Sizi başarılı bulmuyoruz, Sağlık Bakanı!
Ülkemizde kaç kişinin koronavirüs olduğunu bilmiyoruz, ne kadar yayıldığını bilmiyoruz, bütün dünya kırılırken 15 bin kişiyi umreye gönderip umre sonrası gelenleri toplumun ortasına gönderiyoruz, yurtdışından gelenlere test yapmıyoruz, karantinaya almıyoruz, risk gruplarını oluşturup buraya dönük bir strateji geliştirmiyoruz, bütün yurttaşlara yetecek test kiti depolamıyoruz...
Aslında yönetemezsiniz. Bugün bu sistemle, bu düzenle ve bu zihniyetle böylesi bir salgını yönetmeniz zaten mümkün değil.
İtalya, İngiltere, İspanya da yönetemez! Türkiye de… Çünkü kamusal alanın tasfiyesi ve sadece kar üzerine kurulmuş kapitalizmde bu mümkün değil.
Ancak buna daha sonra geleceğim.
Yine de, sizin yerinizde olsaydık bambaşka şeyler yapardık. Büyük hatalar yaptınız, büyük eksikler bıraktınız, stratejik olarak yanlış yol seçtiniz!
Çin, İran ve İtalya örnekleri karşımızdayken yapılacaklar çok belliydi. Ancak yapamadınız, yönetemediniz. Ama sürekli televizyonlara çıkıp “her şey kontrol altında” dediniz. Kabul edelim ki ‘kanaat önderi’ ikonların propagandası ile halkın da büyük çoğunluğunu buna ikna ettiniz.
AKP’nin kara düzeni bu. Gerçeklik ile hamaset hiçbir zaman uyuşmuyor. Propagandayla kitleleri yönlendirmeye çalıştınız, buna oynadınız.
Sosyal medyada gerçekler açığa çıkınca, koronavirüs salgınıyla ilgili gerçekler ortaya saçılınca, sadece yurttaşlarını susturmaya çalışan bir iktidarın bakanı olarak kaldınız.
Şimdi sizin için “ara sıra başarılı işler yapıyor” algısı çıkıyor. Ancak biz böyle düşünmüyoruz.
Sınırları kapatıp kapatmamakta tereddüt ettiniz. Kademe kademe kararlar almaya çalıştınız. Yurtdışından gelenleri kontrol altına almayı sağlayamadınız.
Yurtdışından ülkemize gelenleri karantinaya almadınız. Daha doğrusu test bile yapmadınız. Sonradan yapmaya çalıştınız. Ama yurtdışından gelenler, çoktan kalabalıklara karışmıştı bile. Evinizde kalın demekle bu işler olmuyormuş, demek ki!
15 bin civarında insanın umreye gidişine dur demediniz, diyemediniz ya da aklınıza bile gelmedi. Umreden dönenlere test yaptırmayı bırakın, onları karantinaya bile alamadınız. Çoğu evlerine gitti, birkaç test sonucu pozitif çıkınca, bu sefer yalnızca üçte birini karantinaya almaya çalıştınız.
Yeteri kadar hastane tahsis etmediniz. Hastaneler yetmeyince özel hastanelere ya da otellere insanları yerleştiremediniz. Ya da kendi hastanelerinizi niye açmadınız? Öğrencileri yurtlarından ettiniz. Gençleri otogarlara göndererek; kalabalık halinde seyahatler ettirerek belki de memleketlerine virüs taşıyan vakalar haline getirdiniz. Yurtları kapatıp, öğrencileri çıkartıp, karantina bölgesi olarak burayı seçtiniz. Üstelik daha başka, daha doğru, daha akılcı başka bir yöntem varken! Öğrencileri yurtlarından edip, KYK yurtlarını karantina bölgesi ilan edip umreden dönenlerin bir kısmını buraya yerleştirmenin neresi başarı?
