Reklam
Kategoriler: Serbest Kürsü

SERBEST KÜRSÜ | YÖK raporu: Özelleştirme ve reklam

Reklam

Enes Balçın

AKP, iktidara geldiği günden bugüne izlediği neoliberal politikalarla ülkemizi adeta açık pazar haline getirerek topluma saldırmaktadır. Oluşturulan bu Türkiye’nin yapısındaki gençliğe baktığımızda bizi; geçim sıkıntısı sebebiyle genç yaşta üniversite okumak yerine çalışmaya mahkûm olan, geleceksizlik kaygısı taşıyıp, kaygının çözümünü antidepresan kullanmakta gören, geçinemediği ve şuan ki hiçbir koşulda da geçinemeyeceğini düşünüp intihar eden gençlik profilleri karşılamaktadır. Bize oldukça masum sunulan bu neoliberal politikalar nasıl olur da toplumda böyle sonuçlar doğurabilmektedir? Bu masum politikalara bir de şöyle bakalım.

En basitinden ifade etmek gerekirse neoliberal politikalar kapitalizmin çelişkilerini ortadan kaldırmak için oluşmuştur. Şöyle ki kapitalist sistem doğası gereği ekonomik krizlere gebedir. Kapitalizmde uygulanan plansız ekonomi sistemi, kapitalistlerin üretimine karşı yaptırım uygulayamaz. Bundan dolayı kar hırsı güden kapitalistler de daha fazla kazanabilmek için aşırı üretim yaparlar. Yapılan bu aşırı üretim sonucu pazardaki metaların alıcı bulamaması (çünkü tüketicisi ihtiyacı kadar almıştır.) parasal döngüyü durdurur. İşte bu döngünün durması ekonomik kriz oluşturur çünkü kapitalizm kendisini (doğası), üretilen metaların satılıp gelen parayla tekrardan meta üretilmesi ve bu döngüdeki ilk paranın artış halinde olması üzerine kurmaktadır. Burjuvazi içinde bulunduğu nesnelliğe göre tarih boyunca bu krizleri öteleyerek ya da bu krizlere geçici çözümler üreterek kendini ayakta tutmuştur. Bu döngünün Türkiye’de nasıl işlediğine bakalım.

Bir burjuva iktidarı olan AKP, neoliberal politikalarla bizlere saldırmaktadır. Ülkemizdeki kurumları özelleştirmiş (şayet günümüze bakınca devlete ait kurumlar adından bahsedilemeyecek kadar aza indirilmiştir) ve kendi siyasal iktidarını korumaya yönelik niteliksizleştirmiştir. Uygulanan bu politikalarla üst yapıda değişmektedir. Pazardaki artık ürünler satılabilsin ve sermayedarın kar döngüsü devam edebilsin diye toplumda tüketim kültürü oluşturulmuştur. Bu tüketim kültürünü bizlere kitle iletişim araçlarıyla, devletin hegemonyasını kullanarak dayatmaktadırlar. Kapitalizm bizleri aile, okul, iş yeri gibi kurumların içinde yetiştirip sosyal medya gibi araçlarla da yönlendirmektedir.

Yönlendirilmeler sonucu “ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alarak burjuvazinin krizlerini çözen tüketiciler” olmaktayız. Burjuvazinin bu doğrultuda kullandığı en önemli aracı ise reklamlardır. Reklamın ne olduğunu Prof. Dr. İzzettin Önder’in sözleriyle tanımlayalım: “Reklamlar iki amaçla yapılmaktadır. Birincisi -doğru olan- insanlara bilgi vermek yani tanıtım yapmak, ikincisi ise kapitalist sisteme özgü ortaya çıkmakta; herhangi bir metayı manipülatif bir şekilde, insanların ihtiyaçları olduğunu düşündürerek, görünürde normal ama özünde zorunlu tutarak satmak.”

Günümüzde bizlere ürün aldırmaktan başka bir işlevi olmayan reklamlar, geleceğimizi sayesinde oluşturacağımızı düşündüğümüz üniversiteleri bile bizlere pazarlamaktadır. Üniversiteler kendilerine bilimsel olarak yatırımlar yapıp geliştirmek veya öğrencilerin projelerini desteklemek yerine metalaşıp pazarda kendilerine yer aramaktadırlar. Bunun en net örneğini YÖK’ün paylaştığı raporda görebiliriz.

