Yandaşın ümmet dediği bugün Türk askerine kurşun sıkıyor

Yandaş medya Suriye ordusunun operasyon yürüttüğü HTŞ’yi kamuoyuna sivil halk, kendi tabanına ümmetimiz diye yutturmaya çalışadursun, Suriye ordusunun operasyonları gerçek sivillerin nezdinde coşkuyla karşılanıyor, Suriye halkı Suriye ordusuna olan minnetini her fırsatta gösteriyordu.

Yandaşın ümmet dediği bugün Türk askerine kurşun sıkıyor

Alev Doğan

AKP iktidarının, “3 saatte Şam’a varırız” demeciyle 9 yıl önce çıktığı Suriye seferi geldi İdlib bataklığında düğümlendi kaldı. Emperyalizmin çıkarları doğrultusunda Suriye’de atılan her adım, ülkemiz emekçilerinin eline tutuşturulan birer fatura olarak geri dönerken, yalanla dolanla bir şekilde ittire kaktıra getirilen bu sürecin son halkasını yıllarca AKP iktidarı tarafından beslenip büyütülen cihatçı çetelerin Türk askerine kurşun sıkması oluşturdu. Emevi caminde namaz kılma hevesi neticesinde, asker cenazeleri köy camilerinden sessiz sedasız kaldırılırken, ver mehteri diye diye ateşe benzin döken yandaşın ağzını bıçak açmaz oldu.

Şimdi filmi biraz geriye doğru saralım ve 2020’nin başlarına doğru gidelim. Türkiye’nin Astana ve Soçi mutabakatlarından kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyişi nedeniyle İdlib’de tansiyon iyice yükselmiş ve Türkiye-Rusya arasındaki diplomasi trafiği hiç olmadığı kadar artmıştı. Neler konuşulduğu, ‘pazarlıkların’ hangi noktada tıkandığı konusunda bir fikrimiz yok, hoş bunun bir önemi de yok, tek bildiğimiz iyice belirginleşen bir savaş olasılığı idi. Rusya ile 9 Ocak’tan beri Dışışleri ve Savunma Bakanlıkları nezdinde yürütülen temaslar, 13 Ocak’ta MİT Başkanı Hakan Fidan ve Suriye Ulusal Güvenlik Dairesi Başkanı Ali Memluk arasında gerçekleşen görüşme ile başka bir boyuta taşınmış, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise bu sürpriz görüşmeyi katıldığı canlı yayında çekinik bir biçimde doğrulamıştı.

SURİYE ORDUSU MAARET EL NUMAN’DA KONTOLÜ YENİDEN SAĞLIYOR

Suriye ordusunun 2019 Aralık ayında, kendi toprağı olan İdlib’de, Türkiye ve BM tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ’ye yönelik operasyonlarındaki kırılma ise bu diplomasi trafiğini takiben geldi. Suriye ordusu kritik bir öneme sahip olan Maaret el Numan’da 28 Ocak’ta kontrolü yeniden sağlarken “AKP’nin sesi” haline gelen TRT muhabiri Damla Erikan bu gelişmeyi şu cümlelerle aktaracaktı:

“Rejim saldırıları boyunca gittiğim, her gittiğimde daha yıkık bir manzarayla karşılaştığım ilçe: Maaret el Numan… İdlib kent merkezinin 33 kilometre güneyinde, M5 adı verilen Şam-Halep yolu üzerinde stratejik önemde. Rejim, Rus üssünün bulunduğu Lazkiye’ye Halep’ten tek otoyol üzerinden ulaşmak için bu kontrolü sağlamak istiyor. Cephe hattına da çok yakın. Öyle ki rejimin en çok kana buladığı yer. Neydi amaç: Terörle mücadele. Bu mücadele yalanıyla ilerleyen rejimin asıl amacı, İdlib ve çevresini kontrol altına almak. İlk aşamada İdlib ve güneyini yıkıma uğratan rejim güçleri, Halep’in batısı ve güneyinde de bir operasyon başlattı. M4 ve M5 otoyolu üzerindeki hakimiyeti güney hattında ilerletirken, kuzey hattında da eş zamanlı ilerledi. Savaş uçakları, varil bombaları, havanlar… Havadan ve karadan ölüm yağdıran rejim, bu emeline sivillere korku salarak ulaşmak istiyor. Canını kurtarmak isteyen İdlibliler, rejimin saldırılarından köşe bucak kaçıyor. İşte bu emele ulaşmak, o ticaret yolunu kontrol altında tutabilmek için Maaret el Numan kilit ilçe.”

Yandaş medya Suriye ordusunun operasyon yürüttüğü HTŞ’yi kamuoyuna sivil halk, kendi tabanına ümmetimiz diye yutturmaya çalışadursun, Suriye ordusunun operasyonları gerçek sivillerin nezdinde coşkuyla karşılanıyor, Suriye halkı Suriye ordusuna olan minnetini her fırsatta gösteriyordu.

