Virüsle mücadele
Çin’in virüs ile etkin mücadelesi ve kapitalizmin içine düştüğü durum, biraz da olsa yüzünü gösteren sosyalizme dönük korku ve nefretin ortaya çıkmasına neden oldu. Korona virüsün de kapitalizm virüsünün de çaresi bellidir.
Can Aykaş
Kovid-19 salgını ile birlikte dünya büyük bir belirsizliğe doğru ilerliyor. Bizlerin de gelinen noktada bazı yerlerin altını çizmemiz gerekiyor.
“Çin kapitalist mi, sosyalist mi?” sorusu pek çok kişinin kafasında dolanan bir sorudur. Çin’in bazen kapitalist yönü öne çıkarken, bazen sosyalist yanları öne çıkmaktadır. Dışa açılım süreci ile birlikte kendi işçisini emperyalist şirketlere ucuz iş gücü olarak kullandırtması, son yıllarda yerli özel sektörün de emperyalist şirketlere benzer biçimde sömürü mekanizmasını işletmesi Çin’in en bilindik kapitalist yanlarını ortaya koymaktadır.
Çin’in bir de sosyalist yanı vardır. Devleti yöneten Çin Komünist Partisi daima Marksizm-Leninizme, Mao Zedong Düşüncesine vurgu yapar, Çin’in bugün geldiği noktanın bu ideolojik temelde gerçekleştiğinin altını çizer. Kapitalist yönünü ideolojik olarak Marksizm ile meşrulaştırmaya çalışır. Bu konuda en çok kullanılan argümanlardan biri, Çin’in bugün Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında olduğu gibi bir NEP döneminde olduğudur. Şayet bu dönemin sonunda Çin’in kendisine koyduğu hedef, devrimin 100. yılı olan 2049’da sosyalist modernizasyonu tamamlamaktır. Bir başka değişle “geleneksel kapitalist toplum”dan “modern sosyalist toplum”a geçiş sürecini tamamlamaktır.
Bu tartışma, üzerine konuşulması gereken önemli bir meseledir. Şimdilik burada kesip Kovid-19 konusuna dönelim.
Kovid-19 isimli korona virüsü ilk ortaya çıkaran kişi Wuhan Merkez Hastanesi’nde göz doktoru olarak çalışan ve üniversite yıllarında ÇKP üyesi olan Li Wenliang’tır. Li 30 Aralık 2019’da yeni tip korona virüsü gözlemlemiş, bunun SARS benzeri bir yapıda olduğu ve yeni bir salgın yaratma potansiyeli olduğunu meslektaşları ile sosyal medya üzerinden paylaşmıştır. Bunun üzerine Li, 3 Ocak 2020’de dedikodu yayma ve halkı paniğe sevk etme gibi suçlardan göz altına alınmıştır. 8 Ocak’ta ise tekrar görevinin başına dönmüştür.
Li Wenliang üzerinden dönen propagandaya dönük birkaç söz söylemek gerekiyor. Li, korona virüs ile mücadelede pek çok sağlık emekçisi gibi canını dişine takmış ancak korona virüs kapması sonucu 7 Şubat 2020’de hayatını kaybetmiştir. Li’nin gözaltına alınma süreci sonrası ve korona virüs konusunun ciddiyetinin iyiden iyiye ortaya çıkması sonucu, ÇKP Merkez Komitesi, Hubei Eyaleti Parti Sekreteri Jiang Chaoliang’ı ve Wuhan Kenti Parti Sekreteri Ma Guoqiang’ı görevlerinden aldı. Li’nin ölümünün ardından ise ailesinden özür dilendi.
20 Ocak’ta virüsün insandan insana bulaştığının ortaya çıkmasının hemen ardından 23 Ocak’ta Wuhan karantinaya alınmıştır. Şehre giriş çıkışlar yasaklanmıştır. Bu dönemde Wuhan kentinde halkın temel ihtiyaçlara ulaşması konusunda büyük bir sıkıntı yaşanmamış, daha önceden salgın konusunda tecrübeli olan halk karantinaya kayıtsız şartsız uymuştur. Çin Yeni Yılı gibi dünya üzerinde en çok insanın (yaklaşık 300 milyon) yer değiştirdiği bir tatilde seyahat yasakları ve karantina koşulları uygulanmıştır.
