Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Kahvehanedeki akademi

Reklam

Ben öğrenciyken, yani çok eskiden, kampüs içinde olmayan her fakültenin karşısında en az bir kahvehane bulunurdu. Derste bulamadığınız öğrencilere ilk bakacağınız yer burasıydı. Öyle ki, kimi zaman buralardaki öğrenci sayısı fakültedekileri aşardı. Hatta, fakülteye uğramadan doğrudan buraya gelenler vardı. Elbette, bahsettiğim dönemde YÖK yoktu ve derslerde yoklama yapılmazdı çünkü bir üniversite öğrencisinin zorla derse sokulmasını kimseye anlatamazdınız. Neyse konuya dönersek, kahvehaneler kimi zaman uzmanlık alanlarına ayrılmıştı; oyun kahvehanesi, politik kahvehane gibi. Müşteri arttıkça, farklı siyasi gruplara yönelik alt uzmanlık alanı kahvehaneleri de olabiliyordu. Bunlar o kadar üniversite ile iç içeydiler ki, İzmir’de İktisat Fakültesinin karşısındaki kahvehaneye “Dördüncü Amfi” denilirdi, fakültedeki amfi sayısı üç olduğundan.

Evet, kahvehanelerin eskiden Türkiye üniversite sistemi içerisinde bir yeri vardı ama bu durum Türkiye’ye özgü olmayıp Avrupa’da ve özellikle İngiltere’de çok belirgindi. Biliyorsunuz, kahvehanelerin başlangıcı 16. yüzyıl başları Arabistan’ı. Gerçek adı, Arapçada okuma anlamına gelen “kıraat” ile ev demek olan “hane” den oluşan kıraathane.  Osmanlı’da ilk kahvehaneler ise 1555 yılında İstanbul’a Halep ve Şam’dan gelen kişilerce, Tahtakale’de açılmış. Sonraları cami/medrese yakınlarında çoğalmış. Burada özellikle okur yazar kesimden insanlar toplanıp gazete, kitap okurlarmış. Günümüze dek gelen, kahvehanelerde gazete bulundurma alışkanlığı buradan geliyor olsa gerek.

Kahvehaneler 17. Yüzyıl başlarında İngiltere’de Londra’da değil de bir üniversite kenti olan Oxford’da açılmış. Açan da bir Lübnanlı. Kahvehaneler ilgi çekmeye başlayınca, üniversite yetkilileri kahvehaneleri engellemeye çalışmışlar, gerekçeleri de “derslere giren kişi sayısını azaltarak, hatta kimi zaman sıfıra indirerek, sağlam ve ciddi eğitimi engelledikleri” imiş. Aslında bir açıdan haksız da sayılmazlardı: üniversitelerin kalitesi düştükçe, entelektüaliteden uzaklaştıkça, tartışmaları izlemek isteyenler kahvehanelere gidiyordu. Bir fincan kahve fiyatı olan bir ya da iki peniye tüm gün ciddi bilimsel tartışmaları izleyebildikleri için buralara “peni üniversiteleri” de deniliyordu.

İngiltere’de Royal Society’nin kurucusu, Saint Paul Katedralinin mimarı, gökbilimci Cristopher Wrey, çok yönlü bilimci Robert Hooke, gökbilimci ve bir kuyruklu yıldıza adı verilen Edmond Halley ve diğerleri günlük işleri biter bitmez tartışmak için kahvehaneye giderlerdi. Ve herkesin önünde ve herkesle birlikte tartışırlardı; onlara göre buradaki tartışma ortamı daha demokratikti.

Bu tartışmaların diğer yandan, bilimsel devrimin en büyük kitabı olan Newton’ın Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri‘nin (Philosophiae Naturalis Principia Mathematica) yazılmasına da neden olduğu söylenir: Bir gün kahvehanede Halley, gezegen yörüngelerinin eliptik şeklinin uzaklığın karesiyle azalan yerçekimine bağlı olduğunun matematiksel kanıtının olup olmadığını tartışmaya açar. Hooke, böyle bir matematiksel kanıtı geliştirdiğini iddia etse de kimse ikna olmaz.  Daha sonra Halley bir Cambridge ziyaretinde aynı soruyu Newton’a, kahvehanedeki tartışmayı aktararak, sorar. Newton da benzer şekilde bunu zaten kanıtladığını söyler ama o da o anda net bir kanıt gösteremez. Ancak bu motivasyonla kanıtlamayı yapıp ünlü kitabını yazdığı söylenir. Yani, marifetin başına düşen bir elmada değil, kahvehane tartışmalarında olduğu savı vardır.

Yazdıklarıyla Fransız Devrimi’nin yolunu açan Diderot’nun da Encyclopedie’yi Paris’te Cafe de la Regence’da yazdığı bilinmektedir. Hatta denilir ki, bugünkü akademik toplantı aralarındaki kahve molalarının da kökeni burasıdır.

Evet kahvehanelerde bilim olabileceğini tarih bize gösteriyor. Elbette laboratuvarlar kahvehanelere taşınamaz ama laboratuvarda veya üniversitede yapılamayan tartışmalar basbayağı buralara taşınabilir; çünkü bilim, özgürlüğünün sınırlandırıldığı yerde durmaz. Kahvehane olur, başka yer olur ama baskı ortamında bilim olmaz. Türkiye üniversitelerinin durumu bunu açıkça göstermektedir. Bakalım, bilim nereye taşınacak?

Reklam

Önceki Haberler

Narin Güran davasında 3 tahliye!

Narin Güran cinayeti davasında ‘suçluyu kayırma’ suçundan tutuklu yargılanan Birsen, Fuat ve Maşallah Güran’ın tahliyelerine…

2 Ekim 2025 16:43

İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan Sumud Filosu’nda bulunan aktivistler hakkında açıklama

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Sumud Filosu'yla ilgili "Tüm yolcular güvende ve sağlıkları iyi. Güvenli bir şekilde…

2 Ekim 2025 16:39

TKH: Sumud Filosu değil, İsrail yenilmiştir!

TKH, İsrail’in Küresel Sumud Filosuna yönelik saldırısını kınayarak, Gazze’ye uygulanan ablukanın kırılması için uluslararası yaptırımlar…

2 Ekim 2025 13:04

Dışişleri’nden İsrail tarafından alıkonulan Türk vatandaşları hakkında ilk açıklama

İsrail'in uluslararası sularda Küresel Sumud Filosu'na müdahalesi sonucu Türk vatandaşları gözaltına alındı. Dışişleri Bakanlığı, İsrail…

2 Ekim 2025 12:49

Deprem soruşturması şüphelisi AKP’li müteahhidi saklayan akrabaya hapis istemi

6 Şubat depreminde Nurdağı'nda yaptığı binaların yıkılması ve yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle hakkında yakalama…

2 Ekim 2025 12:41

Halk TV’de 4 kameraman işten ayrıldı: Sefalet ücreti kabul etmiyoruz

Halk TV’de dört kameraman, düşük ücret dayatmasını kabul etmeyerek işten ayrıldı. Basın emekçileri güvencesizlik ve…

2 Ekim 2025 12:33
Reklam