Bir çiçek dürbününden dünyaya bakmak
06-12-2020 08:58Suriye’nin petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 70’i SDG kontrolündeki bölgelerde bulunuyor. Petrol, gaz ve buğday başta olmak üzere tarımsal üretim açısından SDG’nin kontrolündeki Deyr Ez Zor, Haseke ve Rakka’daki yer altı ve yer üstü kaynakları Suriye’nin servetinin yüzde 58’ini oluşturuyor.
Alev Doğan
TikTok’a geçtiğimiz ay bir video düştü. Suriye’nin kuzeyinde bir köyde konuşlanan işgalci ABD askerlerinin ağır makineli silahlarının dürbününden, her şeyden habersiz oynayan Suriyeli çocukları izlediğimiz video sosyal medya diliyle ‘hak ettiği ilgiyi’ çok göremese de bizce emperyalizmin ne olduğunu özetlemesi açısından çok şey anlatıyor.
Suriye’nin kuzeyindeki durum da o ağır silahların dürbününden görüldüğü gibi işte. Emperyalizm, ne vadettiyse o; savaş, açlık, yoksulluk ve kan.
Biden’a tebrik mesajı
Gelelim işbu yazının konusu olan Kürt siyasi hareketinin Suriye’nin kuzeyindeki yönelimlerine. ‘Pusula’mızda birbirinden değerli yazılarla defalarca kez işledik Suriye’deki savaşı. Onlarca kez emperyalizm eliyle özgürlük gelmeyeceğine işaret ettik. Etmeye de devam edeceğiz çünkü hepimizin geleceği için emperyalizme karşı mücadeleyi başa yazdık.
Sondan başlayalım. Bilindiği üzere dünyanın kanını emecek yeni vampirinin kim olacağına ilişkin ABD’deki seçimler geride kaldı ve ipi göğüsleyen isim Joe Biden oldu. Ülkemizdeki liberal koronun sevinci başka bir yazının konusu olmakla beraber, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG’den de Biden’a tebrik mesajları yağmaya başladı. SDG yöneticilerinden Mazlum Abdi (Eski adıyla Mazlum Kobani) en içten tebriklerini ilettiği sosyal medya mesajında şunları kaydedecekti:
“Joe Biden ve Kamala Harris’e tarihi seçim zaferleri için en içten tebriklerimi sunuyorum. IŞİD ile mücadeledeki kazancımızı korumak ve Suriyeliler için daha iyi bir gelecek inşa etmek için ABD ile yakın iş birliğini sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.”
IŞİD ile mücadele, Suriyeliler için daha iyi bir gelecek ve ABD ile yakın iş birliği…Bu mesajda neyin kulak tırmaladığını biraz açalım izninizle.
IŞİD ile mücadele ve ABD emperyalizmi
2011 yılında ABD’nin başı çektiği emperyalist blok Suriye’ye cihatçı çeteler eliyle bir savaş başlattı. Emperyalizmin öz çocuğu olan bu çeteler “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmama” hedefi ile komşu Suriye halkına onulmaz acılar yaşattılar. Uygulamada, pratikte ve elbette ki ideolojik olarak birbirinden zerre miskal farkı olmayan bu çetelerden IŞİD ise ABD’nin Suriye’deki varlığını kalıcı hale getirmek için en büyük bahanelerinden birisi oldu. ABD’nin başı ne zaman sıkışsa devreye IŞİD girdi.
Hatırlayalım; SDG, ABD ile yaptığı iş birliğini büyük oranda IŞİD ile mücadeleye bağlıyordu, işgalciye davetin meşruiyet zeminini oradan sağlamaya çalışıyordu. Ancak IŞİD militanlarının itirafları ile tescillenmiştir cihatçıların örneğin Al Tanf’ta ABD askerleri tarafından nasıl eğitildiği, ne kadar maaş aldıkları, hangi silahların hibe edildiği.
Mazlum Abdi’nin yukarıda alıntıladığımız tebrik mesajındaki kazançtan kastı; IŞİD’e karşı mücadele için Suriye ordusu ile değil IŞİD’i dünyanın başına bela edenlerle iş birliği yapmak olsa gerek.
