Ukrayna çözüme mi kaosa mı gidiyor?
Rusya ile NATO arasında mücadele merkezlerinden biri olan Ukrayna uzun süredir istikrarsız ve çatışmalı bir tablo gösteriyor.
Erkin Öztok
Rusya ile NATO arasında mücadele merkezlerinden biri olan Ukrayna uzun süredir istikrarsız ve çatışmalı bir tablo gösteriyor.
Sovyetler Birliği’nden ayrılırken, birliğin kalanını beslediği tezleriyle hareket eden Ukraynalı karşı devrimcilerin tezleri baştan yanlış olmasını bir yana bıraksak bile kısa süre içerisinde tarihle sınanarak hezimete uğradı. Sovyetler Birliği’ne yaptığı katkı ve aldığı payda başa baş olan ülkenin sanayisi ve tarımını yücelten odaklar Almanya’ya yakın bir refaha ulaşacaklarını iddia ediyordu. Fakat çok değil daha 90’lı yılların ikinci yarısına gelindiğinde ülke Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri olmuştu. O zamanlardan günümüze kadar da Ukrayna ekonomisi ciddi bir gelişme gösteremedi. Aksine ekonomik çöküşle birlikte gelen eğitim vb. hizmetlerin çöküşü ve toplumun değer yargılarını yitirmesi, ülkeyi yolsuzluk, mafyacılık ve fuhuş bataklığına dönüştürdü. Aynı zamanda Rusya ile emperyalist batının mücadele alanına dönüşen ülke, çeşitli provokatif öznelerin mücadele alanı haline geldi. Siyaseten ise kim ne kadar şovmense onun daha iyi yer edindiği bir siyaset alanı ortaya çıktı.
Rusya Yanlısı Yanukoviç’e Karşı AB’ci darbe
Ukrayna’da 2004 yılında Sorosçular tarafından düzenlenen Turuncu Devrim ile ülke yönetimi Rus odağından batı odağına dönmeye başladı. Fakat bu Sorosçu odaklar, batı medyasında yoğun halk desteğine sahip gibi görünseler de kısa sürede iktidarı kaybettiler. 2009’da Rusya’yla yaşanan enerji krizinden sonra 2010 yılında yapılan seçimlerde iktidara Rusya’ya yakın Viktor Yanukoviç ve partisi geldi.
Ukrayna, demografik olarak baktığımızda ise nüfusunun neredeyse yarısı Ruslardan oluşan bir ülke. Ruslar ağırlıkla ülkenin doğu ve güney kesimlerinde çoğunluğu oluşturuyor. Rusya yanlısı adayları destekleyen ise ağırlıkla bu bölgeler. Altta bulunan 2012 seçimlerine ait harita siyasi tercihlerde de bu ayrımın çok net olduğunu gösteriyor (Mavi kısımlar Yanukoviç yanlıları).
Ukrayna’daki krizin başlangıcı ise 22 Kasım 2013’te Yanukoviç hükümetinin AB Ortaklık Anlaşması’nı imzalamayı reddetmesi üzerine ortaya çıktı. Yanukoviç’in anlaşmayı askıya alması, Brüksel’in Doğu Avrupa’da ki eski Sovyet ülkeleri ile yakınlaşma amaçlı ‘Doğu Ortaklığı Projesi’ için ağır bir darbe oldu. Buna rağmen Rusya’nın bir enerji krizi çıkarmasından korkan AB, yüksek dozda bir tepki göstermedi. Bunun yerine AB’ci, Sorosçu ve Neo-Nazi çeşitli toplulukları sokağa sürmeyi tercih etti. Yolsuzluk gündemlerinden dolayı zor durumda olan Yanukoviç iktidarı, AB’nin bu manipülasyonlarına dayanamayarak kısa sürede çöktü.
