Rusya'da sözde referandum
Rusya yasalarına göre anayasada çok sayıda değişiklik için tek bir evet veya hayır oyuna dayanan bir referandum yapmak mümkün değil. Ayrıca bu oylamadan hayır oyu çıksa bile (ki bu mümkün değil) bunun bir önemi olmazdı çünkü rejim aynı oylamayı yeniden, yeni bir yasayla yapabilirdi. Dolayısıyla bu oylamaya referandum demek bile mümkün değil.
Dün (1 Temmuz 2020) Rusya’da sonucu baştan belli bir oylama oldu. Putin’in 14 Ocak 2020’de ilan ettiği anayasa değişikliği 11 Mart’ta parlamentonun alt kanadı Duma’dan ve üst kanadı Federasyon Sovyetinden geçmişti. Yasanın 2. maddesine göre bu değişiklikler halk oylamasından geçtikten sonra yürürlüğe girecekti. Dünkü oylamanın sonucunun en az % 60 katılımla ve en az % 70 oranında evet olacağını herkes tahmin ediyor. Çünkü Putinist rejimin seçim komisyonları Putin’in istediği herhangi bir sonucu verebiliyor. Rusya sosyalistleri arasındaki tek tartışma bu oylamada hayır mı demeli yoksa oylamayı boykot mu etmeli noktasında oldu. Züganov’un sahte komünist partisi KPRF hayır oyu verdi ancak KPRF’yi sosyalist sol içinde saymıyorum. Nitekim her seçimden sonra seçimlerin hileli olduğunu söyleyen bu sahtekarlar güruhu, bir kez olsun boykota yanaşmadı. Oligarşik rejimin önlerine attığı parlamento koltukları ve maaşları tatlı geliyordu. Küçük komünist partilerden OKP hayır oyu verilmesini savunurken Rot Front boykot çağrısı yaptı. Hayır ve boykot seçeneklerinin her birinin artıları ve eksileri var, karar vermek güç. O yüzden sol ikiye bölündü. Esasen oligarşik rejimin bu oylaması ile Türkiye’de 2010 yılındaki anayasa referandumu arasında benzerlikler çok. Ancak farklar da var. Nitekim 2010’da Türkiye’de hayır demek tek doğru seçenekti ancak Rusya’da dünkü oylama için aynı netlikle konuşmak zor. Çünkü 2010’da Türkiye’de AKP henüz yargıyı ve YSK’nu ele geçirememişti. Seçimlerde hile oranı yüksek değildi. Rusya’da ise bütün seçim kurulları rejimin tam kontrolü altında ve seçimin hiçbir meşruiyeti kalmamış durumda. Oylamada müşahit olabilmek için dahi Putinist gestaponun onayından geçmek gerekiyor. Bu oylamada ayrıca bir de internet üzerinden elektronik oy verme olanağı getirildi ki sonuçları daha kolayca değiştirebilsinler. Dolayısıyla sol hayır da dese boykot da etse sonuç değişmiyor. Çünkü oligarşik rejim seçime katılım oranını da kendi isteğine göre ilan ediyor. Bununla birlikte oligarşik rejim kamuda ve özel sektörde çalışanları seçime katılmaları için çeşitli yöntemlerle tehdit etti. Oylama öncesinde bütün medyada ve sokaklarda evet lehine propaganda yapıldı ancak hayır propagandası yapmak mümkün değildi çünkü oligarşi bütün medyayı kontrol ediyor. Hayır veya boykot propagandası ancak sosyal medyada ve sosyalist basında yer bulabildi.
