Gericiliğin yeni icadı: Kadın üniversiteleri
AKP’nin 20 yıllık iktidarlığıyla bugün gelinen nokta ortadadır: olmayan bir mağduriyetin yaratılmasının ardından toplum hızla muhafazakarlaştırılmış, kadın erkek eşitliği ve laiklik ayaklar altına alınmıştır. Kadınları toplumsal hayatın dışına itecek kadın üniversiteleri gibi ayrımcı uygulamalar kadınlar için yaratılan tablonun daha da kararmasına sebep olacaktır.
Gönül Aydınlık
Gerici politikalarla eğitime müdahale eden, karma eğitim karşıtlığıyla tanınan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz sene G20 zirvesi kapsamında Japonya’ya gitmiş ve Japonya’daki kadın üniversitelerinin Türkiye için örnek teşkil ettiğini belirterek Türkiye’de de kadın üniversitelerinin kurulması için kollarını sıvamıştı. Japonya dönüşü katıldığı bir mezuniyet töreninde “Japonya’da 800 üniversiteden 80’i kadın üniversitesi. Kreşten alıp ilk, orta, lise, ardından üniversite olmak suretiyle farklı bir yapıyı oluşturmuş durumdalar. YÖK Başkanına hatırlatıyorum, çalışmanı da buna göre yap. Türkiye de benzer bir adımı atmalı.” sözleriyle YÖK’e direktif vermişti.
Üzerinden bir yıl geçen bu direktifle ilgili ilk somut adım atıldı ve kadın üniversiteleri “2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na” girdi. Bu programın YÖK başlığında yer alan ilgili maddesine baktığımızda “Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacaktır. Kurulması planlanan kadın üniversitesinin akademik birimlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılacaktır” ifadelerine yer verildiğini görüyoruz. Kadın erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla kadın üniversiteleri kurma girişimine başlandığı söylenmesine karşın kadın üniversitelerinin cinsiyetler arası eşitsizliği beslediği Japonya örneğinde rahatlıkla görülmektedir.
AKP’nin sermayenin çıkarlarına uygun olarak toplumu dönüştürmeye, toplumu dinsel referansa göre dizayn edilmesine yönelik politikalarının önemli bir bölümünün kadınlara ve eğitim alanına temas ettiği ortada duran bir gerçek. Dolayısıyla bu gerici politikaların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da arttırdığını söylemek mümkün. İmam-hatip okulları sayılarındaki inanılmaz artışla birlikte öğrencilerin seçeneksiz bırakılarak tercihe zorlanması, 4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılması, müfredatların bilimsellikten uzak hale getirilmesi, KHK’larla ilerici akademisyenlerin akademiden uzaklaştırılması, türbanın ilkokullara kadar inmesi vb. düşünüldüğünde eğitimin iktidar eliyle büyük bir hızla gerileşmeye götürüldüğü hatırlanacaktır. AKP iktidarı eliyle yapılan bu gerici müdahalelere ek olarak üniversitelerin yeniden şekillendirme süreçleri de dikkatleri üzerine çekmektedir. Tarikat ve cemaatlerin kol gezdiği üniversitelerde bilimsel çalışmalara ket vurulması, evrimle ilgili çalışmaların engellenmesi, üniversitelerin bölünerek şehir merkezlerinin dışına taşınması, kampüslerine millet bahçesi yapılması, külliye dayatmaları üniversitelerdeki dönüşümle ilgili önemli başlıklardır. Üniversitelere sokulmak istenen gericiliğin ve haremlik-selamlık uygulamaların bir uzantısını da kadın üniversiteleri kurma girişimi oluşturmaktadır.
Kadın üniversitelerinin tarihçesine göz atmak gerekirse 2. Dünya Savaşı öncesinde Japonya’da böyle üniversitelerin olmadığını görüyoruz. Çünkü bu dönemde kadınlar üniversiteye gidemiyorlardı. 2. Paylaşım Savaşı sonrasında ise yalnızca kadınların gidebildiği kadın üniversiteleri oluşturulmuş. Japon muhafazakarlığı kadın erkek eşitliğini yok sayar. Kadın üniversiteleri de bu yok sayışı beslemiş ve kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görmelerine katkı sağlamışlardır. Ancak son yıllara baktığımızda kadın üniversitelerinin tercih edilme oranlarının oldukça azaldığını söyleyebiliriz. Dünya genelinde kadın üniversiteleri genel olarak azalmışlardır. 50 yıl öncesinde ABD’de 230 kadın üniversitesi bulunurken günümüzde bu sayı 45’e düşmüştür. Fakat Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde bu sayı son yıllarda artmıştır.