Hükümet 1 hafta gibi kısa bir sürede geçici hastane inşaatlarını tamamlamış, atıl binaları ise yine hızlıca geçici hastanelere dönüştürmüştür. ÇKP üyesi sağlık emekçileri bölgeye akın etmiş, Çin ordusunda görevli doktorlar da aynı şekilde koronavirüsle mücadelede aktif rol almışlardır. Koronavirüs ile ilgili çalışmalar şeffaflıkla başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere tüm dünya ile paylaşılmıştır. Tüm bu adımların ardından -en azından şimdilik- Çin, virüsün yayılımını kontrol altına almıştır.
Çin, virüsle mücadele konusunda sosyalist yanını güçlü bir şekilde göstermiştir. Bu noktaya az sonra değineceğim nokta nedeniyle Çin’in kapitalist veya sosyalist olmasından bağımsız şekilde bakılmalıdır. Çin virüs ile sosyalist yanını öne çıkartarak mücadele etmiş ve başarılı olmuştur. Şimdi gelelim AB ve ABD’ye.
ABD Başkanı Donald Trump uzunca bir süre virüsü ciddiye almadı. Görüşmelerini ve tokalaşmalarını sürdürdü. Yakınındaki kişilerde korona virüs çıkmasına rağmen test yaptırmayı reddetti. İngiltere başta olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri “bekle-gör” veya “sürü bağışıklığı” adı altında yöntemler benimsedi. Şunu açıkça vurgulamak gerekiyor, “bekle-gör” ve “sürü bağışıklığı” modellerinin benimsenmesi aslında bir itiraftır. Bu modeller kapitalizmin neo-liberal döneminde kamusal sağlık hizmetlerine dönük saldırılar sonucunda bu ülkelerin sağlık sistemlerinin geldiği noktayı ortaya koymaktadır. Bugün İtalya’nın geldiği nokta tam olarak bunun bir sonucudur. Kendi halkını sürü, müşteri olarak gören kapitalist devletler salgın karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumdadır. Avrupa Birliği bir kez daha ortada bir “Birlik” olmadığını ortaya koymuş, her ülke kendi derdine düşmüştür.
İngiltere ve ABD seçimlerinin ana odak noktalarından birinin sağlık sistemi olması da bu gerçeği bir süredir önümüze koymaktaydı. Gerek İngiltere’de Aralık ayında gerçekleşen seçimde NHS gündemi üzerindeki tartışmalar, gerek şu an devam eden ABD seçim kampanyasında ABD sağlık sistemi üzerine dönen tartışmalar bu durumun en önemli göstergeleridir. Sağlık sistemi İngiltere ve ABD’ye göre daha iyi durumda olan ülkelerde ise karantina koşullarının ekonomiye getireceği zararlar öne çıkmaktadır. Bu ülkelerdeki durum salgından nasıl korunuruz değil, sermayeyi salgından nasıl koruruz anlayışına odaklanmaktadır.
Kapitalizmin durumu böyle olunca Çin’e dönük saldırılar da başladı. Trump’ın korona virüse “Çin virüsü” demeye başlamasının ve salgının dünyanın geri kalanını ciddi bir şekilde etkilemeye başlamasının ardından okların Çin’e döndüğünü görüyoruz. Bu argümanın temel noktası şu: virüs Çin’de çıktı, Çin gerekli önlemleri almadı ve bu nedenle virüs tüm dünyaya yayıldı.
Bu argüman 2 noktadan çürümektedir. Birincisi dünyada daha önce görülmemiş bir virüse karşı Çin olabildiğince hızlı ve katı bir şekilde önlem almıştır. Bu dönemde batı medyasında “Çin hükümeti halkı eve hapsetti”, kimse sokağa çıkmadığı için “Wuhan hayalet şehre döndü” gibi yaklaşımlar söz konusuydu. Yani ABD ve AB Çin’de yaşanan tabloyu küçümsüyor ve önemsemiyordu. Bunun bir sonucu olarak ikincisi, ABD ve AB’nin gerekli önlemleri almakta geç ve yetersiz kaldığını görüyoruz. Çoğu ülkenin hala virüsle nasıl mücadele edeceğine dair bir planı yok.
Virüsle mücadelenin ne şekilde verileceği ortadadır. Çin’in virüs ile etkin mücadelesi ve kapitalizmin içine düştüğü durum, biraz da olsa yüzünü gösteren sosyalizme dönük korku ve nefretin ortaya çıkmasına neden oldu. Korona virüsün de kapitalizm virüsünün de çaresi bellidir.