Gençliğin geleceğini sınavlar mı belirliyor?

Sınıflı toplum düzeninde eğitimde fırsat eşitliği söz konusu olamayacağından emekçi halk kesiminden bir gencin aldığı eğitim ve burjuva sınıfına mensup bir gencin aldığı eğitim bu gençlere eşit gelişim olanağı sunmamakla birlikte yine düzenin yarattığı rekabetçi yarış ortamına bu iki genci aynı anda sokmaktadır.

Gençliğin geleceğini sınavlar mı belirliyor?

Rabia Türkeş

Tarih boyunca yaşam koşullarının değişmesiyle insanlığın ihtiyaçları, arayışları, amaçları da değişmiştir. İlkel komünal toplumlarda insanlar avcılık toplayıcılıkla ihtiyaçlarını giderirken ortak mülkiyete dayanan kolektif bir yaşam sürmüştür ancak toplumdaki üretim ilişkilerinin değişmesiyle bu durum tarihsel süreç içinde evrilerek sırasıyla köleci toplum, feodal toplum ve günümüzde de kapitalist toplum yapısına bürünmüştür. Tüm bu tarihsel dönemlerde sosyal sınıfların zıtlığı hakimdir ve bu zıtlık çağa özgü sosyal sistemin en belirgin özelliklerini ortaya koymaktadır. Kapitalist düzende toplum, uzlaşmaz toplumsal sınıflar, iş bölümü ve özel mülkiyet üzerine kurulmuş bir yapıdadır. Tarihin diğer döneminde olduğu gibi kapitalist dönemde de toplumsal sınıflar arasındaki üretim ilişkileri toplumun sosyal yapısını doğrudan etkilemektedir. İnsanlar yaşadıkları toplumdan bağımsız düşünülemez bu sebeple kapitalist toplumlarda yaşayan bireylerin de sorunları doğrudan ya da dolaylı olarak toplumsal yapı ile ilişkilidir. Dolayısıyla gençliğin hayatında ciddi bir gündem olan gelecek kaygısının arka planını doğru okumak için kapitalist toplum düzenini iyi anlamak gerekmektedir.

Kapitalist toplumda iktidar, sermaye sınıfının meşruluğunu sağlamak ve sermayedarın kar oranını arttırmak ile sorumludur. Bu sebeple iktidarın devlet politikası haline getirmeye çalıştığı her şey burjuvazi dediğimiz o küçük azınlığın yararınadır. Ülkenin içine girdiği savaşlar, kitle eylemlerinde karşılaşılan polis terörü, ülke içindeki etnik grupların birbirine karşı kışkırtılması ile yaratılmaya çalışılan kaos ortamı, eğitim sistemi… Temelde hepsi burjuvazinin çıkarlarını korumak için planlanmıştır.

Gençlik ve gelecek konusunu ele aldığımızda ise eğitim sistemini inceleme zorunluluğu doğmaktadır. Sınıflı toplum düzeninde eğitimde fırsat eşitliği söz konusu olamayacağından emekçi halk kesiminden bir gencin aldığı eğitim ve burjuva sınıfına mensup bir gencin aldığı eğitim bu gençlere eşit gelişim olanağı sunmamakla birlikte yine düzenin yarattığı rekabetçi yarış ortamına bu iki genci aynı anda sokmaktadır. Kapitalist eğitim sisteminin toplumun ezici çoğunluğu sağlayan emekçi sınıf üzerindeki etkisini ele almak gerekir çünkü bu düzende burjuva sınıfına mensup bir genç için tüm kapılar sonuna kadar açıktır, gelecek kaygısı söz konusu değildir.

