Tekstil işkolunda işçilerin durumu
Sermaye tekstil sektöründe acımasız bir sömürü ile inanılmaz zenginleşirken, işçiler ise alabildiğine yoksullaşmış durumda. Salgın döneminde bu durumun etkisi daha da belirgin hale geliyor. Sayılar ve haberler bunu kanıtlar düzeyde.
Ali Rıza Gültekin
Tekstil İşçisi/Sınıf Tavrı GYK Üyesi
Önce Çin’i kasıp kavuran, kısa sürede tüm dünyaya yayılarak Avrupa ve ülkemizde de etkilerini gösteren salgın karşısında, toplum sağlığı için alınan önlemlerin ekonomik ve sosyal sonuçları da yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Binlerce işçi Koranavirüsü fırsat bilen işverenlerin acımasız insafına bırakılarak zorunlu ücretsiz izin ya da komik ücretlerle kısa süreli çalışma biçiminde formüle edilen kölelik ücretlerine mahkum edildi. Ya da tazminatsız işten ayrılmaya zorlandı, zorlanıyor.
Virüsten olumsuz biçimde etkilenen ekonomik yaşamın sonuçların, özellikle işçilerin üstündeki etkisi, git gide daha da belirgin hale gelmeye başladı. İşçiler, hem zor koşullarda işe gitmek, hem de ailelerine virüsü bulaştırmamak için çaba göstermek durumundalar.
Virüsün yaygınlaşmasını önlemek amacıyla sokağa çıkılmasını neredeyse yasaklayanlar, nedense işçilerin öbek öbek fabrikalara gitmesinde bir sakınca görmüyorlar. Servislerde, üretim sürecinde işyerlerinde yüzlerce işçi hiç bir koruyucu önlem alınmadan çalıştırılıyor.
Gazete Manifesto’da 28 Nisan günü yayınlanan yazıya göre durumun vahameti şöyle anlatılıyor:
“UNIDO’nun 28 Mart tarihli raporuna göre; ILO’nun verilerinden çıkan sonuç, 2,7 milyar işçinin, Korona virüs nedeniyle oluşan kriz durumundan etkileneceği ve raporun çarpıcı sonucuna göre; sadece işsiz kalacak işsiz sayısının 25 milyon düzeyinde olacağı belirtiliyor. Hassas olmayan ölçümlemelere göre; işçi sınıfının bu krizden kaybı tüm dünyada 3,7 trilyon doları bulacak Bu durumda dünyadaki çalışan insan nüfusunun yüzde 80 den fazlası etkilenecek
Gene BM’nin hazırladığı rapora katkı sunan ekonomistlere göre; dünyanın üretim sektörü krizden derin etkilenecek. Ortalama 50 milyar dolarlık bir değerin yitirileceği hesap edilirken, Latin Amerika dan Afrika ya kadar geniş bir coğrafyada “sanayisizleşme” sorunu ortaya çıkmış durumda.
Otomotiv, tekstil, kimya gibi sektörler, dağıtım zincirindeki aksamalar nedeniyle sorunlar yaşarken, talep krizini arz krizi takip ediyor” [1]
Durumun özetine göre; KOVID-19 sadece emekçilerin sağlığını değil, aynı zamanda sosyal yaşantısını da derinden etkileyecek. Hem de çok derinden!
Tekstil sermayesi ve devlet arasındaki ilişki
Türkiye’de tekstil sektörünün durumu da farklı değil. Tekstil sektörü ciddi bir biçimde süreçten etkilenirken, devlet sermaye sınıfını kurtarmak için her çabayı gösteriyor. Son günlerde ortaya çıkan haberler bunu kanıtlar nitelikte.