AB’ci ve faşist gruplar, ülkede Rus nüfusa ve komünistlere saldıralarda bulunmaya başladı. Buna ilk tepki Kırım’dan geldi. Darbeden kısa süre sonra Kırımlı çeşitli unsurlar Rusya’nın desteğiyle bölgeyi ele geçirdi. Peşi sıra yapılan referandumla Kırım, Rusya’ya katıldı. Rus ağırlıklı nüfusun yaşadığı bölgeler bölünmeyi tartışmaya başladı. Ülke sanayisinin ciddi kısmını barındıran Donetsk ve Luhansk bölgeleri referanduma giderek bağımsızlık ilan etti. Ukrayna ordusunda ise çözülmeler başladı, bazı birlikler direnişçilerin saflarına geçti. Halen Donetsk ve Luhansk bölgelerinin ciddi kısmı yerel güçlerin kontrolünde bulunuyor. Bölgede 12 kez ateşkes ilan edilmesine rağmen, bu ateşkesler gerek Ukrayna saflarında bulunan Neo-Nazi grupların saldırılarda bulunması gerekse bölgedeki gerilimi Ukrayna siyasetinde kullanan yöneticiler sebebiyle her seferinde bozuldu.
İstikrarsızlık ve Çöküşe ‘Çözüm’ Komedyen Başkan
2019 yılına gelindiğinde mevcut devlet başkanı ve işadamı kimliğiyle tanınan Petro Poroşenko’ya dönük halkın tepkileri artmıştı. Hatta bütün AB’ci ve eski siyasetin devamcısı konumundaki adaylar desteklerini ciddi miktarda kaybetmiş durumdaydı. Rusya’yla yaşanan gerilim ekonomik istikrarsızlığı artırırken, yolsuzluklar azalmak yerine artmıştı ve ülkedeki kaos durumu devam etmekteydi. Değer yargılarının kaybolması, çaresizlik, siyasete güvenin azalması vb sebeplerle halk popüler kişilere yönelmiş durumdaydı. Komedyen kimliğiyle tanınan Vladimir Zelenskiy %62 gibi bir oyla başkanlık seçimlerini rahatça kazandı. Temel vaatleri arasında Rusya’yla ilişkilerin düzeltilmesi, yolsuzlukların üzerine gidilmesi, çatışmaların çözüme kavuşturulması, AB/NATO’yla iyi ilişkiler ve erken genel seçim bulunuyordu. İlk iş olarak parlamentoyu feshetti ve ülkeyi erken genel seçime götürdü.
Yapılan bu seçimlerde Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin kurucusu olduğu Halkın Hizmetkârı Partisi oyların yüzde 42’sini aldı. Rusya yanlısı Muhalefet Platformu-Yaşam İçin Partisi yüzde 12,69; eski devlet başkanı Petro Poroşenko’nun Avrupa Dayanışması Partisi yüzde 8,68; eski başbakan Yuliya Timoşenko’nun Vatan Partisi yüzde 8,23; ünlü rock yıldızı Svyatoslav Vakarçuk’un Ses Partisi yüzde 6,39 oyla barajı geçen diğer partiler oldu. Seçimlere katılım oranı ise bir öncekinden daha düşük seviyede kaldı.
Bu seçimlerin en ilginç sonucu ise, eski iktidar ortaklarıyla aynı blokta olmak istemeyen komedyen Zelenskiy’in, rock yıldızı Svyatoslav Vakarçuk’un Ses Partisi ile koalisyon kurması oldu. Ülke tam anlamıyla değişim adı altında popüler kişiliklerin iktidar olduğu garip bir siyasal iklime geçti. Zelenskiy yolsuzluk vs ile ilgili vaatlerinin çoğunu şimdiye kadar yerine getiremedi. Rusya ile arayı kısmen düzeltse de NATO ve AB ile ilişkilerde de ciddi adımlar attı. Zelenskiy’nin parlamentodaki temsilcisi Ruslan Stefançuk, Ukrayna’nın NATO ve AB üyeliği için referanduma gidilmesinden yana olduklarını açıkladı. Donetsk ve Luhansk konusunda ise; Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa’dan oluşan Normandiya Dörtlüsü ile çalışmaya devam etmesine rağmen, sorunun federasyon ile çözümünü öngören ‘Steinmeier formülü’nü uygulama konusunda oldukça yavaş davranmakta.
