Yandaş da yandaşmış haa
Engin Ardıç da gençliğin düzen gömleğini giymediğini fark etmiş olmalı ki bu hınçla gençliğe apolitik yaftası yapıştırmış ve buradan yola çıkarak Gezi direnişi için "vandallık ve çapulculuktan ileriye gidememiştir" ifadesini kullanmıştır.
Ekin Yıldız
Son dönemlerde ülke gündeminde gençlik ve ‘Z kuşağı tartışması’ yoğun bir şekilde yer almakta, gençlik üzerine söz söyleme haddini kendinde bulan herkes, kendi zihniyet yapısına göre gençliği tanımlamaya çalışmaktadır. Ancak bu kişiler gençliği kendi sahte kalıplarına uyduramayacaklarının farkında olmalarının yanı sıra söylemlerinin de acizlikten ibaret olduğunu görmemektedir. Çünkü onlar için gençlik sandıkta aldıkları bir oydan, patronlar için ucuz iş gücünden ve de toplumsal meşruluklarını sağlamada kendi sınıflarının zihniyetini halk tabanına yayma aracından ibarettir.
Engin Ardıç da “Kuşak da Kuşakmış Haa”’’ başlıklı yazısı ile gençlik üzerine söz söyleme ve bunu yaparken de gençliğe hakaretler yağdırma hadsizliğinde bulunmuştur. Yazının üslubunun hakarete dayanmasının en temel sebebi de gençliğin iktidara ve iktidarın düzen savunucularına gösterdiği tepkinin üzerilerinde yarattığı kuyruk acısından kaynaklanmaktadır. Yazı boyunca düşülen bir yanılgı da gençliğe cahil ve apolitik yaftası yapıştırarak, gençliğin kendi hakkında söz söyleme yetisinden mahrum olduğu iddiasıdır. Ancak gençlik tarih boyunca olduğu gibi bugün de sermaye iktidarı ve onun yandaşlarına cevap vermekten, bu emek sömürüsüne dayalı düzene sırtını dönmekten geri durmayacaktır. Engin Ardıç’ın gençlik üzerine söylediği her sözü teker teker ele aldığımızda göreceğiz ki gençliğe yöneltilen her eleştiri, kapitalist dünya düzeninin gençlerde var etmek istediği özelliklerdir; bu özellikler sayesinde düzenin yarattığı çelişkilerin görülmemesi ve gençliğin tahakküm altına alınması istenmektedir. Ardıç’a soruyoruz: Düzenin var etmek istediği gençlik yapısı böyle iken hem bu düzenin savunuculuğunu yapıp hem de gençliğe atfedilen bu özellikleri eleştirmek iki yüzlülük değil midir?
Biz “Z kuşağına” dönelim; genel tanıma göre 2000 yılından günümüze kadar geçen süre içerisinde doğan kişiler bu kategoriye dahil ediliyor. Önümüzdeki seçimlerde seçmenlerin ciddi bir oranını oluşturacak bu kesimi çeşitli siyasi kuruluşlar kendi ilkeleri bağlamında tanımlayarak kapsamaya çalışıyor. Ancak önceki kuşaklarda olduğu gibi bu kuşağı da doğru tanımlayabilmek için bu kuşağın içinde bulunduğu toplumsal koşulları incelemek gerekir. Bir toplumun, toplumsal koşulları ve toplumsal dinamiğini incelemek için başat olarak bakılması gereken şey de bu koşulları oluşturan ekonomik ilişkilerdir.
2000’li yıllara doğan gençlik de kapitalist dünya düzeninin içine doğmuştur ancak onları öncekilerden ayıran temel etken günümüzde teknolojinin çağ atlamış olmasıdır. Ülkemiz adına bu durumu incelediğimizde karşımıza çıkan bir gerçek de bu kuşağın dünyaya geldiğinden beri AKP iktidarının ve onun politikalarının etkisi altında hayatlarını sürdürme zorunluluğudur. Bugün gençlik hakkında atıp tutanlar öncelikle AKP’nin Orta Çağcı gömleğini gençliğe giydirmek için uyguladığı politikalara bakmalıdır. Zaten sinirlenip atıp tutmaya yönelmelerinin sebebi de AKP’nin bu politikalarla gençliği kapsayamadığını görmeleridir.
Biz kendileri için bu durumu biraz açalım: AKP iktidarı, hoca efendileri olan Fetullah Gülen ile ters düşene kadar özel okulları, dershaneleri bu cemaatin tekeline vermiş; gençliği karanlık, gerici zihniyete teslim etmiştir. Gülen cemaati ile arası bozulunca da Gülen cemaatini terör örgütü ilan ederek gericiliği örgütlü yürütme işi için başka cemaatlerle ya da vakıflarla anlaşıp bunların okullarda rahatça çalışma yürütebilmesi için yasal düzenleme yoluna gitmeye çalışmıştır. Tabi bunları yaparken de okulların disiplin yönetmeliklerinde öğrencilerin siyasi ve ideolojik amaçlı faaliyetlere katılmaları, bunlarla ilgili amblem, afiş, rozet, yayın ve benzerlerini taşımaları ve bulundurmalarının yıkıcı , bölücü faaliyetler olduğunu belirtmeyi de unutmamıştır. Peki okullara cemaatlerin, gerici vakıfların sokulması ve gericiliğin örgütlenmesini sağlamak ideolojik, siyasi bir çalışma değil midir? Elbette öyledir ancak iktidar mekanizması meşruluğunu sağlamak için bunlara ihtiyaç duymakta ayrıca kurmaya çalıştığı korku ve baskı düzeniyle bu sorunun kendisine sorulmasına engel olmaya çalışmaktadır. Bu sebeple AKP iktidarı ve onun yandaşlarına göre gençler ancak insanca yaşamanın mümkün olmadığı bu sömürü temelli düzeni kabul edip sermayenin sözcülüğünü ve savunuculuğunu yaptığı koşulda politik olacaktır. Çünkü onlar için karşıt bir görüşü savunmak politik mücadele yürütmek değil suçtur.