YANDAŞ HTŞ’Yİ ILIMLI MUHALİF İLAN ETTİ

Suriye ordusu Maaret el Numan’ın ardından M4-M5 kavşağındaki Serakib’e yönelirken, HTŞ ve beraberindeki Türkiye destekli Semerkand Tugayı, Cephet’uş Şamiyye, Ahrar’uş Şarkıyye, Ceyş’ul Şarkıyye, Dokuzuncu Fırka, El Mecd Müfrezesi, Ahrar el Şam gibi irili ufaklı cihatçı gruplar Halep’in batısı ve kuzeyinde cepheler açarak Suriye ordusuna saldıracaktı. Bu saldırılar eşliğinde yandaş medya tescilli terör örgütü HTŞ’yi ılımlı muhalif ilan edecek, hatta TRT HTŞ lideri Culani ile röportaj yapacak kadar işi ileri seviyeye götürecekti.

Sabah bu operasyonları “İdlib’den son dakika haberine göre; ılımlı muhalifler, 3 köyü daha rejim güçlerinden geri alarak, stratejik Cebel Zaviye bölgesinde kontrolü sağladı. TSK’nın başlattığı hava ve kara bombardımanı sonrası muhaliflerin ilerleyişi büyük hız kazandı.” haberi ile verirken, Yeni Şafak’ta ise şu cümlelerle yer alacaktı:

“Muhalifler, dün akşam saatlerinde, Esed rejimi ordusu ve İran destekli yabancı terörist gruplardan oluşan rejim güçleri ile girdikleri yoğun çatışmalar neticesinde İdlib’in güneyinde yer alan Hazarin, Kefermus ve Darul Kebire köylerini geri aldı. Böylece, Cebel Zaviye bölgesi, rejim güçlerinden temizlendi.”

Medya bu gelişmeleri yakından takip ededursun, Erdoğan 5 Şubat’ta partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Suriye’ye, kendi topraklarından çekilmesi gerektiğini söyleyerek şunları kaydedecekti: “Elimizde kapı gibi Adana Mutabakatı var. Rejim şubat ayının sonuna kadar çekilmezse gereği yapılır.”

Tarihler 27 Şubat’ı gösterdiğinde ise cihatçı çetelere kalkan yapılmak istenen 36 Türk askeri, İdlib’deki hava saldırısı sonucu hayatını kaybedecek, bu saldırıyı duyurma görevini ise Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ya da ilgili kurumlar yerine Hatay Valisi üstlenecekti.

YANDAŞ MAHALLEDE KAFALAR KARIŞTI

5 Mart’ta Erdoğan ve Putin’in el sıkışması sonucu yürürlüğe giren Moskova Mutabakatı’na ilişkin ise yandaş mahalleden farklı sesler yükselecekti. Kimisi “Suriye’nin olanın Suriye’de kalmasına” kızarak anlaşmayı bir başarısızlık olarak nitelendirecek, kimisi Türkiye’nin artık küresel bir güç olduğunu iddia edecek, kimisi ise derin bir sessizliğe bürünerek ölü taklidi yapmayı tercih edecekti.

Askerlerimizin uğruna kalkan edildikleri cihatçı çeteler ise ilk sessizliği bozarak, Türkiye’ye bugüne dek yaptığı yardımlarına ilişkin teşekkür edecek, İdlib’de bir el Kaide emirliği kurmak için savaşacaklarını ilan edeceklerdi. Ha keza dediklerini de yapacaklardı, ancak bu sefer Türk askerine silahlarını doğrultmak suretiyle…

HTŞ’nin öncülüğündeki cihatçı çeteler kamuoyunda Moskova Mutabakatı olarak bilinen anlaşmanın ardından, başta M4 karayolunun açılmaması olmak üzere İdlib’deki varlıklarını sürdürmek için sayısız provokasyona imza atarken, dönem dönem Türk askerine de doğrudan saldırılar düzenleyeceklerdi.

Rusya ile varılan anlaşma sonrasında cihatçı çetelerin çeşitli biçimlerde M4’ün açılmasına engel olmaya çalışması örneklerine geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklenirken, bölgede cihatçıların sivil unsurları ve destekçileri, bölgeye konuşlu jandarma ve polise saldıracak, saldırı görüntüleri cihatçı destekçisi hesaplarda ve medya organlarında yayınlanacaktı.

SONUÇ YERİNE

Son 4 aydır çeşitli gelişmeler ile tansiyonun sürekli yükseldiği İdlib’de bugün gelinen nokta askerimizin AKP iktidarı tarafından desteklenen cihatçı çetelerle karşı karşıya bırakıldığı bir tablodur. Ortalığı yaygaraya vermek konusunda hiçbir fırsatı kaçırmayan yandaş medyanın bu sessizliği ise AKP’nin Suriye müdahalesindeki niyetini açıkça gözler önüne sermektedir.

*Bu yazı ilk olarak haftalık Sosyalist Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır. Gazetenin 167. sayısı buradan okunabilir: