KDHC barışı istemiyor mu?
Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve dünyanın diğer pek çok yerinde ABD’nin yarattığı yıkımı ve vahşeti, benzer şekilde Kore DHC’de de yapmaya çalıştığı fark edilmelidir.
Ertan Avcı
Medyada neredeyse her ay “canı sıkılan” bir muhabirin ortaya attığı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti hakkındaki haberler, son 20 senede dünyadaki insanların ülkeye karşı bütün algısını değiştirdi. Onlara göre Kore, diktatörlükle yönetilen, insanların sadece beş farklı saç kesimi yapabildiği ya da Kim Jong-un’un halasını sırf sıkıldığı için kaplanlara yedirdiği gibi gündemlerin olduğu fakir ve anti-demokratik bir ülke. Ancak elbette bu haberlerin tamamı yanlış. Bu haberlerin yapılma nedeninden yazının devamında bahsedeceksek de konumuz Kore DHC ve Kore Cumhuriyeti’nin 21. yüzyıldaki barış ilişkileri. Çünkü yanlış bir anlayış olarak her şeyi mahvedenin ve savaş isteyenin Kore DHC olduğu gibi bir düşünce var.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Güney Kore (Kore Cumhuriyeti) ilişkileri, bundan tam 20 yıl önce ciddi bir normalleşme içerisine girdi. 15 Haziran 2000 yılında Kore Cumhuriyeti’nin lideri Kim Dae-jung’un Günışığı Politikası adını verdiği çalışmalara karşılık olarak, dönemin Kore DHC lideri Kim Jong-il de “Anavatanın Yeniden Birleşmesi” politikasını ortaya koydu. Bu kapsamda iki ülke anlaştı ve ortak bir dostluk bildirgesi yayınlandı. Bu dönemde Kaesong Sanayi Bölgesi’nin açılışı, ilişkilerin normalleşmesinin en önemli göstergesiydi. Kore DHC sınırları içerisinde bulunan bu şehirde, antlaşmaya göre Kore Cumhuriyeti şirketleri, Kuzey’in üretim gücünü kullanacak ve iki ülke arasında ticari ilişkilerle birlikte diplomatik ilişkilerde de gelişim sağlanacaktı.
2000 yılında Kore DHC ekonomisi, olağanüstü ambargolar altında olmasından ve 1991’de çözülen sosyalist blokla birlikte ticaretinin sekteye uğramasından dolayı bir kriz içerisindeydi. Kaesong Sanayi Bölgesiyle birlikte Kore DHC neredeyse yıllık 100 milyon dolara yakın bir gelir edecekti. Ayrıca üretilen mallardan ve Güney Koreli şirketlerinin teknolojisinden faydalanabilecekti. Bu iş birliğini ambargoyu delen bir çalışma olarak gören ABD hükümeti, süreci baştan sona yanlış buldu ve bunu baltalamak için pek çok girişimde bulundu. İlk olarak 2010 yılında devriye gezen Cheanon isimli bir Güney Kore savaş gemisinin Kuzey Kore tarafından batırıldığı öne sürüldü. Elbette ki olayın aslı bu değildi. ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve İsveç’ten gelen araştırmacılarla Güney Kore liderliğinde bir komisyon kuruldu ve Cheanon gemisinde ölen 46 denizcinin faturası Kore DHC’ye kesildi. Kore DHC açık soruşturmaya dahil olmak istese de reddedildi ve bu bahaneyle birlikte Kaesong Sanayi Bölgesindeki diplomatik ilişkiler durduruldu. Ancak bölgede üretim hala devam ediyordu. 24 Mayıs 2010 kararları, Güney ve Kuzey arasındaki diğer bütün ticaret antlaşmalarını geçersiz kıldı.
Cheanon’un battığı aynı gece Kore DHC sularına yakın bir lokasyonda ABD ve Güney Kore ortak deniz tatbikatı gerçekleştiriyordu. Savaş gemisinin batması hakkında yayımlanan raporlarda kesin bir kanıt olamamakla birlikte, Kore DHC’nin yaptığını desteklemek için hikayelere mürettebatın ışık gördüğü ya da radarda belli olan füzeyi bir kuş sürüsü sandıkları gibi komik eklemeler yapıldı. Konuyla ilgili Güney Koreli bir fizikçi olan Shin Sang-cheol’un araştırmaları, olayın Kore DHC ile ilgisi olmadığını ve ölen askerlerin bedenlerinde hiçbir patlama bulgusuna rastlanmadığına dair bir dizi raporla Kore DHC’nin masumluğunu kanıtlandı. Hatta bu raporu bir mektup olarak dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a da yolladı. Karşılığında Güney Kore savcılığı, güvensizlik yaratmak gibi absürt davalarla Shin Sang-cheol’u susturmaya çalıştı. Yıllar ilerledikçe ve çalışmalar arttıkça bunun açık bir komplo olduğu görüldü. 2013’te başlayan Hwang Su Kim ve Mauro Caresta’nın çalışmaları gibi uluslararası araştırma raporları da, Shin Sang-cheol’un bulguları ile aynı sonuçları gösteriyordu. Aynı zamanda Seul Üniversitesindeki çalışmalar, hükümetin olayı yeteri kadar araştırmadığı ve konuya bilimsel yaklaşılmadığını da gösterdi. Bu olay Kuzey ve Güney’in ilişkilerinde ABD’nin rolünü ve olası bir savaştan beslenmek istediğini açıkça gösterdi.
