Siyasal İslamın kadın sorunu

Siyasal İslamın kadın sorunu

15-03-2020 09:32

Gelenekçisi de yenilikçisi de kadına son kertede esareti reva görmektedir, kimi eski kalıplara sığdırarak kimi eski kalıpları günün ihtiyaçları doğrultusunda yeni şekillere sokarak ve süsleyerek.

Sema Aydın

 

Kapitalizm geçmişten devraldığı pek çok kurum gibi din ve inanç sistemini de dönüştürmüş, kendi bünyesine katmış, üretim ve mülkiyet ilişkilerinin yeniden düzenlenmesinde kullanışlı hale getirmiştir. Özel mülkiyetin kutsanmasında, sömürünün emekçi sınıflar nazarında kader olarak yansıtılmasında ve düzenin daha pek çok gediğinin yamanmasında din kurumu sermaye sınıfının elinde paha biçilemez bir anahtar işlevi görmüştür. Türkiye’nin son kırk yıllık dönüşümüne ve Ortadoğu’nun emperyalizm tarafından yeniden dizaynına bakıldığında siyasal İslam da böylesi bir işleve sahip olmuştur.

Reel sosyalizmin çözülmesinin ardından Ortadoğu üzerindeki hegemonya Müslüman Kardeşler üzerinden tesis edilmiş, kullanım süresi biten bu örgütlenme tasfiye edilmiştir. Müslüman kardeşlerin Türkiye’deki muadili olarak iktidara taşınan AKP’nin ise bir yandan yaşanan iktisadi kriz, öte yandan dış politikada emperyalizmin değişen yönelimleri ve yeni denge arayışları nedeniyle koltuğu sallanmaktadır. Türkiye’de, adil düzen, askeri vesayetin tasfiyesi, ekonomik istikrar ve özgürlük vaatleriyle toplumsal desteğini arttıran siyasal İslam bugün şehitlik mertebesi dışında bir gelecek vaat edememektedir.

Ülkemizde İslamcı hareketin meşruluk kazanmasında ve toplumsallaşmasında kadınların örgütlenmesinin çok büyük katkısı olduğu kuşkusuz. Yoksul kadınların refah beklentisi, türban eylemleri ile somutlanan özgürlükçülük, muhafazakar kadınların çalışma yaşamında daha fazla yer edinmesi gibi beklentiler ile kadınlar islamcı hareketin gündemine girmiştir.

Bugün koltuğu sallanan AKP  ve gelenekselci cenah arasında zaman zaman kızışan tartışmalara da sahne olan İslamcıların kadın sorunu daha da çetrefilli hale gelmiştir. Liberal özgürlükçülük geleneksel anlayışa bol gelirken, görece gelişkin kapitalist bir ülke olarak Türkiye’de sistemin ihtiyaçları İslamcı hareketi kadın sorununda dönüşüme tabi tutmaktadır. Bir yandan sermayenin değişen ihtiyaçları kadınların ucuz iş gücü olarak üretim sürecine dahil olmasını zorlarken, öte yandan geleneksel İslamcı anlayış kadın emeğinin ev eksenli kalması koşuluna sıkı sıkıya sarılmaktadır. Liberal İslamcı olarak tanımlayabileceğimiz AKP ise esnek çalışma gibi formüllerle hem sermayeyi hem de geleneksel İslamcıları memnun edecek pragmatist çözümler sunmaktadır. Yani kadın bir yandan annelik ve ev içi rolleri ile kutsanırken öte yandan ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak sahaya sürülmektedir.  Kadına esnek çalışma dayatılması sermayenin ihtiyaçları ile uyumludur ve bu uyum kadının annelik rolünü pekiştirmektedir. Daha çok doğum, daha çok genç işsiz, daha ucuz iş gücü, güvencesizlik ve örgütsüzlük…