Geçenlerde Korona virüs salgını sonrası alınacak ekonomiyi kurtarma önlemlerinde önceliğin dört sektöre verileceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle tarım, tekstil, sanayi ve bu üç sektörün ardından turizmde kademe kademe rahatlamanın başlaması planlanıyor” değerlendirmesini yaptı. [2]
Şimdilik bunu, tekstil sermayesini maske yapımında görevlendirerek ayakta tutmaya çalışıyorlar. Tekstil patronları, adeta krizi fırsata çevirerek, devletin verdiği destekle kendilerine kâr payı bulmaya çalışıyor. Bunun en net örneğini maske üretiminde görüyoruz. Bakanlığın, birçok üreticinin yanı sıra LC Waikiki’den de maske talep etmesinin ardından derhal harekete geçtiklerini belirten Yönetim Kurulu Başkanı Küçük, şunları kaydetti:
“Ham madde teminini ve gerekli tüm makine teçhizatını üstlenerek, imalat altyapısını kurduk. LC Waikiki ve Taha Grubu olarak, sadece bir hafta içinde, gerekli tüm tedbirleri almak suretiyle, tesislerimizi maske üretim üssüne dönüştürdük ve 2,5 milyon adet maske üreterek Sağlık Bakanlığı’na hibe ettik.” [3]
Anlaşılan o ki; bu tekstil sektörüne yapılan tek yardım ihalesi değil. Aynı zamanda maske yapımı için yatırıma doğrudan devletin devletin kendisi değil, devletin verdiği teşviklerle sermaye sınıfı giriyor. Örneğin, maske yapımı için şu haber hangi bakış açısının hakim olduğunu gösteriyor:
“150 milyon lira yatırımla faaliyete geçecek olan fabrikada, N95 tipi medikal maskelerden ayda 18 milyon 720 bin adet, 3 katlı cerrahi maskelerden ise ayda 300 milyon adet üretim planlanıyor”. [4]
Yine de bu tekstil patronları için yeterli olmuyor. Tekstil işkolunun ne kadar zor bir durumda olduğunu, İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe açıklıyor ve adeta aç gözlülükle daha fazlasını istiyor:
“Mağazaların kapanması iş yaşamını durdurdu. Firmaların yüzde 90’ı çalışmıyor. Kısmi çalışmalar yapılacak. Talep olmadığından işler durdu. Nisanda yüzde 70 civarında ihracatta bir düşüş olacağını düşünüyoruz. Maksimum yüzde 30 bir ihracat yapılabilir.” [5]
Böyle bir durumda dahi kendi kârlarından vazgeçmedikleri ortada…
Tekstilin sermaye açısından ne kadar önemli olduğu yıllık kazançlarından belli oluyor. LC Waikiki, bu yılı 20 milyar TL ciroyla kapatacak. 2023 yılında ise 10 milyar dolar ciro hedefinin 6 milyar dolarını yurtdışından elde etmeyi planlıyor.
Bu sadece Türkiye’de geçerli değil. Tüm dünya tekstil patronları en zenginler arasında. Bünyesinde Zara, Massimo Dutti ve Pull&Bear gibi markaları bulunduran Inditex’in kurucusu Amancio Ortega, Microsoft Kurucusu Bill Gates’i geride bırakarak dünyanın en zengin insanı oldu.
Ekonomania tarafından Inditex grubun 2018 mali yılı rakamları açıklanırken de durum aynı. Grubun 1 Şubat 2018-31 Ocak 2019 yılını kapsayan 2018 yılı değerlendirmesine göre, 26,1 milyar Euro’ya ulaşan ciro, mağaza olan ülkelerin yerel parasında ortalama %7 ve Euro cinsinden ise %3 büyüme gerçekleşti. Karlılıkta ise geçen yıla göre %12 artışa ulaşıldı.
Dolayısıyla tekstil sektörü sermaye düzeni için vazgeçilmez olurken, sermaye ile devlet arasındaki bağ hem kriz zamanlarında, hem de normal anlarda açığa çıkıyor.
Covid-19 ve tekstil işçileri
İşçiler için ise durum tam tersi. Sektörün devasa büyüklüğü ve istihdam ettiği işçi sayısı inanılmaz büyük olurken, sektörün işçi profili ise sermayedarların tam tersi. Sermaye tekstil sektöründe acımasız bir sömürü ile inanılmaz zenginleşirken, işçiler ise alabildiğine yoksullaşmış durumda. Salgın döneminde bu durumun etkisi daha da belirgin hale geliyor. Sayılar ve haberler bunu kanıtlar düzeyde.
Sektörün büyüklüğü düşünüldüğünde ve sektörde kayıt dışı çalışanlar ve ilişkili olduğu alt sektörlerle birlikte değerlendirdiğinde, 2-2,5 milyon civarında çalışanı olduğu tahmin ediliyor. Resmi rakamlara göre 1,148,954 kişinin çalıştığı ve 14 sendikanın bulunduğu sektörde; sendikalı olarak yalnızca 101,627 işçi çalışıyor. [6]
Tekstil sektöründe sömürü virüsle beraber daha da yoğunlaşacağa benziyor. Özellikle Covid-19 döneminde sömürünün daha da ayyuka çıkığı sektörde, çalışma koşullarının daha ağır sonuçlara yol açtığını ve sömürünün tavan yaptığını görebiliyoruz.