6 Kasım 2016’da başlayan Rakka operasyonu örneğin. Cehennemin kapıları olarak adlandırılan Rakka’yı bekleyen on binlerce IŞİD militanının operasyonun hemen sonrasında havaya buharlaşmadığını varsaymak ve SDG’nin kamplarında tutulan IŞİD militanlarının neden yüzer yüzer salıverildiği sorusuna bir yanıt beklemek en doğal hakkımız. Ki son olarak Al Hol kampından salınan IŞİD üyelerinin bir dizi yerde Suriye ordusuna karşı saldırı düzenlediği herkesçe bilinen bir gerçek. Son olarak bir ek; IŞİD ile mücadele edilmeli, IŞİD tarihin çöplüğüne atılmalı bu aklı başında her insanın ortaklaştığı bir konu ama bu mücadele IŞİD’i dünyanın başına bela edenlerle verilmez, bu mücadele hem IŞİD’e hem de onu dünyanın başına bela edenlere karşı mücadele edenlerle verilir. IŞİD’in ve benzeri şer odaklarının panzehiri anti-emperyalist mücadeledir.
ABD, Suriye’yi nefessiz bırakmaya çalışıyor
ABD, Suriye müdahalesini elbette yalnızca cihatçı çeteler eliyle yürütmüyor. İşin bir de ekonomik ambargo boyutu var ki Suriye belki de savaşın en zor virajlarından birini almaya çalışıyor. ABD kongresinde 2019 Aralık ayından kabul edilen ve 17 Haziran 2020’de yürürlüğe giren Sezar Yasası, Suriye’yi nefessiz bırakmak için emperyalistler tarafından atılan en sert adımlardan bir tanesi hiç kuşkusuz. SDG’nin bu yaptırımlar konusunda müttefiki ABD’ye koşulsuz desteği düşünülecek olursa Mazlum Abdi’nin mesajındaki “Suriyeliler için daha iyi bir gelecek inşa etmek” iddiasının boşa düştüğünü de söyleyebiliriz. Nasıl mı?
Suriye’nin petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 70’i SDG kontrolündeki bölgelerde bulunuyor. Petrol, gaz ve buğday başta olmak üzere tarımsal üretim açısından SDG’nin kontrolündeki Deyr Ez Zor, Haseke ve Rakka’daki yer altı ve yer üstü kaynakları Suriye’nin servetinin yüzde 58’ini oluşturuyor. Örneğin Haseke, Suriye’nin buğday deposu olarak bilinirken, SDG ABD’ye jest olarak aldığı kararla Suriye’nin diğer bölgelerine buğday satışını yasaklamış durumda. ABD’nin Suriye petrollerini yağmalarken en büyük destekçisi de hiç kuşkusuz SDG. Verilere göre Suriye’de 2011 öncesinde günlük 385 bin varil petrol üretilirken bu miktar bugünlerde 24 bin varile kadar inmiş durumda. Çıkartılan petrolün önemlice bir kısmı da kaçak yollarla Türkiye’ye ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne naklediliyor. Suriye’nin yer altı ve yer üstü zenginliklerinin ABD eliyle yağmalanması ise onca badireye rağmen ayakta kalmaya çalışan Suriyelileri bir hayli zorluyor. Yani Mazlum Abdi’nin iddia ettiği gibi Suriyeliler için daha iyi bir gelecek inşa etmenin yolu ABD ile iş birliği yapmaktan geçmiyor.
Sonuç yerine
Meramız Kürt siyasi hareketinin Suriye’nin kuzeyindeki yönelimini biraz olsun açmaktı. Örnekler elbette çoğaltılabilir ama şu kadarı bile ABD ile iş tutmanın tüm halklara yarardan çok zarar getirdiğini gösterir netlikte, açıklıkta. İyisi mi silahların dürbünü ile başladığımız anlatımızı güzellikle kapatalım. Bu yazıyı okuyanlar arasında kaleydeskopun ne olduğunu bilenler illaki olacaktır. İçine bakıldığında renkli desenler görülen çocukluğumuzun çiçek dürbününü kastediyorum. Bizim bütün derdimiz ABD askerlerinin silahlarının dürbününden izlenen bütün çocukların, o silahların tehdidinden uzakta bir çiçek dürbününden dünyaya bakmaları. Bu yüzden Arap, Kürt, Türk fark etmeksizin hepimizin kurtuluşu emperyalizmin bölgemizden kovulması ile mümkün. Bakın sonrası nasıl güzel, nasıl çiçek…