Konuştu Orta Çağ Havarisi
"Gayretullaha dokunmak"...Öncelikle Bedri Gencer’e tüm gençlik adına bilimsel(!) açıklamasından dolayı teşekkür etmek istiyoruz. Teşekkür etmek istediğimiz diğer nokta şudur ki, gericiliğin bilimin yakasına ne kadar yapıştığını net bir şekilde anlaşılır kılmasıdır.
Melek Yıldız
Her çağda olduğu gibi yaşadığımız çağın içerisinde gericilikle karşı karşıya olduğumuzu ve mücadelemizin öncelikli temellerinden birinin gericiliği ortadan kaldırmak olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Gericilikle mücadele pratiğinin dönemin güncelliğine göre değişim göstermesi gerektiğinin de farkındayız. Ancak mücadele sorumluluğumuz ne kendimiz, ne kendi çevremiz, ne gördüklerimiz ve gözlemlediklerimiz, ne de kendi yaşıtlarımızla sınırlandırılmamalıdır. İçinde bulunduğumuz dönemde gericilik, toplumsal temellerin en derinine kadar inmiş, her yerde kendini sivri bir şekilde ortaya koymayı başarmıştır.
Toplumun yönetim kadrolarında görmeye alışık olduğumuz gericiliğin, içinden geçtiğimiz süreçte eğitim kadrolarında yükselmesiyle gençliğin dikkatini bir hayli çekmekte ve gençliğe düşen mücadele sorumluluğunun ciddiyetini kavramakta önemli bir etken oldu diyebiliriz. Eğitim alanında gericilik öğretisini kendisine bir misyon olarak biçen akademisyenlerin bizatihi amaçlarının toplumsal yapıda gericiliği kalıcılaştırmak olduğunu görmekteyiz ve üniversite gençliği olarak her zaman cevabımızı vermeye, karşı durmaya devam edeceğiz.
Karşı mücadele verdiğimiz insanları bir parça tanıyacak olursak hatırlatma niteliğinde İstanbul Üniversitesi’ni bölmeye çalışanlar, yemekhane zamlarıyla öğrencinin boğazından tasarrufa gidenler, Marmara Üniversitesi’ni külliye yapmaya çalışanlar, İstanbul Teknik Üniversitesi kantin ve yemekhanesini özelleştirme kararıyla satanlar, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde millet bahçesi yapanlar, kendilerine özel banyo ve abdesthaneyle gündeme gelenler ve daha niceleri… Lafı uzatmak istemediğimden örnekleri başlıcaları olarak sınırlandırdım fakat bu kadar olmadığını bir üniversite öğrencisi olarak bilmekte ve yaşamaktayım. Bundan dolayı yurtlardan, kütüphanelerden, ringlerden ve dersliklerden bahsetmeyeceğim. Bunlardan ziyade bahsetmek istediğim şey, dün Elazığ’da yaşanmış olan deprem sonrası yüzleştiğimiz korkunç görüntüye farklı bir bakış açısı(!) katmak isteyen Bedri Gencer’in sözleridir. Yıldız Teknik Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri “Profesörünün” açıklaması “Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, ebola virüsü… Avustralya, Çin gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı”. ‘Gayretullaha dokunmak’ı daha anlaşılır kılmak adına bir parantez açmak istiyorum. Gayretullah, Allah’ı gazaba tahrik eden davranışlar sonucunda Allah’ın toplumu cezalandırması olarak kullanılmaktadır. Öncelikle Bedri Gencer’e tüm gençlik adına bilimsel(!) açıklamasından dolayı teşekkür etmek istiyoruz. Teşekkür etmek istediğimiz diğer nokta şudur ki, gericiliğin bilimin yakasına ne kadar yapıştığını net bir şekilde anlaşılır kılmasıdır. İnsanın topluma bakışının ne olması gerektiğini öğrencilerine bir temsiliyet abidesi olarak sergileyen “hocamıza” yalnızca bir üniversite öğrencisi olarak, depremin yer kabuğu içinde kırılmalar nedeniyle olduğunu belirtmek isteriz. Mesele gökte değil, yerdedir anlayacağınız…
Bugün Elazığ’da yaşanan deprem sonrası enkaz altında ölenlerin ve hala enkaz altında yaşam mücadelesi verenlerin yaşadıkları acı ve güçlük, işledikleri bir günahın bedeli değil, hakkı olanın bulunduğu sınıfın üstüne ayak basanlar tarafından çalınmasının bir bedelidir. Ölenler üst sınıfların konumunu koruması için ölmüş, sınıflı toplumun altında ezilerek yaşam mücadelesi verenlerin çektiği acı bugün enkaz altında yaşam mücadelesi verenlerle somutlanmıştır. Karşı karşıya kaldığımız şeyin kendisi gerçeklikten başka bir şey değildir. Eğer pratikte yaşadığımız olaylara ve acılara gerçekçi ve bilimsel bir bakış açısı kazandıracaksak gerçek bundan ibarettir.