Kanlı Pazar'a giden yol
Gençlikten hâlâ hiçbir şey eksilmedi. Biz hâlâ anti-emperyalistiz, hâlâ devrimciyiz. Amerikan filosunu kovduğumuz gibi onların yerli işbirlikçilerini de bu yurttan defedeceğiz.
Meryem Kurtuluş
Tarihi yazanlar mı olacağız; yoksa sadece onun sessiz seyircileri mi? İşte gençliğin cevap vermesi gereken bir soru bu. Tarih işlerken akıntıyla birlikte ölü balıklar gibi savrulmak mı; yoksa yaşarken akıntıya karşı durma cesaretini göstermek midir gençliğe yakışan? Elbette ikincisinden yanayız.
Memleketin üstüne çökmüş onca karanlık ve yalan varsa, adil olmayan bu düzende bizlere adil olmayan ölümler düşüyorsa, geleceksizlikten ve karanlığın her türlüsünden nasibimizi alıyorsak; bize düşenin ‘cüret etmek’ olduğunu görenlerdeniz. Yeni bir ülke için, yeni bir memleket, aydınlık bir gelecek, emeklerimizin karşılığı için…
İşte bizi tarih yazma cüretine iten, kazanacağımız yarınların umududur. Aynı 68’in gençleri gibi…
Dünyada tekelci sermayenin yükseldiği, emperyalizme ve tüm baskılara karşı mücadelenin başladığı yıllardı 60’lar. Türkiye sermaye sınıfıysa ABD emperyalizmiyle kurduğu bağları güçlendirmek için fırsat kolluyordu. Emekçi çoğunluğun değil, bir avuç sermayedarın çıkarlarını kollayanlar, vatanı emperyalizme parsellenirken hiç utanmıyor, hatta Amerikan 6. Filosunun topraklarımıza ayak basmasından mutluluk duyuyorlardı. Ancak yankileri dört gözle beklerken hesaba katmadıkları bir şey vardı; bu ülkenin yurtseverleri…
1968 yılının yazında 6. Filonun ülkemize geleceği haberleri dört bir yanda konuşulmuş, emperyalizme karşı afişler yapılmış, bildiriler elden ele dolaşmış, tepkiler artmıştı. Bu çalışmalar sonucunda büyük protestolar düzenlenmiş, Amerikan emperyalizminin bekçisi 6. Filonun askerleri karaya daha ayak basar basmaz devrimci öğrenciler tarafından denize dökülmüştü. Bu durum karşısında ‘mahcup’ olan işbirlikçi hükümetse devrimci öğrencileri ‘cezalandırmak’0 için polis zorunu devreye soktu. Öğrencilerin yurtları arandı, onlarca öğrenci gözaltına alındı. Ancak bu sırada devrimcilerin öfkesini yıllarca diri tutacak bir olay da tarihe işlenmiş oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Vedat Demircioğlu, öğrenci yurduna yapılan bir baskın sırasında polisler tarafından pencereden atıldı. Vedat’ı öldürmekle, ne devrimci öğrenciler sustu ne de yurtseverlerin mücadelesi bir adım geriledi. Ancak Amerikan emperyalizmine karşı tepkiler burada bitmediği gibi memleketi parselleyenlerin, emperyalizm sevgisi de burada bitmemişti. Bundan 1 yıl sonra 6. Filo yeniden Türkiye’ye gelecekti…
Bu sefer tepkilerin daha büyük olacağını bilen işbirlikçi hükümet önlemlerini öncesinden almıştı. Emperyalizme karşı miting düzenlemek isteyen öğrencilerin mitingi iptal edilmiş, bununla da kalmamış birkaç gün öncesinden gericiler tarafından bir miting düzenlenmişti.
