Sınıf Tavrı YK üyesi Kemal Parlak: Onların asgari dedikleri ücret aslında sefalet ücretidir
"Bunlar asgari ücret tiyatrosunu gözümüzün içine baka baka bir kez daha sergileyecekler. Bunlardan insanca bir yaşamı sağlayacak ücreti de, asgari ücreti de beklemek boşunadır."
2021 bütçe görüşmeleri Meclis’te AKP ve MHP’nin oyları kabul edilmişken, gözler asgari ücret görüşmelerine döndü. Meclis’te grubu bulunan partiler 3000 ila 4000 yelpazesinde kimi rakamlar telaffuz ettiler asgari ücret için. Bu rakamların kuşkusuz ki emekçiler cephesinde bir anlamı yok. Emekçiler, pandeminin ve krizin faturasının kendilerine ödetilmek istendiğinin farkında.
Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2.517 TL, yoksulluk sınırı 8.198 TL, bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti tutar 3.074 TL olarak açıklanırken; elbette Meclis’teki partilerin veya iktidar ortaklarının emekçilere reva gördüğü asgari ücret tutarlarının gerçeklikle bağı hiçbir zaman kurulamayacak.
Manifesto, sözü emek örgütlerinin temsilcilerine bıraktı. DİSK Genel Sekteri Adnan Serdaroğlu, Sınıf Tavrı Yönetim Kurulu üyesi Kemal Parlak, Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası (İyi-Sen) Genel Başkanı Ali Öztutan ve Akademisyen Doç. Dr. Aziz Çelik asgari ücret tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerini Manifesto ile paylaştı.
SINIF TAVRI YK ÜYESİ KEMAL PARLAK: ONLARIN ASGARİ DEDİĞİ SEFALET ÜCRETİDİR
Sınıf Tavrı Yönetim Kurulu üyesi Kemal Parlak’ın yaptığı değerlendirme şöyle:
Birkaç gün içerisinde milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücret belirlenecek. Milyonlarca insanın açlıkla, yoksullukla pençeleştiği bu dönemde hepimiz biliyoruz ki belirlenecek olan ücretin asgari dahi olmadığıdır. Biz asgari değil insanca bir yaşamı sürdürülecek bir ücretin olması gerektiğini savunuyoruz, yine hepimiz biliyoruz ki sermaye sınıfı ve onların siyasi temsilcileri asgari dedikleri ücret aslında sefalet ve sürünme ücretidir.
Asgari ücret yönetmeliğinin 4. Maddesinin d) bendinde şöyle tanımlanmış:
“Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti…”
Şimdi asgari ücreti belirleyecek olan utanmazlara sormak lazım, bir insanın gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün şartlarına göre üç bin yada dört bin lira karşılayabilir mi? Onun için biliyoruz ki bunların belirleyeceği ücret bırakın insanca yaşamı, asgari dahi değildir.
İçinden geçtiğimiz süreçte işsizlik bugüne kadar olan en büyük sayıya ulaşmış; on üç, on dört milyon insan işsiz, gençlerin çoğu geleceğine güveni yok, yoksulluk en hat safhada pandemi işçi düşmanlığına çevrilmiş, ücretsiz izin patronların keyfi uygulamasına kalmış, çoğu örnekte işçileri cezalandıran uygulamaya dönüşmüş, yedi milyon işçi sözde işsizlik yasağı adı altında günlük 38 liraya yani açlığa mahkum edilmiştir.
KURU EKMEK YİYORSA AÇ DEĞİL DİYEN SİYASİ GÜRUH
Bütün bu gerçeklere kulaklarını tıkayan, bu gerçeklerin asıl sorumlusu bir siyasi iktidar var. “Yoksulluk bitti refah dönemindeyiz, aç olan varsa bana gönderin, kuru ekmek yiyorsa aç değil” diyen bir siyasi güruh var karşımızda.
İşsizliği, yoksulluğu göstermemek için rakamlarla oynayan, dalga geçmeyi bırakın emekçilere hakaret eden bir siyasi iktidar var karşımızda. Gözü doymaz, pandemide işçileri ölüm pahasına çalıştıran, karlarına kar katan bir patron sınıfı var karşımızda.
Komisyonda işçiler adına katılan işbirlikçi, sarı sermaye iktidarının arka bahçesi olan bir Türk İş var karşımızda.
Bunlar asgari ücret tiyatrosunu gözümüzün içine baka baka bir kez daha sergileyecekler. Bunlardan insanca bir yaşamı sağlayacak ücreti de, asgari ücreti de beklemek boşunadır.
Bugün işçiler bırakın açlık, sefalet ücreti bile olmayan ücretlere mahkûm ediliyorsa, her zaman söylediğimiz gibi işçi sınıfının, örgütsüz dağınık ve sarı sendikalar tarafında kuşatılmışlığındandır. Biz asgari değil insanca bir yaşamı sağlayacak ücreti istiyoruz. Bu da açlığımızı, yoksulluğumuzu, öfkemizi siyasi bilince dönüştürüp örgütlendiğimizde mümkün olacaktır. İşçi sınıfı bu rezil düzene, asgari ücret tiyatrolarına mahkûm olmamak için örgütlenip ayağa kalktığı zaman her şey değişecektir.
Bizim görevimiz bunun gerçekleşmesi için örgütlenmektir.