Önce “bir vatandaş” dediniz, sonra koronavirüsten ölenlerin sayısını ikiye çıkardınız. Eski Karakuvvetleri komutanının ölüm nedeninin koronavirüs çıkmasını sizden değil gazetelerden öğrendik. Doğrulanan bu bilgi sonrası “evet şimdi hayatını kaybedenlerin sayısı ‘3 olmuş’ oldu” diyerek büyük bir pişkinlik ve bilgisizlik örneği sergilediniz. Bu mudur şeffaflık, bu mudur bütün verilere sahip olmak? Bu mudur kontrollü gitmek?
Hastanede yatan bir televizyon sunucusu “kaç gündür buradayız, kimse bize bir şey söylemiyor” diye sosyal medyadan yayın yapınca hemen test sonucunu söyleyiverdiniz! Bu mudur güven vermek?
Tayvan’ın resmi kurumlarının “Türkiye’de turist olarak bulunan 15 vatandaşımızdan 9’unda koronavirüs çıktı” açıklamasına gıkınız çıkmadı! Bu turistler hangi bölgedeydi, hangi otelde kaldılar, hangi yolları kullandılar? Hiç baktınız mı? Hiç lafını ettiniz mi? Hiç önlem aldınız mı? Tayvan makamlarının bu açıklaması bile aslında Ankara’da gerçeklerin nasıl saklandığının ispatı değil mi?
Şimdi “yerli test kiti üretimine başlıyoruz” diyorsunuz. Daha önce bir Türk firması bu kitleri üretmesine rağmen devlet adına gidip satın almadınız. İran gerçeği ortadayken, İtalya’da ölümler artarken, İspanya’da yangın çıkmışken ve hele hele Çin’deki durum gözlerimizin önündeyken koronavirüs testini yapacak “kitleri” niye zamanında edinmediniz?
Sağlık Bakanlığı’nın kullandığı “çekirdek kaynak yönetim sistemi” çalışmıyor muydu? Elimizde ne kadar kit olduğu belli değil miydi? Belli idiyse neden hızlıca, öncesinde adım atmadınız?
Neden ders çıkarmadınız? Örneğin herkesi evlere göndererek el temizliği önermek, yaşları yüksek olanlara kolonya hediye etmek stratejik olarak ne kadar doğru bir politikadır?
Neden önce risk gruplarını çıkarmadınız? 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın bilgisi MERNİS sisteminde kayıtlı değil mi? Adrese dayalı nüfus sistemimiz yok mu? Bu risk grubunda bulunan yurttaşlarımızı evlerinde kontrolden geçirip, karantina uygulamak zor bir stratejik plan mı?
Ya da ikinci risk grubunu oluşturan kronik rahatsızlığı olan yurttaşlarımızı belirlemek çok mu meşakkatli? E-sağlık diye övünüp duruyorsunuz, sağlık kayıtları bilişim sistemlerinde kayıtlı değil mi? Hangi yurttaşlarımızın kronik rahatsızlığı olduğu biliniyordu ve tek tek bu yurttaşlarımıza dönük yine risk grubu için özel önlem, sağlık testi ve karantina uygulanabilirdi.
Dünya Sağlık Örgütü “test, test, test” deyip durdu. Siz “herkese test yapmıyoruz, belirtileri olanlara yapıyoruz” derken ne demek istediniz? Bütün yurttaşları testten geçirecek bir ulusal eylem planımız yok mu?
Peki ya devletin AFAD’ı? Nerede? Hangi plana sahip?
Şimdi test sayısını günlük 10 bine çıkarmaktan bahsediyorsunuz. Geç kalmadınız mı?
Her ilçede ve her ilde neden karantina hastaneleri ya da bölgeleri oluşturmadınız? Az sayıda büyük kentlerdeki hastanelerin yeteceğini düşünmek mi büyük bir başarı örneği?
Zararı açıklanan Şehir Hastaneleriniz ne yapıyor bu süreçte? Şimdi bütün özel ve vakıf hastanelerini pandemi hastanesi kararı almanız, aslında geciktiğinizin ya da salgının yayıldığının ifadesi değil midir?