Bu miting kürsüsünün başında eski meclis başkanlarından AKP’li İsmail Kahraman da vardı. Kahraman o mitingde Fethullah Gülen tarafından kurulan “Komünizmle Mücadele Derneği” ile el eledir. Bu miting ve yapılan konuşmalar, emperyalizme bağlılık açısından gericilerin “abdest tazelemesi”dir. Şöyle ki mitingden iki gün sonra emperyalistlerin filosunu kıble yapıp namaz kılacaklardır…
Gericiler mitingde yurtseverlere karşı asılsız iddialarla, kışkırtmalarla aslında 69 Kanlı Pazarı’nın sinyallerini verirler. Devlet destekli gladyonun faaliyetleri bir yana, eş zamanlı olarak polis baskısı da yurtsever öğrencilerin üzerine yağmaktadır. Amaç çıkacak aykırı bir sesi kısmak, yurtseverleri korkutmaktır; böylece ekmek satar gibi, yağ satar gibi vatan satmaktır. Kendileri de bilirler, bu ülkenin Devrimci Vedat’ları varken hiçbir şey öyle kolay değildir.
6. Filonun ikinci gelişini devrimci öğrenciler, üstünde Vedat’ın resmi olan bir pankart ile karşılarlar ABD askerini. Bu pankartı da Vedat’ın okuluna asarlar. Ardından devrimcilerin 6. Filo ‘karşılamaları’ büyüyerek devam eder.
Eylemler sırasında gözaltına alınan öğrenciler için sonraki gün arkadaşları tarafından bu hukuksuzluğu teşhir edecek basın açıklamaları yapılır, devrimciler yurtseverlik mücadelesini bir adım dahi geriye düşmeden yükseltmeye kararlıdır. Bu olaylar sonunda Amerikan 6. Filosu geri döneceğini açıklar. Efendilerini hoşnut edemeyen işbirlikçilerse devrimcilere karşı saldırılarını yükseltirler, filonun ‘gönlünü alma’ derdindedirler. Gericiler yurtseverlere karşı savaş ilan eder, cihat çağrısı yaparlar. İki gün sonra yurtseverlerin düzenlediği emperyalizm karşıtı mitingde de “görevlerini” yerine getirmek için oradadırlar. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Derneği Başkanı Harun Karadeniz “Olaylı Yıllar Ve Gençlik” kitabında o sabahı böyle aktarmıştır:
“İlk haber Dolmabahçe Camii’nden geldi. Kalabalık bir grup cami çevresinde toplanmış namaz kılıyordu. Saat 10 sularında durumu bizzat görmeye gittim. Topluluğun çoğunluğu sakallı, bereli kimselerdi. Bize saldıracak olan bunlardı. Şehrin yabancısıydı, garip bir sessizlik içinde ve merakla çevrelerini seyrediyorlardı… Samimiler, inanmışlar sonuna kadar ve ölümü göze alarak kalkıp gelmişler buraya. Dini ve vatanı kurtaracaklar, can pahasına da olsa yapacaklar bu işi..”
16 Şubat 1969… Farklı kollardan toplanarak Taksim Meydanı’na yürüyen gençler, polisler tarafından miting alanına küçük gruplar olarak alındılar. Bu sırada önce Dolmabahçe’de 6. Filoyu kıble bilip namaz kılıp sonra da ellerinde silahları, taşları, sopalarıyla meydana gelen gericiler, devrimcilere saldırdılar. Burada çıkan olaylarda iki genç gericiler tarafından öldürdü.
İçişleri Bakanı bunun solcuların saldırısı sonucu gerçekleştiğini söyledi. Dönemin başbakanı Morisson Süleyman ise bunların “hür memleket” işareti olduğunu hiç utanmadan savundu. Tepkilerin ilk gününden beri basın yoluyla eli kanlı gericilerin propagandasını yapan bunun karşılığında da 350 bin dolar ödenen işbirlikçi Mehmet Şevket Eygi’yi de anmamak olmaz.
Ne yurtların basılıp öğrencilere işkence edilmesi, Vedat Demircioğlu’nun pencereden atılarak öldürülmesi, gericilerin bıçaklarla İstanbul’un göbeğinde “polis müdahale edemeden” (!) devrimci, yurtsever öğrencilere saldırması, bizleri durduramamıştır. Amerikan filosu yurttan kovulmuştur.
Gençlikten hâlâ hiçbir şey eksilmedi. Biz hâlâ anti-emperyalistiz, hâlâ devrimciyiz. Amerikan filosunu kovduğumuz gibi onların yerli işbirlikçilerini de bu yurttan defedeceğiz.