RÖPORTAJ | 'İndirim' günlerinde mağaza emekçileri
"Tabi ki hayır! Her gün neredeyse yüzlerce müşteriyle temas ediyoruz hatta hafta sonları bazı büyük AVM'lerde çalışan arkadaşlarımız için bu sayı bini bile bulabiliyor. Bir de yan yana çalıştığımız çalışma arkadaşlarımız var tabii. Yani pandemi tehlikesiyle burun buruna olduğumuz bir çalışma ortamına sahibiz."
“Black Friday” ya da “Kara Cuma” olarak bilinen, ABD menşeili “indirim günleri çılgınlığı” son yıllarda tüm dünyayı sarmış durumda. ABD’de ulusal olarak kutlanan “Şükran Günü’nün” ardından gelen ilk Cuma günü gerçekleşen büyük indirim günü, bu yıl 27 Kasım gününe denk geliyor.
Genelde firmaların stoklarında kalan ürünleri tüketerek stok maliyetlerini azalttığı bu indirim günü, son yıllarda ülkemizde de yaygınlaştı. Geçtiğimiz son iki yılda “İndirim Günlerinde” satışlar yüzde 400 civarında arttı.
Koronavirüs salgının yaygınlaştığı 2020 Kasım ayında geçen yılın satış oranlarına ulaşmak bir hayli güç görünüyor. Dahası pek çok market, mağaza ve AVM’de daha az işçi ile daha çok iş yapılmak isteniyor. Salgın ve sömürünün ortasında hayatta kalmaya çalışan mağaza ve market emekçilerinin sesini portalımıza taşıdık. İstanbul’da büyük bir AVM’de çalışan T. ile olan söyleşimizi sizlerle paylaşıyoruz. Röportajı veren mağaza emekçisinin ismini ise iş güvencesi nedeniyle yayınlamıyoruz. İyi okumalar.
Manifesto: Mayıs ayının sonunda 3 aylık karantina süresinin sonuna gelindi ve mağazalar pandemi koşullarının getirdiği yeni düzenlemeler ile tekrar hizmet vermeye başladı. Bir mağaza çalışanı olarak bizlere pandemi sürecinde değişen iş koşullarınızdan ve bu sürecin size yansımasından bahsedebilir misiniz?
T.: Pandemi sürecinde başta çalışma saatleri olmak üzere daha birçok değişiklik yapıldı mağazalarda. Tabi ilk olarak işe çalışma saatlerinden başladılar günde toplam 8 saat olan mesaimiz 9 saate çıkarıldı. Bir saat sorgusuz sualsiz uzatılan mesaimizin 15 dakikasını mola olarak kullanabiliyoruz. Üstelik biz çalışanlar olarak uzatılan bu günlük 1 saatimizi mesai ücretini alamıyoruz. Neden mi? Çünkü haftalık yasal çalışma süresi olan 45 saate denk geliyor da ondan. Yani gün içerisindeki tüm molalarımızı (yemek ve çay 1,5 saat) günlük çalışma saatlerinden düşürüyorlar ve haftada 45 saate tamamlıyorlar. Haftanın 6 günü uzun çalışma saatlerinden sonra eve gittiğimizde ne dinlenme imkanımız oluyor ne de ailemiz ile vakit geçirebilme imkanımız, tüm hayatımız sadece mağazalardan ibaret denilebilir.
Bitti mi peki? Tabi ki hayır! Her gün neredeyse yüzlerce müşteriyle temas ediyoruz hatta hafta sonları bazı büyük AVM’lerde çalışan arkadaşlarımız için bu sayı bini bile bulabiliyor. Bir de yan yana çalıştığımız çalışma arkadaşlarımız var tabii. Yani pandemi tehlikesiyle burun buruna olduğumuz bir çalışma ortamına sahibiz. Risk bu kadar büyük olmasına rağmen mağazalarda maske kullanımı haricinde hiçbir önem alınmıyor. Maske günde 4 tane ile sınırlandırılıp çalışanlara dağıtılıyor, siperlik çalışanların inisiyatifine bırakılıyor, bazı mağazalarda klimalar filtresiz olarak çalıştırıyor, mağaza içerisindeki reyonlar ve kabinler defalarca talepte bulunulmasına rağmen dezefenfekte edilmiyor! Alınmayan tedbirler sağlığımız için büyük bir tehdit oluşturuyor maalesef. Zaten ülke genelinde alınan tedbirler de hepimizin malumu…
Bir de pandemi zamanında değişmesi gereken ama hiçbir değişikliğe uğramayan satış hedefleri konusu var. Reyonlarda satış görevlisi olan arkadaşlarımıza her ay ya da 15 günde bir satış hedefi koyuluyor. Hedefi tutan arkadaşlarımızın maaşına primler yansıtılıyor. Pandemi öncesinde de verilen hedefleri gerçekleştirmek zor olsa da arada bir tutturabiliyorduk ama pandemi döneminde verilen gerçekçi olmayan hedefler sayesinde primleri de rüyamızda görmeye başladık diyebilirim. Mağazaların depo kısmında çalışan arkadaşlarımızın ise sadece asgari ücretle çalıştıklarını da eklemeliyim.
Pandemiyle beraber belki de en çok konuşulan gündem tüm sektörlerde çalışan işçilerin ücretsiz izne çıkarılması. Perakende sektöründe de emekçilerin birçoğunun ücretsiz izne çıkarıldığını biliyoruz.
