Irak’ın sol damarı: Irak Komünist Partisi
25-01-2020 08:41Tarihe şehitler partisi olarak geçen Irak’lı komünistlerin, bugün Irak’ta emperyalist işgale, gericilere ve işbirlikçi patronlara karşı mücadelelerini yükseltme günüdür!
Demir Silahtar
IKP’nin ortaya çıkışı, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bölgenin Osmanlı toprağı olmaktan çıkması ve 1920’den 1932’ye kadar süren İngiliz mandası altında, şu veya bu biçimde komünist fikirlerle tanışmış bir avuç aydının siyasi etkinliğinin ürünüydü. Savaş sırasında Bolşevik Rus askerleriyle kurulan temaslar, 1920’deki Bakü Doğu Halkları Kurultayı’nın doğu halkları arasında estirdiği anti-emperyalist mücadele rüzgarı, Mısır ve Filistin gibi emperyalizmin tahakkümü altındaki Arap ülkelerindeki komünist örgütlenmelerin, özellikle de 1924’te Komintern’e kabul edilen Filistin Komünist Partisi’nin Suriye ve Lübnan üzerinden Irak’a ulaşan devrimci faaliyeti, Irak’ın yurtsever aydınları arasında daha 1920’li yıllardan itibaren komünist bir örgüt kurma çalışmalarının başlamasına neden olan faktörler arasındaydı.
Hüseyin el-Rahhal tarafından kurulan ilk Marksist çalışma grubu tarafından yayınlanan fakat dine karşı aldığı açık tutum nedeniyle resmi makamlarca çabucak kapatılan el-Sahife dergisi etrafında toplanan aydınlar, 1934’te Irak Komünist Partisi’ni kuran çekirdeği oluşturdular. IKP diğer Arap ülkelerindeki komünist partilere kıyasla geç kurulmuş olsa da Irak’ın içinde bulunduğu sosyo-politik koşullar partinin hızla büyümesine ve Britanyalı sömürgecilerin tüm engellemelerine karşın kitlesel bir güç haline gelmesine olanak tanımıştı. IKP’nin hızla güçlenmesine etki eden faktörlerden biri de şüphesiz Fahad Yoldaş parti adıyla tanınan genel sekreter Yusuf Salman Yusuf’un enerjik liderliğiydi. Yusuf 1935 yılında Sovyetler Birliği’nde geçirdiği süre zarfında, Doğu Halkları Üniversitesi KUTV’da eğitim görmüş, o dönemde az sayıda Irak’lı aydının erişebildiği Marx, Engels, Lenin ve Stalin’in yapıtlarını ve Marksist-Leninist örgütlenme ilkelerini inceleyerek, sağlam bir Bolşevik formasyon edinmişti. 1938’de Irak’a dönüşünün ardından parti önderliği içerisinde sivrilmiş ve 1944’teki ilk parti konferansında partinin liderliğine getirilmişti. İkinci Dünya Savaşı sırasında sıkı Leninist örgütlenme prensiplerini tatbik ederek partiyi Irak işçi ve emekçileri arasında kitlesel bir güç haline getiren ve 1944 ile 1946 arasında ülkede on altı işçi sendikasının on ikisine partinin önderlik edebilmesinde önemli katkısı bulunan Yusuf, 1947’de diğer parti liderleriyle birlikte düzmece suçlamalarla tutuklandı ve idama mahkûm edildi. Fakat Britanyalı ve diğer uluslararası komünist grupların örgütlediği kampanya sayesinde İngiliz hükümetinin Irak yetkilileri üzerinde uygulamaya mecbur kaldığı baskı neticesinde cezası müebbet hapse çevrildi. Ancak 1948’de IKP’nin başını çektiği anti-emperyalist bir isyan dalgası ülkeyi etkisi altına aldığında, Yusuf hükümet tarafından isyanı cezaevinden yönettiği iddiasıyla tekrar yargılanacak ve İngiliz hükümetinin bu kez müdahalede bulunmaması sonucunda 15 Şubat 1949’da diğer yoldaşlarıyla birlikte, ibreti alem olsun diye açık alanda asılarak idam edilecekti.