Dünya üzerinde karma eğitime geçişle birlikte sayısı genel olarak gittikçe azalan kadın üniversitelerini kadınlara bir lütufmuş gibi sunan iktidar partisi bu adımıyla kadınları toplumsal hayattan uzaklaştırma girişimlerine bir yenisini daha eklemiştir. Hatırlanacağı üzere haremlik-selamlık uygulamalarla ilgili tartışmalar sıkça karşımıza çıkmaktadır: pembe otobüsler-taksiler, kadın erkek ayrı yüzme havuzları, ortaokullarda kız ve erkek öğrenciler için ayrı merdivenler… AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulduğu her fırsatta karşı çıktığı karma eğitim toplumsal ilerleme için vazgeçilmez bir ilkedir. Karma eğitim, küçük yaşlardan itibaren bir arada okuyarak karşı cinse saygı duymayı, davranışlarını ve söylemlerini olumlu yönde geliştirmeyi, toplumsal yaşamı paylaşmayı öğrenmeyi sağlayan önemli bir toplumsal öğretidir. Kadınları toplumsal hayattan uzaklaştırarak eve hapsetmeyi, erkeğin tamamlayıcısı rolüne bürünmelerini kendine görev bilen iktidar partisi kadın üniversiteleri kurma girişimiyle kadınların ikincil konuma itilmesini pekiştirmek istemektedir.
Bugün söylemleriyle ve hayata geçirdiği uygulamalarla kadın düşmanı olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz iktidar partisinin kadın erkek eşitliğini yok saydığı zihnimizin bir köşesinde her zaman yazılı durmalıdır. Dolayısıyla kadınların özgürlüğü için elzem olduğu savunulan birtakım uygulamalar -örneğin okullara türbanla girilmesinin serbestleştirilmesi- söylenenin aksine, kadınların özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Kadın üniversitelerine de buradan bakmak gerekmektedir. İsteyen kadınların üniversite eğitimlerine karma okullarda devam etmesi isteyenlerin de toplumdan izole bir biçimde kadın üniversitelerine gitmesinin kadınların özgürlüğü lehine bir uygulama olduğu yorumu yanlıştır. Dini yasalar referans alınarak muhafazakâr bir toplum yaratma hülyasının somutlaşmış bir adımı kadın üniversiteleridir. Kadın üniversiteleri ayrımcılığı körükleyecek, kadını ikincilleştirecek, toplumsal ilerlemeyi sekteye uğratacak orta çağ kalıntısı bir uygulamadır.
AKP’nin 20 yıllık iktidarlığıyla bugün gelinen nokta ortadadır: olmayan bir mağduriyetin yaratılmasının ardından toplum hızla muhafazakarlaştırılmış, kadın erkek eşitliği ve laiklik ayaklar altına alınmıştır. Kadınları toplumsal hayatın dışına itecek kadın üniversiteleri gibi ayrımcı uygulamalar kadınlar için yaratılan tablonun daha da kararmasına sebep olacaktır. Kız çocuklarının hızla düşen okuma oranları, erken yaşta evlilik adı altında çocuk istismarının meşrulaştırılması, infaz düzenlemesiyle kadına yönelik şiddetin meşrulaştırılması, kadınların toplumsal hayattan dışlanarak eve hapsolması şeklinde var olan kadın sorunu ülkemizde iktidar partisi ve onun gerici kurumları eliyle büyütülmektedir.
Pandemiyle birlikte derinleşen ekonomik kriz öğrenciler arasındaki eşitsizliği de artırmış, eğitim sistemi çökmüş ve milyonlarca öğrenci eğitime ulaşma noktasında birçok engelle karşılaşmıştır. Gençliğin sorunlarını görmezden gelen bir perspektifle hareket eden iktidar partisi üniversiteli gençliğin nitelikli, bilimsel ve eşit eğitime ulaşma talebini görmezden gelmekte ve bu süreçte üniversitelerin külliyelileştirilmesi, kadın üniversiteleri gibi birtakım başlıklarla üniversitelere saldırılara devam etmektedir. Bugün ne üniversiteli gençliğin ne de kadınların ihtiyacı kadın üniversiteleridir. AKP’nin siyasal islam ideolojisinin yapı taşlarını üretmek istediği üniversiteleri gerici politikalarla yozlaştırmakta bir beis görmeyen iktidar partisi toplumu daha da muhafazakârlaştıracak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek kadın üniversiteleri kurma girişiminden vazgeçmelidir. Kadınların toplumsal alanda varlık mücadelesine sahip çıkarak, gerici ve kadın düşmanı politikalarını karşımıza alarak, üniversiteli gençliğin ihtiyacı olan eşit, bilimsel, parasız ve ulaşılabilir eğitim talebinde ısrarcı olarak bu gerici ve çürümüş sermaye düzeniyle baş edebiliriz. Üniversitelere yönelik gerici saldırıları da haremlik-selamlık uygulamaları da kabul etmiyoruz! Gerici ve piyasacı eğitim sitemine karşı laik, bilimsel, aydınlanmacı eğitim gençliğin omuzlarında yükselecektir!