Manifesto: Ücretsiz izne çıkarılan emekçilerin durumu nedir? Mağazalarda çalışan sayısının azalması sizlerin çalışma koşullarını nasıl etkiledi?
T.: Benim çalıştığım mağaza dahil olmak üzere AVM içerisinde birçok mağazada personellerin çoğunun ücretsiz izne çıkarıldığını biliyorum. Ne diyebilirim ki ? Her ay devlet tarafından ödenen 1.168 TL ile bir ailenin; bırakın bir aileyi bir insanın geçinebilmesi, karnını doyurabilmesi mümkün mü? Ücretsiz izne çıkarılan arkadaşlarımızın pandemi dönemine rağmen çoğunun istifa edip yeni iş aramaya başladığını söyleyebilirim. Zaten asıl amaç da bu değil mi? İşçileri ücretsiz izinle, baskıyla yıldırarak hiçbir hakkını alamadan istifa etmesini sağlamak. Çoğu arkadaşımız ise hiçbir güvencesinin olmadığı günlük işlerde çalışıyor (garsonluk vb.). Personel eksikliğinden ötürü bizlere düşen ise reyonlarda oluşan kaos ortamı, daha yoğun tempo, daha yoğun satış baskısı veya bizi de çıkarırlarsa korkusu.
Manifesto: Son yapılan Kabine toplantısında AVM’lerin haftasonları 10.00 ile 20.00 saatleri arasında hizmet vereceği kararı alındı. Bu alınan karar çalışma saatlerini ve sizleri nasıl etkiledi?
T.: Aslında bakıldığında çalışma saatleri kısaltılmış gibi görünüyor ama öyle değil maalesef; hatta tam tersi uzadı diyebiliriz. İlk olarak yasaktan dolayı 11.00 ile 19.00 arasında planlanan shift saatleri sonradan 10.00 ile 20.00 saatlerine ayarlandı. Bunu da tabii ki bizim adımıza düzenlenen çalışma belgeleriyle gerçekleştirdiler. Yani “çalışanımızın isteğiyle” ibaresinin bulunduğu çalışma belgelerinin çıkarıldığını ve yasağın kalktığı andan itibaren sonlanıncaya kadar çalışacağımızı söylediler. Artık haftasonları 9 değil 10 saat çalışıyoruz çünkü çoğu mağazada tek shift sistemi uygulanmaya başlandı.
Manifesto: Her yıl Kasım ayının sonunda yapılan “Çılgın Cuma” indirimleri AVM çalışanlarına normalden farklı olarak nasıl yansıyor?
T.: İlk olarak bu tarz indirim günlerinin satış hedeflerine yansıması oluyor. İndirimlerden dolayı satış yapılacak algısıyla çalışanına daha az prim verebilmek adına hemen yükseltiyor satış hedeflerini; ki çalışan hedefin altında kalmasın, insanüstü bir çabayla çalışsın. Ancak genellikle durum böyle olmuyor, mağazaya gelen müşteri aynı ürün internette daha ucuz olduğundan sadece deniyor ve almadan mağazadan çıkıyor. Bizlere de hedefleri tutturamamak kalıyor. Tüm mağazalar için hemen hemen aynı durum geçerli diyebilirim.
İndirim günlerinde AVM’lerdeki yoğunluğun artması pandemi riski oluşturuyor. Ne indirim ne de normal günlerde patronların işçi sağlığı için hiçbir önlem almadığı görüyoruz, onlar için önemli olan ceplerine giren para; sadece onu düşünüyorlar. Öyle ki işçiler arasında her geçen gün pozitif olanların sayısı artıyor, temaslı arkadaşlarımızı test sonuçları gelene kadar çalışmaya zorluyorlar, temaslı olduğunu bile kanıtlamak zorundasın; yani pozitif olan biriyle temasını kanıtlamak için şahit istiyorlar ki işten test yaptırmak için bile ayrılmayalım. Benim çalıştığım mağaza AVM içerisinde 3 katlı olduğundan işe giriş ve çıkışlarda genellikle asansör kullanıyoruz ki zamandan kazanabilelim.
Korona döneminde 4 kapasiteli olan asanserlere 8’er kişi aynı anda biniyor. Geçen gün asansör sırasında bekleyen bir arkadaşımızın “bizi bu duruma düşürenlerin allah belasını versin” diye isyan etmesiyle yöneticilerden birinin bastırmaya çalışması bir oldu diyebilirim.
Manifesto: Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
T.: Biraz önce bahsettiğim herşey şu an aklıma gelenler ve aklımda yer edinenler. Eminim ki daha benim bahsedemediğim birçok sorun yaşanıyor AVM’lerde. Yoğun baskı, sömürü ve işsizlik korkusuyla yaşıyoruz her gün. Konuştuğum kadarıyla AVM emekçilerinin en az %75’i bu durumlardan rahatsız, bu yüzden yapmamız gereken tek şey birlikte mücadele vermek. Koşullarımızı ancak örgütlü olursak değiştirebileceğimize inanıyorum. Bu yüzden “yeter söz işçinin” diyen tüm mağaza emekçilerini Sınıf Tavrı çatısı altında örgütlenmeye çağırıyorum.