Rusya yasalarına göre anayasada çok sayıda değişiklik için tek bir evet veya hayır oyuna dayanan bir referandum yapmak mümkün değil. Ayrıca bu oylamadan hayır oyu çıksa bile (ki bu mümkün değil) bunun bir önemi olmazdı çünkü rejim aynı oylamayı yeniden, yeni bir yasayla yapabilirdi. Dolayısıyla bu oylamaya referandum demek bile mümkün değil. Bu sözde oylama tiyatrosu Putinist rejimin kendini meşru gösterme araçlarından biri sadece. AKP’nin 2010 referandumu ile olan benzerliklere gelince. İki temel benzerlik var. Birincisi çok sayıda değişikliğin her bir maddesine ayrı ayrı değil paketin tümüne evet veya hayır demek zorunluluğu. İkinci benzerlik de şu: Tıpkı AKP’nin esas amacı olan yüksek yargıyı ele geçirme planını süslemek için araya suya sabuna dokunmayan, pratikte bir karşılığı olmayan ama kulağa hoş gelen ve kimsenin itiraz etmeyeceği (örneğin engellilere pozitif ayrımcılık gibi) birkaç madde serpiştirdiği gibi Putin de esas amacı olan geçmiş başkanlık sürelerini sıfırlama ve yeniden iki kez (altışar yıldan toplam 12 yıl daha) seçilme hakkını elde etmesini süslemek için araya aynı şekilde kulağa hoş gelen bazı maddeler serpiştirmiş durumda. Örneğin hayvanların ve çocukların korunması, yıllık asgari ücret ve emekli maaşı endeksi, devlet yöneticilerinin çifte vatandaş olmaması, yurt dışında banka hesabı veya parası olmaması gibi pratikte bir karşılığı olmayan boş ve soyut maddeler. Asgari ücreti endekse bağlayacağız demek oligarşiye hiçbir yükümlülük getirmiyor, boş bir süsten ibaret çünkü endeksin nasıl hesaplanacağına dair açıklama yok. Yurt dışındaki serveti gizlemenin de bin bir türlü yolu, ayrıca zaten oligarşinin doğrudan devlet yönetici olmasına gerek yok. O işleri yapan adamları var. İş bölümü gereğince emekçilerin ürettiği artı değerden oligarşi kârını, bürokrasi de çeşitli haklar, hizmetler, maaş ve rüşvetini alıyor. Putin’in anayasaya getirdiği yeni süsler arasında sosyalistlerin kesinlikle itiraz edeceği sözler de var. Örneğin anayasaya “Tanrı inancı” ifadesinin (Rusçada tanrı sözcüğü küçük harfle yazıldığı halde metne büyük harfle Tanrı diye yazmışlar) sokulması bunlardan biri. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Rusya’da da örgütlü din (Ortodoks kilisesi) egemen sınıfların yani oligarşinin emrinde. Yağmacı oligarşi ile yancı Ortodoks ruhban sınıfı arasındaki ittifak böylece anayasayla tahkim edilmiş oluyor.
Putin daha önce verdiği onlarca sözünü çiğnediği gibi yeniden başkan olmayacağı ve anayasayı kendine göre ayarlamayacağı sözünü de çiğnemiş oldu. Esasen anayasada ne yazdığının tek bir madde dışında fazla bir önemi yok. Putin için önemli olan o madde kaç kez seçilebileceği hakkındaki maddeydi. Onun dışındaki maddelerin ise bir kıymeti harbiyesi zaten yoktu. Mevcut anayasa Ekim 1993’te ayyaş Yeltsin’in parlamentoyu bombalamasının ardından Aralık 1993’te sözde onaylanmıştı. Yine mevcut anayasaya göre Rusya sosyal bir devletti. Buna benzer kulağa hoş gelen onlarca madde vardı ve yine var. Ancak sermaye dünyanın her yerinde olduğu gibi Rusya’da da kendi yasalarına uymaz. Rusya anayasası da boş bir metinden ibaret. Rusya emekçileri hakları için bedel ödemeyi göze almadıkça oligarşik rejimin bahşettiği kırıntılar ile yaşamaya devam edecekler. Hayat marksizmin ilkelerini doğrulamaya devam ediyor: Kapitalizmde emekçiler için demokrasi asla mümkün değildir. Soyut bir demokrasi de yoktur, ya proletarya diktatörlüğü (yani çoğunluğun azınlık üzerindeki diktası) ya da burjuva diktatörlüğü (yani azınlığın çoğunluk üzerindeki diktası) mümkündür. Ara formlar önünde sonunda bu iki rejimden birine evrilmek zorundadır.