı olan sendikalarda Türkiye Maden İş Sendikasına bağlı olan sendikalarda baya ağırlık vardı. Okullarda da ağırlık İGD’nindi. İstanbul genelinde baya bir ağırlık kitlesi vardı. Hem demokratik kitle örgütlerinde, hem sivil toplum örgütlerinde, hem memurlarda; genelde yoğunluktaydı o dönemlerde.
O dönemin mücadele ve örgütlenme ruhunu nasıl tanımlarsınız?
O geçmişteki örgütlenme ruhunu bugün göremiyorum. Geçmişteki o tutkunluk, geçmişteki disiplini bugünkü gençlikte göremiyorum. Niye göremiyorum bunu bir anımla anlatayım. Bizim bir eylemimiz vardı Bakırköy İstanbul Caddesi üzerinde ben üç dakika geciktim ve bana bir ay ceza verdiler. Üç dakika gecikmeyle “Sen üç dakika geciktin.” dediler. Hani Rafet Özbek diye Halkevi başkanı vardı, Reşadiyeli. Dedi ki; “Halil olmaz böyle!”. Düşünebiliyor musun? Yani o disiplin, o birliktelik, o tutkunluk… Yani ben hiçbir yerde göremiyorum şu anda.
TKP hakkında fazla bilgim yok ama gençlik hareketinde İstanbul genelinde bazı çok şeyden haberim vardı. Eylemlerinde olsun, birlik dayanışma olsun…
TKP’nin siyasi etkisine dair neler söylersiniz? TKP’nin sınıf siyasetinde 70’lere vurduğu damga sizce neydi?
TKP hakkında fazla bilgim yok ama gençlik hareketinde İstanbul genelinde bazı çok şeyden haberim vardı. Eylemlerinde olsun, birlik dayanışma olsun…
Dolayısıyla Parti’nin örgütsel olarak 70’lere vurduğu damga baya iyiydi. Gençlik takımına yardımcı olabiliyordu. Parti olarak da ne yapması gerekiyorsa yapabiliyordu. Üzerine düşeni yapabiliyordu. Mesela o dönemlerde bizim önderlerimizden DİSK’in genel başkanı Kemal Türkler vardı. ’79 sonlarına doğru DDDK, Genç Öncü, İGD, TİP, TSİP bunlar Ulusal Demokratik Cephe diye bir birleşim yapmıştı. Tabi o dönemlerde daha da yoğunluktaydık. O dönemleri nasıl anlatsam, Kemal Türkler’in bize sınıfsal açıdan çok büyük desteği olmuştur, hocamızdı yani. Gelir, çay içerdi bizle sohbet ederdik. O dönemlerde bizim eskiler bilir mesela, 79’un sonlarına doğru genel bir grev oldu, Tekstil İş Sendikasında. Demiryolu İş, biz o anda on beş gün içerisinde her bölgeye bir kooperatif kurduk. Halk tüketim kooperatifleri kuruldu, grevdeki işçilere destek için. Mesela biz de gidiyorduk grevdeki işçilere, hem maddi hem manevi destek veriyorduk.
Yani İGD’nin yolu işçi sınıfının yoludur.
Evet, orada kanıtlamış oluyorduk.
İGD genellikle ne gibi faaliyetler yürütüyordu?
İGD genelde gençlik olarak alanlarda mücadelesini veriyordu. Bu mücadeleyi her yönüyle veriyordu. Pratikte olsun, teoride olsun her yönüyle veriyordu. Pratikte de ‘Yolumuz işçi sınıfının yolu!’ dediği o şiarıyla işçi sınıfına maddi manevi her türlü desteği veriyordu.
Özel olarak halk kooperatifleri kurulduğu, greve destek verildiği 1979 yılları nasıldı? Faaliyet olarak greve nasıl bir destekte bulundunuz?
Çok iyiydi. Mesela bugün bir sendika greve gittiği zaman ne yapıyor; otomatikman üretim duruyor. Üretim durduğu zaman o işçiler ister istemez maaşını alamıyor. Alamadığında bizim ne yapmamız gerekiyor? Ona ve ailesine maddi destek oluyoruz.