Geçtiğimiz ay düzenlenen yerel seçimlerde ise, halkın siyasete inancının kalmadığını gösterir şekilde katılım oranı düşüşünü sürdürerek sadece yüzde 37’de kaldı. Ukrayna’da siyasetin ne hale geldiğini bir örneği olarak Kiev seçimleri güzel bir örnek sunuyor. Kiev Belediye Başkanlığı seçimlerinde, 2014’ten beri bu görevi yürüten “Vuruş” (UDAR) partisinden eski Dünya Ağır Sıklet Şampiyonu Vitaliy Kliçko yüzde 47,8 ile en fazla oyu aldı. Kiev’de yüzde 8,3 ile aktör olan bir diğer aday Sergey Pritula ise üçüncü en fazla oyu aldı. Tarihin herhangi bir döneminde siyaset alanının ciddiyetini bu kadar kaybettiği başka bir ülke bulmak zor olur herhalde.
Ukrayna ekonomisi ise koronavirüsün etkilerini derinden hissediyor. Son açıklanan veriler ülke ekonomisinin son 1 yılda yüzde 11.4 küçüldüğünü göstermekte.
Biden’ın Gelişiyle Ukrayna’yı Bekleyen Riskler
Zelenskiy döneminde Rusya ile AB/NATO arasında iki tarafa da oynayan, ülke içinde ise bir taraftan çatışmalara çözüm isteyenlere oynarken diğer taraftan milliyetçileri yanına almak için dönem dönem ateşkesi bozan hamlelere sahne olan siyasi tablo, ABD siyasetindeki değişimle birlikte sürdürülemez duruma gelme riski taşıyor.
Trump döneminde ABD’nin yavaş yavaş kendi içine döndüğü, dünyada ise ağırlığını Pasifik’e çektiği tabloya göre, Demokrat Biden’ın döneminde daha saldırgan bir ABD dış politikası beklenmekte. Rusya’yı kuşatmaya yönelik adımların en ciddi etkisini ise Ukrayna’da görme ihtimalimiz yüksek. Düşük hızla da olsa federasyonlu bir çözüme giden Donetsk ve Luhansk sorununun böylesi bir dönemde tekrar çatışmalı bir döneme dönmesi olası. Zelenskiy iktidarının bu soruna dair kararsız, duruma göre şekil alan tutumu ise ABD’nin provokasyon çabalarını kolaylaştırır bir etki gösterecektir. AB’nin ise Rusya’ya dönük saldırganlığın artmasından, ekonomik sebepler ile enerji arzının sürekliliği için uzak durmayı isteyeceğini öngörebiliriz.
İşin Rusya tarafına baktığımızda ise, 2014’te krizden beri yaklaşık 1 milyon mültecinin gittiği Rusya, yeni ve daha büyük bir mülteci krizine sebep olabilecek saldırılara yüksek perdeden karşı çıkacaktır. Diğer taraftan bölgede konumunu kaybetmek istemeyen Rusya’nın, Ukrayna’da nüfusa oranı yüzde 40’ı bulan ve uzun süredir baskı altında bulunan Ukraynalı Rus nüfusla birlikte daha büyük kazanımlar elde etmeye çalışma hamlesi gayet olası bir seçenek olarak önümüzde duruyor. Bunun sonucunda Doğu ve Güney Ukrayna’da yoğun bulunan Rus nüfusun, bölgelerini ele geçirdiği, Rusya’ya bağlandığı veyahut konfederasyon ilan ettiği bir tabloyla karşılaşabiliriz. Bu durumun diğer bir sonucu ise Ukrayna devletinin, zaten zor durumda olan yapısının iyice dağılması olacaktır.
Diğer tarafta, Rusya’nın yeterli müdahalede bulunmadığı bir tabloda ise, Donetsk ve Luhansk bölgelerinde büyük bir insani dram yaşanma riski bulunmakta.
Zelenskiy’in ABD’ye rağmen mevcut süreçte ısrar ettiği veyahut ABD’nin dış politikasında ciddi bir değişim yaşanmadığı durumda ise, Donetsk ve Luhansk’ta federasyonun gerçekleştiği, Ukrayna genelinde ise kaotik durumun azalarak sürdüğü bir tablo önümüzde olacak.