İşte iki haber durumu açıklıyor. İlki İstanbul’dan… İstanbul’da faaliyet gösteren Ünlü Tekstil’de onlarca işçide koronavirüs olgusu saptandığı iddia edildi. Başka bir işyerinde, bir işçide yapılan testlerin pozitif görülmesine karşın, 800’den fazla işçinin çalıştırılmaya devam edildiği, onlarca işçide de benzer durumun saptandığı gözlendi. [7]
Uşak yerel basınında yer alan habere göre, iplik fabrikasında çalışan bir kadın işçinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği iddia edildi. Kadın işçinin kimliği hakkında ise resmi kurumlar tarafından bir açıklama yapılmadı.[8]
IndustriALL’ın bu konuda yayınladığı rapor açık bir biçimde durumun ne aşamada olduğunu gösteriyor. Ortaya çıkan resim yıkıcı. COVID-19’dan en çok etkilenen ülkelerde alınan sosyal mesafelenme önlemleri, binlerce hazır giyim fabrikasının toptan kapanmasına ve dolayısıyla milyonlarca işçinin de sosyal güvenlik ağı olmadan işten çıkarılmasına neden oluyor. Virüsün konfeksiyon üreticisi olan ülkelerde yayılmasıyla daha da fazla fabrika kapanmaya zorlanacak ve potansiyeli olarak milyonlarca işçiyi işlerinden edecek.
İşsizlik ise ayrı noktaya gelmiş durumda. Koronavirüs öncesi standart işsizlik 4 milyon 362 binden 12 milyona çıkabilir. Üstelik geniş tanımlı işsizliğin de 15 milyona çıkma ihtimali bulunuyor. Kısa çalışma ödeneğine başvuran 1,5 milyon kişi ve kayıtdışı çalışan kişilerin işsiz kalması bu verilere eklenmiş durumda. Bir başka deyişle işsizlik tam üç kat artma tehdidi ile karşı karşıya.[9]
Tekstil işçisine buradan düşecek pay ise ne yazık ki daha büyük!
Sonuç yerine tekstil işçisini bekleyen: Mücadele ve örgütlenme!
Tekstil işçisinin durumu bize büyük bir görevin var olduğunu gösteriyor. Bugün yeni bir sınıf hareketi ve yeni bir sendikal hareket, işçi sınıfının on yıllardır biriktirdiği deneyim ve yaratmış olduğu değerlerle yeniden ayağa kalkmalıdır. Bugün gerek sınıfın siyasal arayışı, gerekse sendikal hareketin yeniden örgütlenmesi ihtiyacı nesnel bir boşluk yaratmaktadır.
Bizler, sınıfın tavrını hem ülke siyasetinde, hem sendikalarda hem de işyerlerinde ortaya koyma iradesi gösterenler; yol haritasını çizmiştir. Tekstil işçisi, artık işyeri komitelerini kurmaya başlamalı örgütlü bir mücadeleyi önüne koymalıdır!
Selam olsun işçi sınıfına, selam olsun yolumuzu ilmek ilmek dokuyanlar!
Notlar
[1] https://gazetemanifesto.com/2020/mercek-ne-olacak-bu-dunyanin-hali-351906/
[2] https://www.sondakika.com/amp/haber-cumhurbaskani-erdogan-ramazan-bayrami-sonrasi-13152315/
[3]https://www.milligazete.com.tr/haber/4178738/lc-waikiki-haftada-40-milyon-maske-uretiyor
[4] https://www.stendustri.com.tr/m/haberortak/aytim-tekstil-den-150-milyon-tl-yatirimla-maske-fabrikasi-h105655.htmlAksaray’da
[5]https://hbr.tk/ifGLhZResmi
[6] https://ailevecalisma.gov.tr/media/35790/2020-ocak.pdf
[7] https://gazetemanifesto.com/2020/unlu-tekstilde-isciler-tedirgin-348546/
[8] https://www.evrensel.net/haber/401914/usakta-bir-tekstil-iscisi-koronavirus-nedeniyle-hayatini-kaybetti
[9] https://www.birgun.net/haber/salgin-7-5-milyon-yeni-issiz-yaratabilir