YÖK 31.07.2020 tarihinde “Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları 2020” raporunu yayınladı. 64 farklı tabloyla eğitime bakışın ne olduğunu, özel üniversitelerin neden var olduğunu net bir biçimde sunan raporunu inceleyelim. Tablo 28e baktığımızda, bu tablo bize Reklam-Tanıtım, Kütüphane ve Öz kaynaklı araştırma proje harcamalarına göre vakıf üniversitelerini sıralamaktadır. En fazla reklam harcaması olan üniversite 13.679.874,54 Türk lirasıyla Bahçeşehir Üniversitesidir. Bu üniversitenin kütüphane için yaptığı harcama ise 3.542.132,6 Türk lirasıdır. Ülkemizde en fazla reklam harcaması yapan üniversite, kütüphane için yaptığı harcamanın hemen hemen 4 katını reklama harcamıştır. Listeyi incelemeye devam ettiğimizde proje odaklı hiçbir harcaması olmayan İstanbul Gelişim Üniversitesi reklam harcaması olarak 9.916.896,52 Türk lirası harcarken kütüphane için 648.707,5 Türk lirası harcamıştır. Bu harcamalar da kütüphane karşısındaki reklam harcamalarına yaklaşık 15 katı gibi bir fark oluşturmuştur. Listede daha büyük bir orantısızlık görmek istiyorsak İstanbul Esenyurt Üniversitesi’nin harcamalarına bakalım. Bu üniversite reklam-tanıtıma 8.057.140,10 Türk lirası harcama yaparken kütüphane için sadece 54.801 Türk lirası harcamıştır. Bu harcamalara baktığımızda İstanbul Esenyurt Üniversitesinin reklam harcaması kütüphane harcamasının yaklaşık 147 katıdır. Daha düşük sermayeye sahip üniversitelere baktığımızda da oranlar eğitim açısından niteleksizliği gözler önüne sermektedir. Reklam tanıtıma 700.904,85 Türk lirası harcayan Avrasya Üniversitesi kütüphane için 1.106,5 Türk lirası harcamıştır. Bu rakamlar bir üniversitenin kütüphane harcamasına kıyasla reklam harcamasına 633 kat fazla para ayırdığını göstermektedir.

Yapılan harcamaların oranlarına baktığımızda üniversiteler, kütüphaneler gibi eğitimin niteliğini artıracak harcamalar yapmak yerine metalaşıp bir ürün gibi kendisine pazarda yer edinmektedir. Pazardaki artık ürünlerini satabilmek için reklamlara başvuran kapitalistler bizlere müşreti muamelesi yaparak reklamlar üzerinden üniversiteleri pazarlamaktadırlar. Oysa ne üniversiteler onların sermaye kaynağıdır ne de biz onların müşterileriyiz.

Krizleri çözen tüketiciler ya da emeğimize el koydukları köleler hiç değiliz. Onların köleleri olmak veyahut onların istediği gibi bir insan olmak istemiyoruz. Bizler üniversite öğrencileriyiz eşit, parasız ve bilimsel eğitim istiyoruz.
Yukarıda reklamlara harcanan paralara bakılarak neler yapılacağını okuyucuya bırakıyorum. Şöyle güzel eğitimimiz var diye, ekonomik kriz koşullarında bile reklamlara milyonlarca para harcadılar. Bu reklamlara harcanan miktarı ise sadece eğitim değil tüm alanlarda hesaplandığında ise yaşadığımız koşulların ne ölçüde değişeceğini düşünebiliriz.

Son olarak oluşturdukları gençlik profilini tekrardan ele alalım. O gençler patronların kar hırsları doğrultusunda ellerine kalem yerine çekiçleri aldılar. Oluşturulan %25,4 genç işsizlik oranı karşısında intihara sürüklendiler. İktidarın politikalarıyla saldırdığı kültüre adapte olamadıkları için antidepresanlara sarıldılar. Yapılan tüm bu yanlış politikaların cezası gençliğe değil bizzat bu politikaları uygulayanlara kesilmelidir.

Reklam

Önceki Haberler

İliç’te yaşanan maden kazasıyla ilgili araştırma komisyonu toplandı

Erzincan İliç’te 9 işçiye mezar olan felaketin ardından kurulan Meclis Araştırma Komisyonu toplandı. Komisyon Başkanı…

30 Nisan 2024 17:19

Türk-İş raporu ortaya çıkardı: Açlık sınırı asgari ücreti geride bıraktı

Türk-İş'in araştırmasına göre açlık sınırı, 17 bin 2 TL olan asgari ücretin üzerine çıkarak 17…

30 Nisan 2024 17:14

Merkez Bankası Başkanı Karahan: Yıl sonu enflasyon beklentileri tahminlerimizin üzerinde

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, "Yıl sonu enflasyon beklentilerinin halen tahminlerimizin üzerinde olduğunu görmekteyiz" açıklamasını…

30 Nisan 2024 17:10

AKP’li Kurtulmuş yeni anayasa için Özgür Özel’le görüştü

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 'yeni anayasa'ya ilişkin partilere yapacağı ziyaretlere başladı. Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı…

30 Nisan 2024 17:04

Netanyahu, Refah konusunda ısrarlı: Anlaşma olsa da olmasa da gireceğiz

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, "Yıl sonu enflasyon beklentilerinin halen tahminlerimizin üzerinde olduğunu görmekteyiz" açıklamasını…

30 Nisan 2024 17:00

Yandaş Cem Küçük servetine servet kattı

Yandaş Cem Küçük’ün, dört ortağı ile 2023’ün başında kurduğu ayakkabı şirketinin sermayesi yaklaşık dört katına…

30 Nisan 2024 16:57
Reklam