Yoksa bu muydu sağlık sistemimiz?
Ortada bir strateji falan yok. Ortada kademe kademe alınmaya çalışılan önlemler ve insanlarımıza evlerinize girin, bekleyin, görelim dediğiniz bir anlayış var…. “Eğer hasta olursanız başvurunuz, bakarız” demek dışında bir çözümü olmayan stratejik derinliksizlik var karşımızda.
Aslında İngiltere ve Almanya da aynı şeyi yapıyor. Zaten “Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar”, liberalizmin has sözü değil midir? Siz de bir özel hastane patronusunuz ne de olsa. “Sürü bağışıklığı” diye İngiltere tarafından açıklanan “stratejinin” özünde liberalizm olduğu gün gibi ortada. Bugün ülkemizde de yapılan ne yazık ki aynı şey!
Aşımız yok. Aşı üretecek kurumumuz yok. “Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar” diye diye ülkenin bütün kamusal değerlerini tasfiye eden tam da bu zihniyetti. Şimdi ülkemizde aşı çalışması bile yapılmazken, aşı konusunda herhangi bir bilimsel proje bile ortada yokken, “başarılıdır” diye kime diyeceğiz? 20 yıllık iktidarın bir bakanı olarak, bu konuda ne düşünürsünüz?
Bu sözler ağır gelmesin. Ortada koronavirüsle mücadeleyle ilgili ülkemizin bir başarı öyküsü falan bulunmuyor.
“Kimin var” diye soracaksınız? Örneğin Çin, büyük bir felaketi, hem de ilk çıkan yer olmasına rağmen başarıyla atlatmışa benziyor.
İtalya, İspanya, Almanya, ABD… Hepsi zaten benzemek istediğiniz kapitalizmin beşiği ülkeler. Toplum yerine bireyi, kamu yerine özeli, planlı ve kamucu ekonomi yerine serbest piyasayı seçerseniz işte böylesi bir salgının karşısında böyle çaresiz kalırsınız.
Ülkemizde kaç kişinin koronavirüs olduğunu bilmiyoruz, ne kadar yayıldığını bilmiyoruz, bütün dünya kırılırken 15 bin kişiyi umreye gönderip umre sonrası gelenleri toplumun ortasına gönderiyoruz, yurtdışından gelenlere test yapmıyoruz, karantinaya almıyoruz, risk gruplarını oluşturup buraya dönük bir strateji geliştirmiyoruz, bütün yurttaşlara yetecek test kiti depolamıyoruz…
Ama sosyal medyada bir doktorun kendi kurumu içinde yaptığı bir konuşmanın yayınlanmasından sonra doktorun üzerine gidiyoruz! Sosyal medyada yayın yapanları tutuklayıp korku salıyoruz!
Yönetemediniz Sağlık Bakanı!
Kimse hayali bir başarı öyküsü anlatmasın! Eğer ülkemizde bir başarı varsa, bilin ki o başarı sosyal medyayı elinden düşürmeyen ve dünyayı izleyen yurttaşların hassasiyetiyle ilgilidir.
Bu sosyal medyacılar olmasa, toplu namaz kılmakta ısrar edenlerle, umreden dönüp karantinadan kaçmaya çalışanlarla, “koronavirüs bir komplodur” diyenlerle, koronavirüsü bile materyalist eğitime bağlayanlarla, “öleceksem camide öleyim” diyenlerle, “Allah’ın evindeyiz bize bir şey olmaz” diyenlerle baş başa kalırdınız!
Atmak istediğiniz bazı adımları zamanında atamadınız. Yoksa bir şeyler sizi engelledi mi? Acaba “AVM’leri kapatıp sektörü zarara sokmak istemiyoruz” zihniyetinin bunda payı olabilir mi?
Ha bir de alkışlı destek eylemleri konusu var. Sağlık emekçilerinin alkışa değil, yeteri miktarda koruyucu materyale ihtiyacı var!