Sorun pandemi mi? Dolar neden artıyor?
Türkiye sermaye sınıfının ve temsilcilerinin yıllardır ekonomik başarı olarak sunduğu politika, yüksek faiz ile döviz girdisi sağlayarak kısa vadede bir ekonomik ilerlemenin gerçekleşmesidir; fakat uzun vadede döviz çıkışı ile ekonomik gerileme yaşanır.
Seyhun Sarıtaş
Türk lirasının değer kaybetmesinin altında bir dizi sebep yatmaktadır. Bu sebeplerin tamamının
Covid-19 etkisi olarak kabul edilmesi ve halkın çoğunluğunun bu şekilde düşünmesi kısmen doğrudur fakat tamamen değil. Çünkü pandemi etkisi kadar merkez sermayenin yönelimleri, Türkiye gibi ülkelerin ekonomisinde etkilidir. Bu yazıda Türk lirasının değer kaybetmesinin ayak bastığı zeminleri irdelemeye çalışacağız.
Pandemi sürecinin ekonomiye etkisi elbette çok büyük. Fakat bu etki sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı etkilemekte. Dünya ticaretinde salgınla büyük bir daralma yaşanmıştır.[1] Bu etkiyi kabaca düşündüğümüzde ekonominin temel devindiricisi olan talebin azalması şeklinde tanımlayabiliriz. Talebin yani tüketimin azalması ile üretilen ürünlerin satın alınmaması sonucunda ortaya çıkacak sorunları önlemek için tüm dünyada merkez bankaları faizleri indirdi, hükümetler ise maliye politikaları uyguladı. Burada şu sorunun sorulması gerekiyor; faizleri indirerek pandemi sürecinde tüketimi arttırabildik mi? Bu uygulamanın çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz fakat birazda olsa etkili olmuştur. Çünkü insanların çoğu bu süreçte faizlere bakarak değil hastalıktan korunmak için tüketimlerini azalttı.
Bu faiz indirimi ise yabancı yatırımcının Türkiye’den parasını çekmesine sebep oldu. Çünkü Türkiye yıllardır yüksek faiz ile yabancı sermaye çekerek dolar girdisi sağlıyordu. Ama bu süreçteki faiz indirimi ile yabancı yatırımcının yüksek faiz almak için getirdiği dövizi merkeze çekmesine sebep oldu.
Bunun yanı sıra Türkiye’nin CDS primi(risk primi) bu dönemde çok yükselmiş durumda.[2] CDS priminin artması ise yabancı sermayenin ülkeye döviz girdisi sağlamasının önüne geçmiş ve yine bir sermaye çıkışı etkisi yaratmıştır.
Bu dönemde çalışamayan emekçilere ve karları azalan sermayeye yardım fonlarının sağlanması da TL’nin değer kaybetmesine sebep olmuştur. Uygulanan politikada sermayedarların kârlarının kurtarılmasının bu düzende birincil önem arz ettiğini vurgulamamız gerekir. Para arzı artışı TL’nin piyasada dolar karşısında çoğalmasına sebep olmuştur. Çok olan bir şeyin değeri az olana göre ucuzlamaktadır. Bunun sonucunda TL’nin değerinin azalmasının bir diğer sebebi de para arzı artışının etkisidir diyebiliriz.
Görüldüğü üzere pandeminin TL’nin değer kaybında çok büyük etkisi bulunmaktadır. Fakat bu tabloya biraz daha tarihsel bakmamız gerekiyor. Öncelikle Emperyalist-Kapitalist sistemin yönelimlerinin Türkiye gibi ülkelere karşı uyguladığı politikalara değinmemiz, bu politikalarında emperyalist hiyerarşinin dengeleri sonucunda şekillendiğinin altını çizmemiz gerekir.
(1) Trump iktidarı ile ABD’nin sermayeyi, Çin’in ve Rusya’nın yükselişine karşı, merkeze çekme hamlesi Türkiye gibi emperyalizme bağımlı ülkelerden döviz çıkışına ve parasının değer kaybetmesine sebep olmuştur. (2) Ek olarak Ortadoğu’da ABD’nin politikaları ile Türkiye’nin yönelimleri arasında ortaya çıkan siyasal başarısızlıkların etkisinin de ekonomiye yansımalarının altını çizmemiz gerekir.
(3) Burada en önemli başlık, merkez sermayenin kar oranlarını arttırmak adına merkez ülkelerden çevre ülkelere sermaye girdisi sağlaması ve uzun vadede bu girdilerin sermaye+kar olarak geri çekmesi sonucunda çevre ülkelerin ekonomik olarak yapısal bir gelişememe sorunu yaşaması şeklinde değerlendirilmelidir.
Türkiye sermaye sınıfının ve temsilcilerinin yıllardır ekonomik başarı olarak sunduğu politika, yüksek faiz ile döviz girdisi sağlayarak kısa vadede bir ekonomik ilerlemenin gerçekleşmesidir; fakat uzun vadede döviz çıkışı ile ekonomik gerileme yaşanır.
Son olarak emperyalist kapitalist sistemin yönelimleri sonucunda, zaten artması gereken doların pandemi etkisi ile biraz daha fazla artmış olduğu söylenebilir. Burada ise çıkış yolu siyasal tercihler sebebiyle bulunamamaktadır. (IMF ile anlaşma yapılamaması). Faizler pandemi sürecinde daha da yükseltilememektedir. (Tüketimin arttırılmak istenmesi) Zaten daha çok faiz, uzun vadede daha fazla sermaye çıkışına sebep olunabilir. Türkiye’nin yaşadığı döviz sorununa çözümü ise yine yüksek faiz ve İMF anlaşmaları ile muhalefet vaat ediyor. Tabi bu emperyalizme bağımlılığı arttıracak ve sermayenin farklı gruplarını öne çıkaracak kısa vadeli bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumdan kökten bir çıkış ise planlı ve üretime dayalı bir ekonomi ile mümkündür. Bu durum ise düzen içinde mümkün değildir…
[1]https://www.marinevesseltraffic.com/1998/01/baltic-dry-index-bdi.html (Baltık Kur Endeksi ile Dünya ticaretindeki azalma hakkında çıkarımlar yapabiliriz.)
[2]https://tr.investing.com/rates-bonds/turkey-cds-5-year-usd (CDS Primi: Alacağın ödenmeme riski, borçlanma maliyeti olarak özetlenebilir.)