Kuruluşundan itibaren güçlü bir anti-emperyalist damara sahip olan IKP, Soğuk Savaş döneminde de Britanya ve ardından ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki yeni sömürgeci politikalarının karşısında etkin bir güç olarak mücadelesini işçi ve emekçi katmanların yanı sıra ordu içerisinde de örgütlenmesini büyüterek sürdürdü. 1958’de ordudaki yurtsever ve ilerici subaylar tarafından gerçekleştirilen devrim, 1940’larda ağır anti-komünist takibat ve kıyımlar nedeniyle darbe almış IKP için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Devrimin lideri ve Irak Cumhuriyetinin ilk başbakanı olan Abdülkerim Kasım, hükümetinin kitle desteğinden yoksun olması ve izlemeyi hedeflediği anti-emperyalist çizgi nedeniyle Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurmak gayesiyle IKP ile yakınlaşma siyaseti güttü. Irak’ta işçi sınıfının gelişmişlik seviyesinin henüz kendi iktidarını kurabilecek bir düzeyde olmadığını, köylülüğün içinde bulunduğu gerilik ve feodal aşiret bağları nedeniyle işçi-köylü ittifakına dayalı bir iktidar stratejisi izlemenin de gerçekçi olamayacağını değerlendiren IKP önderliği, dünya komünist hareketinin o dönem Ortadoğu’da izlediği kapitalist olmayan kalkınma yolu çizgisi ve anti emperyalist cephede milli burjuvazinin desteklenmesi gerektiği gibi ideolojik gerekçelerle, Kasım hükümetinin attığı anti-feodal, anti-emperyalist ve seküler adımlara destek verdi.
Kasım hükümetinin 1963’teki Baas darbesi ile devrilmesini, darbeye karşı etkin bir silahlı direniş gösteren komünistlerin Baasçılar tarafından kitlesel biçimde katledilmeleri izledi. Beş bine yakın parti üyesi ve sempatizanının öldürüldüğü bu dönemde pek çok komünist ülkenin kuzeyindeki KDP kontrolündeki bölgeye veya Sovyetler Birliği’ne sığınmak durumunda kaldı. Bir süre sonra Baas hükümeti Sovyetler Birliği ile yakınlaşma siyaseti çerçevesinde IKP ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açma vaadinde bulundu. 1971 sonlarında hükümetin yayınladığı Ulusal Eylem Bildirgesi’nde komünistlerin taleplerinin önemli bir kısmına yer verilmesi, 1972’de Irak-Sovyet Dostluk Anlaşması’nın imzalanması ve aynı yıl petrol sanayinin millileştirilmesi kararının ilan edilmesi üzerine 1973’te IKP, Baas ile ortak bir Ulusal Cephe içerisinde yer almayı kabul etti.
Başlangıçtaki bahar havasına karşın Irak Baas’ının gerçek yüzünü göstermesi çok uzun sürmedi, 1978-79 yıllarında dönemin Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin partiyi yasaklayarak komünistlere karşı yeni bir saldırı dalgası başlattı. Parti dokümanlarının ve örgütsel yapısına ilişkin bilgilerin rejimin eline geçmesi bu saldırı dalgasının daha önce karşılaşılanlardan daha yıkıcı olmasına neden olmuşsa da partinin uzun süre toparlanamamasının esas nedeninin ittifak yıllarında “sosyalizmi inşa ettiği” türünden aşırı vurgularla destek verilen Baas’a ideolojik angajmanının gerek kadrolar gerekse kitleler nezdinde yarattığı hayal kırıklığı olduğu söylenebilir.
Amerika’nın Irak işgali sırasında Irak Komünist Partisi işgale karşı çıkmakla birlikte gerek uluslararası komünist hareketin gerekse partinin kendi anti-emperyalist geleneğini ayaklar altına alarak işgalin ardından gerçekleştirilen ABD destekli seçimlere katılma ve hükümette yer alma hatasını işledi. 2018 yılında yapılan seçimlerde, Irak Komünist Partisi’nin de içinde bulunduğu Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sairun ittifakı seçimi kazandı. Artan işsizlik, yolsuzluk ve hukuksuzluğa karşı 1 Ekim’den bu yana süren eylemleri bastırmaya çalışan hükümetin uyguladığı şiddet ve yüzlerce Iraklının öldürülmesi sonucunda Sadr ve IKP hükümetten desteklerini çektiler. Irak Komünist Partisi üyeleri ve Sairun Koalisyonu milletvekilleri Raid Fehmi ve Hayfa el-Emin, görevlerinden istifa ettiler. Irak Komünist Partisi, son yaptığı açıklamada hükümeti istifaya çağırdı. ABD emperyalizminin Irak’ta yeni bir düzen kurma adına desteklediği seçimlere IKP’nin katılması bir eleştiri olarak not edilmelidir.
Tarihe şehitler partisi olarak geçen Irak’lı komünistlerin, bugün Irak’ta emperyalist işgale, gericilere ve işbirlikçi patronlara karşı mücadelelerini yükseltme günüdür!