Emre Kandemir
Bu yıl 73’üncüsü düzenlenen İngiliz Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi (BAFTA) ödülleri “1917” filmine gitti. Sam Mendes’in yönettiği “1917” filmi , “en iyi film”, “en iyi İngiliz filmi” ve “en iyi yönetmen” dâhil yedi dalda ödüle değer görüldü. “1917”, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı (1914-1918) sırasında bir mesajı iletmekle görevlendirilen iki askerin öyküsünü anlatıyor. Britanyalı askerler Schofield (George MacKay) ve Blake (Dean-Charles Chapman) gerçekleştirilmesi gayrimuhtemel gibi görünen bir göreve atanır. Görevleri, düşman bölgesinden geçerek kendi ordularından 1600 askerin ölümünü engelleyecek bir mesaj iletmektir. “Başarısız olursanız,” diye uyarıyor emri veren komutan “katliam olacak.” zira Blake’in kardeşi de kurtarılabilecek askerlerin arasındadır. “1917”nin çoğu kurgu olsa da, yönetmen Sam Mendes’in büyükbabası I. Dünya Savaşı gazisi Alfred Mendes’in kendisine çocukken anlattığı öykülerden ilham alıyor.
Hikâyeler insan hayatında her yerdedir ve hikâye anlatımı aslında tüm insan kültürlerinin bir parçasıdır. Hikâyelerle düşünürüz, hikâyelerle hatırlarız. Sam Mendes’in düşük ve öznel kurgusal mikro-tarih anlatısında kilit bir soru ortaya çıkmakta: Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın nedenleri neydi? Film o dönemin verili tarihsel, nesnel bağlamdan yani gerçekliklerden tamamen kopuk. Bu tamamen meşru bir tarihsel sorudur.
Savaşın Nedenleri
Çok kısa değineceğiz. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı, muhtemelen son 100 yılın en önemli tarihsel olayıydı. Temmuz ve Ağustos 1914’ün başlarındaki olaylar, Emperyalizmin önceki on yıllarının sağladığı tarihsel arka plan bilgisi olmadan düzgün bir şekilde anlaşılamaz.
19. yüzyılın sonundaki dünya kapitalizminin ilerleyişi ve 1900-1903 bunalımı; bu dönemde, karteller baştanbaşa ekonomik yaşamın temellerinden biri haline geliyor ve kapitalizm, emperyalizme dönüşmesinin yolu açılıyordu. Konumuz “1917” filmi olduğundan İngiltere’den yola çıkalım; İngiltere 17. yüzyıldan beri imparatorluğunu inşa ediyordu. 19. yüzyıla gelindiğinde, endüstrileşen Britanya, kereste, kauçuk ve pamuk gibi hammaddelerin ithalatını artırmak ve bitmiş ürünlerin üretimini ve ihracatını artırmak adına sömürgeciliği sürdürme ve genişletme çabasındaydı. 1846’dan 1914’e kadar hegemonik deniz gücü olarak İngiltere’nin kapitalist uluslararası ekonomik düzenin koruyucusu olarak faaliyet gösterdiği ve ulusal ekonomisinin Avrupa’daki rakipleri üzerinde belirgin bir üstünlük sağladığı “kısa” bir dönem yaşadı. Dünyanın dörtte biri Britanya İmparatorluğu’nun işgali altındaydı. 1800’lerin sonlarında İngiliz sömürgeleri arasında Kanada, Hindistan, Seylan (Sri Lanka), Burma, Avustralya, Yeni Zelanda, Hong Kong, birkaç Pasifik ve Karayip Adaları, Güney Afrika, Rodos, Mısır ve Afrika’nın diğer bölgeleri vardı.
İngiltere’nin sömürge fetihleri en çok 1860-1880 yılları arasında artmıştır ve 19. yüzyılın son yirmi yılında da oldukça büyüktür. Sömürge fetihlerinin tam da bu dönemden sonra korkunç bir “ilerleme” kaydettiğini ve dünyanın bölgesel paylaşımı uğruna mücadelenin son derece şiddetlendiğini görülür. V. İ. Lenin’in saptamasıyla kapitalizmin, “tekelci kapitalizm aşamasına, mali sermaye aşamasına geçişinin, dünyanın paylaşılması uğruna mücadelenin şiddetlenmesiyle ilişkilidir. 1914-1918 savaşının, iki taraf için de emperyalist bir savaş (yani bir fetih, yağma, talan savaşı), dünyanın paylaşılması, sömürgelerin, mali-sermayenin (finanskapitalin) “nüfuz bölgeleri”nin bölüşülmesi ve yeniden bölüşülmesi için çıkarılmış bir savaştır. Çünkü bu savaşın gerçek toplumsal niteliğinin kanıtları, daha doğrusu gerçek sınıf niteliğinin kanıtları, kuşkusuz savaşın diplomatik tarihinde değil, tüm savaşan ülkelerdeki yönetici sınıfların nesnel durumunun tahlilindedir.”
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın insan maliyeti korkunçtu. Dört yıl süren savaşta 9 milyondan fazla asker ve tahminen 12 milyon sivil öldü ve 21 milyon asker de yaralandı. Savaşta meydana gelen şiddet ve katliamı anlamanın bir yolu, kayıp ve ölümlerin sayısını incelemektir. Her kategori için kullanılan farklı tanımlar, kullanılan kayıt sisteminin şüpheli doğruluğu ve bir dizi resmi belgenin kaybolması veya imha edilmesi nedeniyle kesin rakamlar hala tartışmalıdır; “1917” filminin unuttuğu, görmediği, anlatmadıkları bunlardı.
Bu haber en son değiştirildi 16 Şubat 2020 01:26 01:26
Yenidoğan davası, duruşmanın altıncı gününde devam ediyor. Örgüt lideri olmakla suçlanan Dr. Fırat Sarı savunma…
NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…
Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…