Yani yerelliklerden bağış toplama üzerinden gibi şeyler mi yapıyorsunuz?
Yok bağış falan öyle bir şeylere ben hiç denk gelmedim. Direkt imkanı olan insanlar cebinden yapıyordu. Tabi belli finansörümüz olan insanlar da vardı.
TBKP sürecine dair ne söylersiniz?
O dönemlerde ben cezaevindeydim.
Cezaevine bilgi geliyor muydu? Siz o sürecin dışında mı kalmıştınız?
Evet, bağım kopmuştu.
Kaçta çıktınız cezaevinden?
89’da ve ben o dönemi duyar duymaz kendimi geri çektim. Yani bir ara TBKP oldu, Doğu Almanya’da birleştiler falan. Nihat Sargın, Haydar Kutlu dönemi. Zaten o anda tamamen dağılmıştık gitmiştik.
Siz o dönemki İGD’li arkadaşlarınızla Haydar Kutlu vb. isimlerin siyasi duruşunu nasıl anlamlandırıyordunuz? Ya da birleşme süreci hakkındaki politik görüşleriniz neydi?
Şimdi ben o dönemde içeride olduğum için bağlantım kopmuştu. Çıktığımdaysa şöyle söyleyeyim, yoldaşlarımın hiç birini göremedim. Hiç denk gelmedim. Ta ki sene 90’lara kadar. 91- 92’de Cahit Albayrak’la tanıştım. O zaman TKP sürecinde sadece bir misafir olarak geldim. Orada birkaç arkadaşı görünce yine bir eski çekirdek yapıda olduğumuz için biz o arada devam etmeye başlamış olduk. Ondan sonra TKP’nin içinde çalışma yaptım. En son bu TKP sürecinde bir tane Karslı gencecik bir arkadaş, TKP’nin propagandasını yaparken araçta faşistler tarafından vuruldu.
Hüseyin Duman, Sosyalist İktidar Partisi’nden.
Hüseyin Duman… Ondan sonra bir sebepten yeniden ayrı düştüm partiden. Sonra, Yine Cahit ile karşılaşmam oldu. ‘Bizler bırakamayız, mücadelemizden geri duramayız.’ dedi. Ondan sonra yine başlamış olduk bu şekilde. Durum böyle.
100. Yıl çağrımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
100. yıl çağrımızı tabii ki olumlu değerlendiriyorum. Hep umduğum gibi gider umarım. Eski mücadele ruhunu yine yakalarız. Ümidim daha iyi olacağından yana. Daha iyi olacağını düşünüyorum.
Bugün emektar komünistler deklarasyonu da yayınlandı. Orada da nasıl bir komünist partisi olmalı sorusuna dair bir tartışma açılıyor. Siz de bu tartışmaya dair işçi sınıfı siyaseti nasıl olmalı, kadro dinamiği, heyecan, disiplin gibi bunlara dair daha toplu bir görüşünüzü ifade edebilir misiniz?
Biz bugün eğer ‘yolumuz işçi sınıfının yolu’ diyorsak, bizim bugün gücümüzü işçiden yani proletarya dediğimiz işçi sınıfından almamız gerekiyor. Bugün işçinin, köylünün, memurun içinde olursak daha güçlü olacağımızı düşünüyorum. Sadece ‘yolumuz işçi sınıfının yoludur’ şiarıyla, sadece sözde değil, pratikte de eğer gösterirsek bazı şeyleri başaracağımızdan eminim, ümitliyim.
Söylemek istediğini başka birşey var mıdır?
Geçmişte İGD’li olarak iki kişi bir araya geldiğimiz anda o dönemde toplu taşımalarda ya belediye otobüsünde, ya da trende, banliyö trende Sirkeci – Halkalı çalışan banliyö trende bir tanemiz bir slogan attığı anda o günkü hiç tanımadığın onlar yüzler, yani bir trendeysen yüzlerce kişi arkandadır, slogan atarlar. O gün bir alanda slogan attığında bakıyorsun ki yüzbinler arkandadır. O kitleyi, mücadele ruhunu, coşkuyu, Parti’yi yeniden göreceğimizi umut ediyorum.