Kapitalist eğitim sistemi gençlerin sorgulama yetisinin gelişmesini istemez çünkü sorgulamayan bir genç bulunduğu sosyal sınıfa yabancılaşır böylece sınıflar arasındaki çelikliyi göremez bu da burjuvazinin tahakküm gücünün elinden alınması için oluşacak tehditleri minimize eder. Bunu sağlamak için gençlere eğitim hayatları boyunca verilen en temel öğreti çalışan her bireyin başaracağıdır. Toplumda ekonomik olarak üst düzey bir konumda bulunan herkesin çalışarak bulundukları konuma geldikleri, çalışılması durumunda herkesin o hayata ulaşabileceği algısı yaratılmaktadır. Bu algı ile başarı ekonomik güç ile özleştirilir. Zaten hayatı boyunca ekonomik sıkıntılarla uğraşmak zorunda olan gençlere yalnızca maddi getirisi yüksek meslekleri yapma olanağı kazanıldığında başarılı olunacağı mutlu, huzurlu bir yaşamın böyle elde edilebileceği gösterilir. Tabi bunun için de ilk adım iyi bir üniversite kazanmaktır. İyi bir üniversite iyi bir gelecek, rahat yaşama açılan bir kapı olarak gösterilmektedir. Bu durumda gençlerin tüm hayallerini ve gelecek planlarını o üniversiteye bağlaması ile sonuçlanır. Diğer bir açıdan bakıldığında kapitalist eğitim sistemi bireysel faydayı temele alır. İyi bir gelecek isteyen bir genç diğerlerinin önüne geçmeli onlardan daha başarılı olmalıdır bu başarının ölçütü de yine üniversite sınavıdır. Üniversite sınavındaki başarısı geleceğini belirleyecektir.

4 milyon 308 bin kişi düzeyindeki toplam işsiz insanın tam 1 milyon 84 bini üniversite mezunu iken iyi bir üniversite iyi bir gelecek öğretisinin gençliğe sahte umutlar aşılayan bir yalan olduğu apaçık ortadadır. Her konuda olduğu gibi kapitalizm eğitimde de yalanlar maskesinin ardına saklanarak gençlerin hayalleriyle umutlarıyla oynamaktadır.

Gençliğin bu yalanlar karşısında emeklerini hayallerini heba etmemesi için kapitalizme ve onun yalanlarına boyun eğmemesi gerekmektedir. Başarı zorunlu olduğumuz bu sistem içinde bize sunulan hayatı ve geleceği kabul etmek değildir asıl başarı aydınlık eşitlikçi fikirlerle kendi geleceğimizi yaratmaktadır. Gelecek üreten düşünen gençliğin elindedir ve bu sebeptendir ki gençliğin gücünden korkan kapitalizm onu kontrol altına almak istemektedir. Kapitalist sistemin sömürü mekanizmasını göremeyen bir genç o hayal ettiği paraları kazandığı mesleği yaparken bile bu sömürü sisteminin içinde bir çark olduğunu göremeyecektir. Sınav yarışında ‘başarılı’ olamayan bir genç de hayatı boyunca sevmediği bir işe gitmek zorunda kalacaktır. Bu sebeple hayallerimiz, umutlarımız bu sistemde sistemin yarattığı başarı algısı ile sınırlı kalmamalıdır. Bir mesleği gelecek kaygısı yaşamadan sadece sevdiğimiz için seçebileceğimiz ya da maddi kaygılar yüzünden maddi geliri yüksek olan meslekleri sevmek zorunda hissetmeyeceğimiz düzen kapitalist düzen değildir. Gorki’nin tabiri ile: “Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, gelip geçen bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları” olmamak için gençlik bu düzenden bir gelecek beklememelidir.

Üniversite sınavına giren hiçbir genç sınav sonucuna bakıp kendini başarısız hissetmemeli kendine olan inancını kaybetmemelidir. İçinde yaşamak zorunda olduğu koşullar her ne kadar kötü olursa olsun bunlardan kurtulmak bireysel olarak mümkün olmayacaktır. Sistemin bir köşesinde kendine yer edinmiş biri bile sistemin başka bir yanından zarar görecektir. Sonuç olarak üniversite sınavı gençlerin geleceğini değil sadece gideceği üniversiteyi belirlemektedir. Gençliğe düşen de hangi üniversitede olursa olsun kapitalizmin yalan maskesini düşürmek için mücadele etmektir. Gençlerin hayat ideali hep birlikte mücadele edip bu yalana dayalı sömürü düzenini yıkmak olmadıkça ne gelecek ne de yaşanası bir hayat mümkün olmayacaktır.