Engin Ardıç da gençliğin düzen gömleğini giymediğini fark etmiş olmalı ki bu hınçla gençliğe apolitik yaftası yapıştırmış ve buradan yola çıkarak Gezi direnişi için “vandallık ve çapulculuktan ileriye gidememiştir” ifadesini kullanmıştır. Başta da belirttiğimiz gibi bu söylemler iktidarın ve yandaşlarının aydınlık fikirlere karşı korkusundan, geleceğini sermaye düzeninin eline bırakmamakta kararlı olan gençliğe karşı acizliğinden ibarettir.
Ardıç, yine bu zihniyetle gençliğin bencillik düzeyinde bireyselci olduğunu, toplumsallıkla bir bağı olmadığını iddia etmektedir. Bu iddiası ile sermayenin ve ülkemizde sermayenin sözcülüğünü yapan AKP iktidarının yaratmak istediği gençlik ideası dışına çıkamamış, yazının genelinde olduğu gibi komik duruma düşmüştür. Ardıç’a hatırlatıyoruz: Bencil, bireyselci dediği gençlik liselerde AKP’nin karanlığına sırt dönmüş, YKS sürecinde sınav tarihinde oyun oynarcasına yapılan değişiklere bu pandemi sürecinde sokağa çıkamasa da tepkisiz kalmamış, üniversiteye profesör diye sokulan AKP’nin kirli zihniyetinin temsilciliğini üstlenmiş ve sözde eğitimcinin odasını mühürlemiştir. Sizin gençliğe bencil yaftasını yapıştırmanız tüm bunlardan gocunmanızdandır!
Evet, günümüz gençliği teknoloji çağında doğmuştur. Teknolojik gelişmeler ve onun imkanları ile içli dışlıdır. Ardıç, gençliğin sosyal medya ve teknoloji ile ilişkisini ele alırken gençliğin bilgisinin site malumatları ile sınırlı olduğunu iddia etmektedir. Biz yine kendisine soruyoruz: Bu iddia AKP iktidarının eğitimde sınıfta kaldığının ve gençliğin dünyadan haberdar olmak için internetten araştırma yapma, kendi imkanları ile gerçeğe ulaşma zorunluluğunun olduğunun bir itirafı mıdır? Çünkü AKP’nin eğitimi, sadece düzene uyum sağlama öğretisine dayanmaktadır. Bunu kabul etmeyen gençlik de günümüzde bir çok konu hakkında farkındalığa en çok internet aracılığıyla erişmektedir. Ardıç da bu farkındalıktan çekinmiş olacak ki gençliği bu bağlamda eleştirme cüretinde bulunmuştur. Bir önceki seçimde AKP’nin adayı gençlere ücretsiz internet imkanı vaadinde bulurken bugün aynı AKP, sosyal medyada kısıtlamaya gitme tehdidi ile internette özgür erişim hakkını engellemeye çalışmaktadır. Bunun sebebi de gençlerin Erdoğan’a yine sosyal medya üzerinden verdiği tepkidir. Açıkça anlaşılıyor ki bu tepki de Ardıç tarafından arsızlık ve şımarıklık olarak nitelendiriliyor.
Son olarak Ardıç ve onun gibi diğer iktidar sözcüleri bilmelidir ki gençliğin hayatı tamamen sosyal medyaya, internete bağlı değildir. Ücretsiz internet vaatleri de internet kısıtlama tehditleri de gençliğin tepkisini soğuramayacaktır. Tam aksine yaptıkları her açıklama ile gençlerin gözünde yerin dibine batmaya devam etmektedirler. Bu düzenin insanlık dışı koşulları yüzünden birçok sıra arkadaşımız hayatına son vermişken “sosyal medyayı ellerinden alsan intihara kalkışırlar” ifadesini kullanabilmek demek, toplumun mahkum edildiği sınıf çelişkilerini görmezden gelmek, geçim sorunu yokmuş gibi davranmaktır. Gençliği internetsizlik değil Ardıç’ın savunuculuğu yaptığı bu düzen intihara yöneltmektedir.
Bu tabloda gençliğe düşen temel sorumluluksa kendileri hakkında söz söyleme çabasına giren siyasileri dinleyip gelecek umutlarını bunlar üzerinden kurmak değildir. Gençliğin temel sorumluluğu bu düzenin çarklarını kıracak olan sosyalizmin safında örgütlenerek topyekün mücadeleye katılmaktır. Bu düzen ve bu düzenin siyasi yapılanmaları bizlere ne ekmek ne de gelecek sunmamakta; emeklerimizi sömürerek kendi sermaye iktidarını sağlama almaya çalışmaktadır. Gençlik gelecektir ve gelecek yalnızca sosyalizmle inşa edilebilir.