İslamcı hareketin farklı fraksiyonları arasında kültürel boyutlarıyla tartışılan kadın sorunu elbette sorunun temellerine dokunulmadan, sistemin çıkarlarına hizmet edecek noktalarıyla ele alınıyor. Ve hatta kapitalizm öncesi feodal üretim ilişkilerinin egemen olduğu dönemin belirleyiciliğinde şekillenen toplumsal örgütlenmenin yapı taşı olarak bu dönemin aile ilişkileri ve bu ilişkiler içerisinde kadının tanımlanmasında ısrar ederek daha geri olanı talep etmektedir. Ancak Marks’ı burada yeniden anmamak mümkün değil, kapitalizmin ihtiyaçları ağır basmakta, üretim ilişkileri kültürel üst yapıyı ve toplumsal cinsiyet ilişkilerini de belirlemektedir. Geleneksel İslamcılık tutamak noktalarını kaybetmekte ve hatta çözülmektedir. Daha doğrusu İslamcılık sınıfsal özüne dönmekte ve liberalleşmektedir. Misyonunu hakkıyla yerine getiren İslamcılık yavaş yavaş sahneden çekilirken sermaye egemenliği yeniden tahkim edilmektedir. Özgürlük ve adalet söylemleri üzerine yükselen gerici hareket kadın sorununa yanıt üretememekte, daha geri olan ile daha liberal olan arasında salınmaktadır.

Adalet kavgası ile yükselen gerici hareket sermaye sınıfına yeni zenginler hediye etmiş, lüks harcamaların adresi olan bu yeni zengin sınıf popüler kültürün İslamcılıkla harmanlanmasına vesile olmuş, gelir adaletinin ruhuna rahmet okutmuştur. Adil düzen diyerek yola çıkan yoksul emekçi kadınlar ve erkekler kasırlarda okutulan lüks mevlitler ile yolunu kaybetmiştir.

Yoksulluk içindeki emekçi kadınlar sadaka ile zapturapt altına alınmak istenmekte, ancak dağıtılan sadakalar iktisadi krizin içerisinde her geçen gün erimektedir.

Başörtülü kadınların kamusal alanda varlık kavgası ve özgürlükler mottosu ise kadına yönelik şiddet ve şiddeti kutsayan İslamcılara çarpmakta, atomize olmaktadır. AKP döneminde yapılan yasal düzenlemeler kadına yönelik şiddeti önlemeye yetmemektedir. Öte yandan İstanbul sözleşmesine imza atan AKP nedamet getirmeye başlamış, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Sözleşmesi’nin gözden geçirilebileceğini söyleyerek tarikat ve cemaatlerin yüreklerine su serpmiştir.

İslamcı hareketin kadın sorunu tartışmasında en fazla dillendirdiği başlıklardan biri de kadın bedeninin metalaştırılmasıdır. İslamcılar sözde kapitalizm eleştirisi yapmakta sistemin kadın bedeninin metalaştırmasını  eleştirmektedir. Ancak  kadın bedeninin kapatılması ve buna dair gerekliliğin propaganda edilmesi metalaşmanın bir başka adresi olmaktadır.

Siyasal İslam kadın kimliği ile kavgalıdır. Liberal İslamcıların bütün çabalarına rağmen siyasal İslam’ın bu karakteristik özellikleri hasır altı edilememektedir.

Toplumsal cinsiyet rollerini tartışmaya çalışan liberal İslamcılar bir yandan modernite düşmanlığına esir olmakta, öte yandan postmodernizmin farklı cinsel kimlikleri meşrulaştıran anlayışının içinden çıkamamaktadır. Esas olarak feodal üretim ilişkileri içerisinde yerli yerine oturan İslamcılık kapitalizmin kullanışlı aparatı olmanın ötesine geçememektedir.

Sonuç olarak gelenekçisi de yenilikçisi de kadına son kertede esareti reva görmektedir, kimi eski kalıplara sığdırarak kimi eski kalıpları günün ihtiyaçları doğrultusunda yeni şekillere sokarak ve süsleyerek.

Bu kalıplara sığmayan milyonlarca kadın ise isyanını sokaklara taşımaya devam ediyor.