Evinde kal Türkiye, çalışmaya devam et işçi sınıfı
Ekonomik krizlerin yükü hep işçilere çıkartıldığı gibi insanlığı tehdit eden korona virüsün de faturası emekçilere çıkartıldı. Bütün fabrikalarda kötümser bir hava hâkim. İşçiler işlerinden de canlarından da olmak istemiyor. Salgını fırsat bilen patronlar ise üretimlerine ara verip işçileri ücretli izne çıkartmak yerine, üretime devam edip yıllık izinlerin kullanılmasını zorunlu hale getiriyor. Yıllık izin hakkı olmayanlara ise maaş kaybı anlamına gelen ücretsiz izin dayatılıyor.
Halil Yeni
Depo / Sevkiyat işçisi
Fabrikalarda çalışan işçilerin hemen hemen hepsi sağlıklarından endişe ediyor. İşyerine korkarak gidiyor, işyerinden korkarak geliyor. Birbirlerine çok yakın çalışmaları, hijyensiz çalışma alanları ve koruyucu ekipmanların yetersizliği ise bu korkuyu körüklüyor. Fabrikalardaki soyunma odaları, tuvalet, yemekhane gibi ortak kullanım alanları salgın açısından büyük riskler barındırsa da emekçiler temel ihtiyaçlarını karşılamak için yine de çalışmak zorunda kalıyor.
Ekonomik krizlerin yükü hep işçilere çıkartıldığı gibi insanlığı tehdit eden korona virüsün de faturası emekçilere çıkartıldı. Bütün fabrikalarda kötümser bir hava hâkim. İşçiler işlerinden de canlarından da olmak istemiyor. Salgını fırsat bilen patronlar ise üretimlerine ara verip işçileri ücretli izne çıkartmak yerine, üretime devam edip yıllık izinlerin kullanılmasını zorunlu hale getiriyor. Yıllık izin hakkı olmayanlara ise maaş kaybı anlamına gelen ücretsiz izin dayatılıyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yaptığı açıklamada “Herkes kendi olağanüstü halini oluştursun. Bunun önünde hiçbir engel yok.” derken; işçilerin mazeretsiz üç gün işe gitmediğinde kıdemsiz, ihbarsız işinden atıldığını bilmemesine imkân yok. İktidar emekçilerle dalga geçerken ülkenin bütün zenginliğini var edenlerin yaşamsal ve sosyal hakları yine korunmuyor.
Sınıfa Karşı Sınıf, Virüse Karşı Mücadele
Örneğin Türkiye’de 2 bin 176 mağazası ve 23 bin çalışanı olan Migros, mağazalarında görevli personelin maske ve eldiven kullanımını yasakladı.
Sosyal medya hesaplarından “Evinde kal” çağrıları yapan Vodafone firması, Twitter hesabından çalışma koşullarına itiraz ederek “Bırakın da evimizde kalalım” paylaşımı yapan çağrı merkezi çalışanını işten attı. Koşulların düzeltilmesini ve ücretli ya da idari izin verilmesini isteyen işçiler ise işten atılma kaygısı yaşarken patronlar, karşılarında güçlü bir sınıf hareketi görmediği için inisiyatifi elinde tutuyor.
Oysa yüzlerce işçinin yan yana servise bindiği, yan yana çalıştığı, aynı soyunma odasını, tuvaletini ve yemekhanesini kullandığı işyerleri büyük riskler barındırıyor. Geçtiğimiz günlerde İzmir CMS Jant fabrikasında çalışan bir işçi koronavirüs şüphesiyle Dokuz Eylül Üniversite Hastanesine başvururken işçinin test sonuçlarının pozitif çıkması üzerine fabrikanın üretimi durdurduğu bildirildi. Fabrika yönetimi virüsün bulaşmış olabileceği diğer işçiler için hiçbir önlem almadan çalışanlarını evlerine gönderdi.
Güvenlik Yoksa Üretim de Yok!
Ülkenin farklı işyeri ve fabrikalarında alınmayan önlemlere karşı mücadele haberleri gelmeye başladı. Bu mücadeleler kıvılcım niteliğinde olmakla birlikte emekçiler için önemli örnekler teşkil ediyor.
Eskişehir Sarar Giyim fabrikasında çalışan işçiler koronavirüse karşı alınmayan önlemler için yarım saat iş durdurdu. Yine İstanbul’da Galataport şantiyesinde çalışan işçiler de patronlarını sürekli uyarmalarına rağmen hiçbir önem alınmadığını söyleyerek iş durdurdu. Kocaeli’de VİP Tekstil fabrikasında çalışan işçiler hiçbir tedbirin alınmadığı çalışma ortamlarına karşı yarım saat iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.
CarrefourSA mağazalarında da çalışan işçilerin maske ve eldiven takma talebine mağaza yönetimi izin vermedi. İşçilerin ısrarı sonucu şimdilik maske kullanımına izin çıktı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Park ve Bahçeler, İZSU ve farklı birimlerde çalışan işçiler koronavirüse dair alınmayan önlemler için iş bıraktı. İş bırakan işçilerin maske, eldiven ve koruyucu malzeme talepleri kazanımla sonuçlandı.
Sonuç olarak örgütlü örgütsüz, kamu özel ayırmadan salgın karşısında işçilerin hayatının riske atılmasına karşı sendikalardan yine güçlü, ortak bir ses ve mücadele programı çıkmazken; fabrikalar ve iş yerlerinde kısık sesli başlayan talepler yükseliyor ve daha da yükseleceğe benziyor.