Örgütlülük nerede?

Örgütlülük nerede?

19-07-2020 13:49

Gelelim bir başka sosyal medya örneğine Twitter’a; kurulduğu 2006 yılından 2017 yılına kadar hiç kar etmemiş bir şirket neden ayakta tutulur sorusunu sormak bizim için elzemdir.

VEDAT AKTAN

Son dönemde sosyal medyanın gücü üzerine tartışmalar yeniden başladı; kısıtlanması bir yana gündemde tutukları ile bir iletişim kanalı olması gerçek örgütlülüğü ve sokağın değiştirici gücünü eline alabilir mi?

Günümüzde toplumsal hareketler ile başlayan cümle kurulduğu an akabinde “sosyal medya”, “güç” “dönüşüm” gibi kavramlar da peşi sıra geliyor. Kapitalizmin geldiği aşama itibarı ile dokunduğu, değişim ve dönüşüme uğrattığı birçok toplumsal sorunlar ya da toplumsal hareketler de günümüzde gerek epistemolojisi gerekse gündelik hayattaki pratikleri ile önemli bir değişime uğramaktadır. Toplumsal hareketlerin yakın dönem söz konusu değişimine Sosyal Medya Sonrası Yeni Toplumsal Hareketler işaret eden, “yeni” sıfatı etrafında geliştirilen “kimlik” temelli yeni toplumsal hareketler kavramsallaştırması da son dönemde önemli ölçüde aşınmaya uğramaktadır. Günümüzün bu yeni formun toplumsal ilişkilerde ve örgütlenmelerde ilişkinin dikeyine ve yatayına değişime uğrattığı iddia edilmektedir. Gerekçe ise sosyal medya üzerinden/içinden kurulan toplumsal baskı ve örgütlenmelerin, geleneksel örgütlenmeler ile sağlanacak sürenin çok daha kısa sürede, birebir ulaşmadan doğrudan alıcısı olan kitleye ulaşmada daha etkili olacağı üzerinedir.

KOLAYLIK SAĞLAYAN ARAÇ MI? ÖRGÜTLÜLÜĞÜN YERİNE GEÇEN GELİŞME Mİ?

Bu noktada vereceğimiz cevap bizim açımızdan basittir. İletişimin hızlanması bireysel tepkinin gösterilmesi anlamı ile kolaylık sağlayan araçtır. Asıl örgütlülüğün yerine geçebilecek bir örgütlenme tarzı dahi olamaz. Bununla birlikte sosyal medya araçlarının yapısal özelliği ve diğer geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak tüm etkileşimlere açık olması, yönlendirilebilir olması, sahte kimliklerin arkasına sığınılabilir olması, provoke edilebilir ve amacından saptırılabilir bir araç haline gelmesini mümkün kılmaktadır. Bu nedenle herhangi bir toplumsal hareketin dahi başlatacağı meşru ve haklı bir davranışın, sosyal medya marifetiyle amacından saptırılması kolaylıkla sağlanabilmektedir. Bu aynı zamanda sistemin de kendi yönlendirmesi açısından bir olanak sağlamaktadır. Sosyal medyanın bilgi kirliliği ve haber dezenformasyonuna açık yapısıyla çok büyük ve çok hızlı bir mecra olarak işlev görmesi, yeni sosyal hareketlerin varoluş zeminine ilişkin gerçekliği öldüren çarptıran ve hataya sürükleyen durumlar ortaya çıkarmaktadır.

ÖZEL MİYİZ GERÇEKTEN?

Klasik örgütlenme ve iletişim yöntemlerinde birey her zaman toplumsal ilişkinin içerisinde var olur ve değiştirmenin öznesi/nesnesi rolüne bulunur. Etkileşimde bulunduğu ortam, kişi ya da düzlem genel toplumsal algıdan bağımsız değil aksine örgütlenmenin parametrelerine açıktır. Sosyal medya etkileşiminde ise en önemli belirlenim ise “ben özelim” vurgusu etrafında bir kimlik inşasıdır. Bireyselleşmiş sosyal medya düzeni zamanın ruhu olarak sana bu algıyı dayatmıştır ya da bahşetmiştir. Bu nedenle merkezinde “beni” olan bir bireyin “bizi” veya “öteki”ni düşünebilme ihtimali bir hayli azalmaktadır. Toplumsal hareketlerin en yeni formu olan sosyal medya üzerinden örgütlenme pratiğinde dahi, kendisi ve herkes için daha iyi bir dünya değil, kişisel konformizmi açısından daha iyi bir dünya ve daha iyi bir gelecek düşlenmesi aynı biçimde zamanın insan ruhuna son derece uygun bir yaklaşımdır. Otoriter bir yönetim ve takibi dışında baskı unsuru olabilecek herhangi bir sıkıntı yoktur. Toplumsal kurutuluşu hedeflemeyen veya bu yolda mücadele etmeye dönük etkileşimin yoksa sistem tarafından en fazla gözaltı ile tehdit edilirsin. Eğer var ise “klasik” anlamı ile mücadele ve örgütlülükler karşı karşıya gelinmesi kaçınılmazdır.