Üretimin olduğu ancak diplomatik ilişkilerin Cheanon olayından sonra eskisi gibi olmadığı Kaesong’da, 2013’te çıkan başka bir krizle güneyli şirketler sanayi bölgesini terk etti. Şirketler bölgedeki çalışmaları askıya alsa da beş ay sonra sorun çözüldü ve tesisler tekrar açıldı. Ancak bunun projeye zararı 900 milyon dolara yakındı. 2016’da ise bölge, tekrar açılmamak üzere kapatıldı. Ortaya atılan iki neden vardı: Birincisi, uzaya bir gözlem uydusu gönderecek olan Kore DHC’nin, aslında nükleer bir test yaptığının iddia edilmesiydi. İkincisi ise bölgeden elde edilen gelirle Kore DHC’nin nükleer füze araştırmaları yaptığıydı. Bu iki komik nedenin de sadece bir sene içerisin yalan olduğu anlaşıldı. Uydu Lansmanını ve kutlamak için hazırlanan havai fişekleri balistik füze “zanneden” ABD hükümeti, Güney Kore’yle birlikte BM’de bazı yaptırım kararları aldı. Bu da dolaylı olarak şirketlerin Kaesong’u terk etmesini tetikledi. Bir sene sonra Güney Koreli araştırmalar da Kore DHC’nin bölgeden kazandığı parayı nükleer füzeler için kullanmadığını kanıtladı. Ancak ABD’nin istediği olmuş ve bölge kapatılmıştı.
2016’daki olaylarda Güneyin lideri konumunda olan aşırı sağcı Park Geun-hye’den sonra, 2017’nin mayısında seçilen liberal Moon Jae-in, 2010’da Cheanon olayından sonra terk edilen Günışığı Politikasına tekrar dönüleceğini söyledi. Barış için birçok taviz vermiş olan Kore DHC hükümeti, her şeye rağmen Moon Jae-in’in bu kararına destek verdi ve birlikte barış için çalışmalara başlandı. İki ülke 27 Nisan 2018’de Panmunjom Deklarasyonu’nu yayınladı. Ardından çok önemli bir adım olarak aynı yıl Kaesong’da Kuzey-Güney irtibat bürosu kuruldu. Panmunjom Deklarasyonu ile iş birliği ve kademeli silahsızlanma gibi konularda antlaşma sağlandı. Daha önceki bütün askeri gerilimleri bir kenara bırakıp iki ülke gerçek anlamda barış için ciddi adımlar attı. Bu iki sene içerisinde Kuzey ve Güney birlikte olimpiyatlara katıldı. Birkaç K-pop gurubu Kore DHC’de konser verdi. Bunun gibi birçok kültürel ve diplomatik adım atılsa da Güney’de Kore DHC karşıtı propaganda faaliyetleri hala devam ediyordu.
Kaesong’tan ve barış ilişkilerinden biraz bahsettikten sonra günümüze, görüşmelerin sonlanmasına, 16 Haziran 2020’ye dönelim. Aslında konu ile ilgili gelişmeler son birkaç aydır devam ediyordu. Güney Kore, propaganda için kullandıkları balonlarının içine “Kim Jong-un öldü” ya da “Kim Jong-un karısını porno filmlerinde oynatıyor” gibi birtakım propaganda broşürlerini ve DVD’leri Kuzey’e yolluyordu. Haliyle bundan rahatsız olan Kore DHC hükümeti, birçok uyarıda bulunsa da Güney Kore bununla ilgili hiçbir adım atmadı. Önce 9 Haziran’da bütün iletişim hatları iki ülke tarafından kesildi. 16 Haziran 2020, yani barış görüşmelerinin 20. yılında, Covid-19 yüzünden hali hazırda boş olan Kaesong irtibat bürosu havaya uçuruldu. Kore DHC, bu süreç içerisinde birçok taviz verse de bu propaganda balonları gibi provokatör eylemlerin devam etmesi ve Güney Kore tarafından hiçbir şekilde engellenmemesi, Kore DHC için bardağı taşıran son damla oldu. Ardından Kore Halk Ordusu tarafından askersizleştirilmiş bölgeye asker sevk edileceği ve bir ön cephe açılacağı duyuruldu. Aynı gün içerisinde Güney Kore’deki yetkililerin olaylara karşılık vereceğini ve ABD’nin bütün olası durumlarda Güney Kore’yi destekleyeceğini belirttiği birkaç açıklama daha yayınlandı.
Bundan sonra olası bir sıcak çatışmada oluşacak senaryo bellidir: Kore DHC’yi şeytanlaştıran ve barış karşıtı gösteren anti-komünist haber ajansları, savaşın ABD için meşruluğunu sağlamakla görevlidir. Ancak artık olayların gerçek yüzü görülmeli, Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve dünyanın diğer pek çok yerinde ABD’nin yarattığı yıkımı ve vahşeti, benzer şekilde Kore DHC’de de yapmaya çalıştığı fark edilmelidir.