Maraş Katliamı’nın ardından 42 yıl geçti
Kahramanmaraş’ta yaşamını yitirenleri unutmadık. Katliamın faillerini tanıyoruz.
Maraş Katliamı’nda onlarca yurttaş gerici düzen güçleri tarafından katledildi. Alevi yurttaşlara dönük bu kanlı saldırının failleri bellidir. Düzenin gerici tüm unsurları Maraş’ta büyük bir vahşete imza atmışlardır. Sağcısı, ülkücüsü, dinci gericisi katliama doğrudan katılırken, Ecevit’in CHP’si ise iktidardadır.
Maraş’ta yaşananlar yakın tarihimizin en vahşi katliamlarından biri olarak bilinmektedir. Düzenin gücünü arkasına alarak planlı bir şekilde yönetilen saldırılar, doğrudan sivil yurttaşları hedef almış ve tarihte eşine az rastlanan bir katliama dönüşmüştür. Katliamın ardında geçen 42 yılda Maraş’ta yitirdiklerimizi anarken, olayların faillerini ve mücadele ettiğimiz gericiliğin gerçek yüzünü bir kez daha tanımak; katliamı, tarihin bugün bizlere çıkardığı bir ödev olarak okumak zorundayız. Aksi halde tarihte yaşadığımız birçok katliamın bizler açısından bir takvim yaprağı haline dönüşmesi kaçınılmazdır.
Yaşanan olayların doğrudan alevi yurttaşları hedef alması tesadüf sayılmamalıdır. Özellikle 1980 öncesi sol ve sosyalist örgütlülüğün alevi toplumsallığını önemli ölücüde kapsadığını belirtmeliyiz. Katliamın Alevilere dönük mezhepçi bir anlayışla yapılması kuşku götürmez bir gerçekliktir. Diğer yandan Kürt düşmanlığı üzerinden de bu katliam beslenmiş, Türkçü ve dinci gericilik ortak paydada buluşmuştur. Katliamı yapanların siyasi motivasyonu ise “komünizmle mücadele” olmuştur. Türkiye’de meydana gelebilecek sol-devrimci bir iktidara karşı Soğuk Savaş örgütleri olarak ortaya çıkan ülkücü ve dinci örgütlenmeler, kimi zaman siyasal iktidar mücadelesini kriminalize etmek kimi zaman ise solun toplumsallaşmasının önüne geçmek için insanlık sucu sayılabilecek birçok katliama imza atmışlardır. Kahramanmaraş’ta yaşananlar da bunun en net örneklerinden biridir. Maraş’ta neler yaşandı sorusunu bu açıdan değerlendirmek ve yanıtlamak durumundayız.
Kahramanmaraş’ta neler oldu?
12 Eylül’e giderken sağcı saldırıların günden güne arttığı dönemler ardı ardına yaşandı. 1977 1 Mayıs’ında yaşanan katliam sola dönük bir meydan okuma olarak planlanmıştı. Bundan bir yıl sonra, 16 Mart 1978’de ülkücülerin İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde yaptıkları bombalı saldırı sonucunda 7 sol görüşlü öğrenci yaşamını yitirirken, onlarca öğrenci de yaralandı. 8 Ekim 1978 tarihine Ankara Bahçelievler’de 7 TİP üyesi genç vahşi bir şekilde yine ülkücü militanlar tarafından katledildi.
Tüm bu saldırı silsilesinin sonuncusu ise Maraş’ta yaşandı. Olaylar 19 Aralık 1978 tarihinde kentteki Çiçek Sineması’na milliyetçi bir film olarak gösterime giren Cüneyt Arkın’ın “Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli filme yapılan bombalı saldırıyla başladı. Yapılan saldırıda ölen olmazken, saldırının daha sonra ülkücü bir genç olan Ökkeş Kenger tarafından atıldığı öğrenilecektir. Yapılan provokasyon sonucunda ülkücü-sağcı güruh, başka ilçelerden gelen ülkücü gruplarla birleşerek kentte bulunan CHP il binasına, PTT binalarına ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) binalarına saldırdı.
20 Aralık’ta saldırlar Alevilerin yoğunlukla yaşadığı Yörükselim Mahallesi’ne sıçradı. Mahallede bulunan bir kıraathane bombalanarak tahrip edildi. Bombalama sonucunda bir kişi yaşamını yitirdi. 21 Aralık’ta Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü öğretmen silahlı saldırı sonucunda katledildi. Ertesi gün öğretmenlerin cenazelerine dönük saldırılar meydana geldi ve cenazelerin kaldırılması engellendi. Yaşanan kargaşada üç kişi yaşamını yitirdi. 22 Aralık gecesi belediye ve camilerden “Üç Müslüman din kardeşimiz komünistler tarafından öldürüldü. Bunların kanı yerde kalmayacak!” şeklinde anonslar yapıldı. Yapılan anonsların ardından sağcı grupların öncülüğünde halk camilere toplandı. Provokatif anonsların ardından yüzlerce kişi Alevilerin bulunduğu mahallelere doğru yürüyüşe geçti. Ellerinde uzun namlulu silahlar, av tüfekleri, baltalar ve benzin bidonları bulunan topluluk Yörükselim Mahallesi’ne doğru saldırıya geçti. İlk saldırıda birçok kişi katledildi, onlarca kişi yaralandı ve evleri yakıldı.
Diğer yandan sayıca az olan askerler “kışlalarının basıldığı” söylentisi üzerine ilçelerden çıkarılarak kışlalarına gönderildi. Askerin gitmesiyle birlikte saldırılar daha da hızlandı. Serintepe Mahallesi ve Yusuflar Mahallesi’nde daha önce işaretlenmiş evler ateşe veriliyor ve bu evlerde bulunanlar öldürülüyordu. Saldırılar Sakarya, Yenimahalle, Mağaralı, İsadivanlı ve Dumlupınar mahallelerine yayılarak devam etti. 24 Aralık gününe kadar devam eden saldırılar sonucunda resmi sayılara göre 150 kişi öldürülürken, 176 kişi de yaralanmıştır. Alevi yurttaşlara ait 200 ev ve 100’e yakın işyeri tahrip edilmiştir. Resmi sayıların aksine gerçek sayıların çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
İktidarda bulunan CHP yaşanan katliama dönük olarak ciddi bir önlem almazken, dönemin CHP’li İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı olayların sebebinin sol örgütler olduğunu söyleyecek kadar yüzsüzleşmişti. Maraş’taki katliamın ardından 26 Aralık’ta 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş, daha sonra bu illerin sayısı giderek artırılmıştır.
Maraş Katliamı davası sözde yargılamalar ile örtbas edildi
Maraş’ta yaşananlar sivil yurttaşların kadın, yaşlı, çocuk demeden katledilmesi olarak tarihe geçti. Katliamda, Bahçelievler Katliamı sanıklarından Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli gibi ülkücülerin adları geçmiş ancak yargılama sürecinde bu isimlerle ilgili bir işlem yapılmamıştır. Daha sonraki yıllarda Muhsin Yazıcıoğlu’nun katliamdaki rolüne ilişkin de birçok ifade ve açıklama olmasına karşın dava sırasında herhangi bir adım atılmamıştır.
Sıkıyönetim mahkemesinde görülen davalarda, 804 kişi hakkında dava açılmış, 29 sanık hakkında idam, 7 sanık hakkında müebbet hapis, 321 sanık hakkında ise çeşitli cezalar verilmiştir. İdam ve müebbet haricinde ceza alan sanıkların cezaları 6’da 1 oranında düşürülmüş, verilen cezalar daha sonra Yargıtay tarafından bozulmuştur. Hapse mahkûm olanların cezaları ise 1991 yılında çıkarılan “Terörle Mücadele Kanunu” nedeniyle ertelenerek serbest bırakılmaları sağlanmıştır. Hatta Maraş Katliamının önemli isimlerinden Ökkeş Kenger (Şendiller) beraat ettikten sonra Refah Partisi’nden 19. Dönem Milletvekili olmuştur.
Maraş’ta katledilenlerin öldürülme biçimleri ise ayıca incelenmesi gereken bir vahşet örneği olarak tarihe kazınmıştır. Maraş Katliamı’nda yitirdiklerimizi 42 yılında tekrar anarken, düzen güçleri eliyle beslenen katilleri bugün hangi siyasetin temsil ettiğini bir kez daha hatırlamakta fayda bulunmaktadır. Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta halkı katledenler aynı gerici yuvalardan beslenmektedirler.