SOSYAL MEDYA EMPERYALİZMDEN BAĞIMSIZ MI?

Yapısından/kuruluşundan bağımsız bir sosyal medya düşünülebilir mi sorusunu sormamak bizde olmaz. Yapının kendisi ve onu var eden koşullar ve planlamalar belki de en çok üzerine kafa yorulması gereken başlıklardan biridir.
Sosyal medya denilen olgunun ortaya çıkmasını bir nesnellik olarak kabul ederek yolumuza devam etmek en mantıklısıdır. Hem endüstrinin ihtiyaçları hem kapitalizmin sıkışmalarının ihtiyaçları verili durumda en optimumu seçmek yönünde hareket eder. İnternet dünyasının bu kadar geliştiği bir yerde insanlar arası ilişkilerin yönlendirilmesi ve yarattığı yabancılaşmadan, kurması gereken ilişkilere kadar yön verici ya da tayin edici olmamasını beklemek saflık olur. İş bu noktadan sonra başlar. Çok geniş kitlelere ulaşan bu mecralar hem tekil ülkelerde hem de bunu barındıran yada yönlendiren emperyalist merkezler tarafından kapitalizmin yeniden üretimi, pazarlamanın bir başka mecrası, reklam dünyasının doğrudan erişilebilir kaynakları, ikili ilişkiler dünyasından toplumsal ilişkiler ile belirlenen tüm yapılara nüfus ve etki eder. Bunun içinde de en fazla belki de seçimlere müdahale etmek gelir.

2016 da yapılan ABD başkanlık seçimlerinde Londra merkezli Cambridge Analytica adlı veri analiz firmasının 50 milyon Facebook kullanıcısının hesaplarından izinsiz topladığı kişisel verileri ABD ve İngiltere’de siyasi seçimleri etkilemek için usulsüz kullanıldığına yönelik haberler basına yansımış ve ABD senatosunda soruşturma açılmıştı. Sızıntının facebook üzerinden 2015 yılından itibaren yapılmaya başlandığı ve yönlendirme algoritmasının bu tarihten itibaren çalıştığı ve Trump’ın seçimleri kazanmasında etkili olduğu gerçeğini bir kenara yazalım. Sosyal medya sadece iletişim yada paylaşım aracı değil siyaseten bir yönlendirme aracı olduğu net olarak elimizde olsun.

Gelelim bir başka sosyal medya örneğine Twitter’a; kurulduğu 2006 yılından 2017 yılına kadar hiç kar etmemiş bir şirket neden ayakta tutulur sorusunu sormak bizim için elzemdir. Hiçbir yatırımcı bu kadar uzun süre zarar eden ya da dönemi sıfır bilanço ile kapayan bir şirketi elde tutmaz. Bu yapısal bir başlıktır. Twitter’ın açık kalmasını ve sürekliliğini Arap baharı denilen dönemin başlangıcında muhaliflerin iletişim ve sesini duyurma aracı olarak görmüştük. Özgürlük aracı ve muhaliflerin sesini duyurma aracı olarak görünse de kısıtladığı içerikleri ve etkisi olması gündemindeki “çok konuşulan” başlıkları manipüle etmesini nasıl göz ardı ederiz. Kimlik siyasetinin tercihleri konusunda suya sabuna dokunmayan twitter, hükümetler ile çatışmamak adına kimlik kısıtlamalarına ya da gündem olması beklenen haberlere ket vurduğu çok defa gözlemlenmiştir.

Peki biz neye güveneceğiz? İlk önce kendi iç örgütlülüğümüze daha sonra ise iletişimin siyaset tarzımızın merkezine koyduğumuz yüz yüze temasa güveneceğiz. Ulaşmamız gereken ve sosyal medya hesabı olmayan milyonlarca emekçi olduğunu unuttuğumuz an postmodern bu söylemin kendisine biz de düşmüş oluruz.