Sur Belediyesi’ni milyonlarca borcun altına sokan kayyımlar, bu paraları halka hizmet götürmek yerine devlet yöneticilerinin ağırlanmasına, onlara verilen hediyeler ile gezi ve tanıtımlara ve kendi reklamlarını yapmak için harcadı. Yerel seçimlerin yapıldığı 31 Mart günü şoförlü 100 araç kiralayan kayyım 49 bin 560 TL ödeme yaptı.
Kayyım yönetimi altında bulunan Diyarbakır’ın Sur Belediyesi’nde yapılan yolsuzluk, usulsüzlük ve talanın ardı arkası kesilmiyor. Eylül 2016’da yapılan ilk kayyım atamasından 31 Mart 2019’da gerçekleşen yerel seçimlere kadar ki 2,5 yıllık süre içerisinde bankalardan 151 milyon 743 bin 819 TL kredi alınarak yüklü bir borç altına sokulan belediyeye, 21 Aralık’ta ikinci kez kayyım atanarak halk iradesi bir kez daha gasp edildi.
Bankalardan çekilen kredilerle ilçe halkına hizmet götürmek yerine emniyet, jandarma, milli eğitim ile müftülük gibi devlet kurumlarına malzemeler alındığı belediyedeki harcamaların önemli bir bölümünü “Başkanlık giderleri” olarak doğrudan kayyım harcamaları, devlet yöneticilerinin ağırlanması, onlara verilen hediyeler ile yine gezi ve tanıtım giderleri oluşturdu.
“Başkanlık giderleri” adı altında ihale yapılmayıp doğrudan temin yoluyla gerçekleştirilen bu harcamaların toplamı 5 milyon 742 bin 434 TL’yi buluyor. Tabi bu rakam yaklaşık 8 ay görevde kalan HDP’li yönetimin başlatılan incelemeler sonucu ortaya çıkarabildiği meblağ olarak buz dağının sadece görünen kısmı.
Mezopotamya Ajansı‘nın aktardığına göre, 2015 yerel seçimlerinde Fatma Şık Barut ile Sur Belediyesi’ne eşbaşkan olarak seçilen Seyit Narin’in maaşı 4 bin 500 TL idi. Fakat atama ile belediyeye gelen kayyım, maaşını 12 bin 500 TL’ye yükselti. Bir yandan kaymakamlık maaşı alan kayyım, diğer taraftan belediyeden aldığı maaşı yükseltmekten geri durmadı. Yapılan maaş artışının yanı sıra kayyımlar, yine belediye kasasından milyonlarca lirayı bulan harcamalar yaptı.
Bu harcama kalemlerinden biri kayyımların yemek ve içecek harcamaları. Yemek ve içeceklere harcanan bu paraya dair yolsuzluklar yapıldığını gözler önüne seren kimi örnekler de sözkonusu. Bunlardan biri başkanlık makamına ait çay ocağı için yapılan alımlar.
11 Kasım 2017’de başkanlık makamı için 200 kilogram çay, 400 kilogram çay şekeri ve meşrubat alımı için 21 bin 880 TL ödendikten, iki ay sonra alınan 200 kg çay, 500 kg şeker ve meşrubat için bu kez 33 bin 361 TL ödendi. Bu kadar çay ve şekerin iki ay içerisinde nasıl tüketildiği sorusunun yanıtı bir muamma. Yine yerel seçimlere kısa bir süre kala 12 Şubat 2019’da, özel kalem eliyle alımı yapılan 85 kg çay, 100 adet 400 gramlık nescafe, 40 koli bardak ve meşrubat için Cemak Gıda’ya 50 bin 387 TL ödeme yapıldı. 26 Mart’ta aynı firmadan aynı sayıda alınan bu malzemeler için ise bu kez 62 bin 763 TL verildi. Yine seçimlerden bir ay içerisinde 6 bin adet çay bardağı alınmış gibi gösterilip, 13 bin 500 TL ödendi. Fakat HDP’li yönetim geldiğinde belediyede doğru düzgün ne çay bardağı ne de çay ve şeker buldu.
Çay ocağına yapılan çay, şeker, çay bardağı, soda, su gibi alımları üzerinden düzenlenen faturalar da şişirildikçe şişirilmiş. 1 kiloluk paket şekerin fiyatı bugün dahi 5-6 lira arasındayken, 10 liraya faturalandırıldı. Yine 400 gramlık kahvenin fiyatı 30-35 lira arasındayken, tanesine 80 lira ödendi.
Kayyımların yanı sıra kente gelen Cumhurbaşkanı, bakanlar ve diğer devlet yöneticilerinin yiyip içtiklerinin faturaları da kayyım atanan belediyelerce karşılandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, kente yaptığı ziyarette kendisine ikram edilen yemek için 25 Ağustos 2017 tarihinde Arı Dünya Sağ. Hizmt. adlı şirkete 28 bin 350 TL ödendi. Erdoğan’ın Diyarbakır’a yaptığı iki ziyaretin Sur Belediyesi’ne toplam maliyeti ise 471 bin 133 TL oldu. Kayyımların 18 ay içerisinde yemek ve içeceklere ödediği miktar ise, tam 686 bin 331 TL.
Yiyecek ve içecek harcamalarının yanı sıra belediye kasasından çıkan paranın önemli bir bölümü ile Cumhurbaşkanı, bakanlar ve çeşitli devlet erkanlarına hediyeler alındı. Kayyım atanan diğer belediyelerde de bu yöndeki örneklere bolca rastlandığı gibi devlet yöneticilerine 932 bin 196 TL’lik hediye alımı yapıldı.
Örneğin kKentte bulunan Tanrıkulu Bakırcılık’tan 15 Kasım 2017’de hediye edilmek üzere alınan 35 adet fincan takımına 17 bin 759 TL ödeme yapıldıktan 6 ay sonra yine aynı yerden 26 Nisan 2018’de alınan 35 fincan takımına bu kez 21 bin 476 TL ödendi.
Devlet yöneticilerine verilen bu hediyelerin yanı sıra yine gelen misafirlere, bilgisayar, çanta, flash bellek, anahtarlık gibi binlerce liralık hediyeler dağıtıldı.
Sur Belediyesi’nde yaşanan talanın bir diğer ayağı ise, çeşitli fuar, gezi ve basın organlarına ödenen tanıtım giderleri. “Kayyımla gelen değişim” gibi başlıklarla sayfa ve ekranlarda yer verilen Sur Belediyesi, bu haber ve programlar için iktidar medyası yayınlarından Hürriyet’e 32 bin 450 TL, Sabah’a 29 bin 500 TL, bir devlet televizyonu olan TRT Kurdi’ye ise 46 bin 747 TL ödeme yaptı. Belediyenin katıldığı fuar, düzenlediği gezi ile verdiği reklamların toplam maliyeti 1 milyon 145 bin 165 TL. Belediyenin kasası, büyük bir bölümü yandaş şirketler üzerinden şişirilen faturalarla adeta soyuldu.
Harcamaların büyük bir bölümünün seçimlerden kısa bir süre önce yapılması ise dikkat çekti. Bunlardan en çarpıcı olanı, yerel seçimler günü olan 31 Mart’ta şoförlü 100 aracın kiralanması. Tanesi 420 TL’ye kiralanan bu şoförlü araçlar için Yirmibir Taşımacılık, Temizlik, Sosyal Hizmetler, Turizm, Tekstil, San. Tic. Ltd. Şti’ye 2 Nisan 2019’de 49 bin 560 TL ödeme yapıldı. Seçim günü kiralanan bu araçların kimlerin hizmetine verildiği ve ne için kullanıldığını tahmin etmek hiç de zor değil.
Dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştiren Saadet Partisi'nde genel başkanlık için Kayseri milletvekili Mahmut Arıkan ile İstanbul…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, PKK lideri Abdullah Öcalan için yaptığı çağrının yankıları sürüyor. Cumhurbaşkanı…
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında çıkardığı…
ABD'li Senatör Lindsey Graham, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma…
Kadına yönelik şiddeti tek başına biyolojik bir mesele olarak erkek saldırganlığıyla açıklamak en hafif tabirle…
Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya…