Candan Badem yazdı: Antikomünist propagandanın yeteneksiz aparatçikleri
Doç. Dr. Candan Badem “Trotsky” dizisini siyasal tarih açısından değerlendirdi. “Ekim Devrimi’ne ideolojik saldırı emri almışlar ve ortaya en ucuz anti-komünist Hollywood propagandasını bile fersah fersah geride bırakan absürt, fantastik bir kitsch çıkarmışlar.”
Doç. Dr. Candan Badem
Ön cephesinde devasa bir kızıl yıldız taşıyan kapkara bir tren, karlı kayın ormanları arasında beyaz atlastan bir kumaş gibi uzanan stepleri (bakire Rusya’yı) yaran bir fallus gibi gürültüyle ilerler. Normalin iki katı yüksekliğindeki bu kara heyula bir istasyonda durunca içinden deri pantolon, deri ceket ve deri palto giymiş, iblis gibi bir adam çıkar. Bolşeviklerin savaş bakanı olan bu kızıl şeytan, istasyondaki Kızıl Ordu askerlerine bir konuşma yaptıktan sonra Beyaz Ordu’ya karşı savaşta korkaklık gösteren Petrograd Alayı’nın komutanı ve komiseri, onun yanındayken, hemen, her on askerden birinin kurşuna dizilmesi emrini verir. Emir oracıkta yerine getirilir. Bu arada trenden kürkler içinde güzel bir kadın iner. Kadının kocası Kızıl Ordu’da askerdir ve deri giysili şeytan o askeri uzak bir yerde görevlendirmiş, sekreteri yaptığı karısıyla da biraz önce özel vagonunda çılgınca sevişmiştir.
Rusya’da oligarşik medyanın 2017 yılında Ekim Devrimi’nin 100. yıl dönümü için hazırladığı iki anti-sovyetik propaganda dizisinden biri Troçki öteki de Lenin üzerineydi. Oligarşik medyanın iki amiral gemisi sayılabilecek Pervıy Kanal (Birinci Kanal) Trotsky dizisini yayımlarken, Kanal Rossiya da Lenin’i konu alan Demon Revolutsii (Devrimin Cini) adlı diziyi gösterime sokmuştu. Sovyet insanlarının devasa emeğiyle oluşturulmuş bütün işletmeleri ve Rusya’nın bütün yeraltı zenginliklerini yağmalayan oligarşik çetenin emrindeki tekelci medyada ve taşeronlarında çalışan Göbbels’in beşinci sınıf şakirtleri, hırsız efendilerinin yağmasını meşrulaştırmak için Ekim Devrimi’ne ideolojik saldırı emri almışlar ve en ucuz anti-komünist Hollywood propagandasını bile fersah fersah geride bırakan absürt, fantastik bir kitsch ortaya çıkarmışlar. Esasen 1991’de SSCB’nin yıkılmasından bu yana liberal-oligarşik-dinci-milliyetçi bütün kanatlarıyla kapitalist sinema ve edebiyatın ortaya tek bir eser çıkaramadığı biliniyor. Oysa bunların iddia ettiği gibi SSCB iğrenç bir totaliter diktatörlük olsaydı, yıkıldıktan sonra edebiyatta, sinemada ve sanatın öteki dallarında tam bir yaratıcı patlama olması gerekmez miydi? Daha önce sansürden dolayı yayımlanamayan, ortaya çıkamayan sanatsal başyapıtların birbiri ardına ortaya çıkması gerekmez miydi? SSCB 29 yıldır yok ama sanatın hiçbir dalında Göbbels’in şakirtlerinin Sovyet insanlarına sunabileceği bir eser ortaya çıkamadı. Sovyet haklarının büyük çoğunluğu hâlâ daha eski Sovyet filmlerini izleyip Sovyet şarkılarını dinliyor.
RUSYA’DA HEP KIŞTIR!
Sekiz bölümlük Trotsky dizisinin her bölümünün her sahnesinde tarihsel olgulara aykırılık içeren sayısız çarpıtma ve bariz çelişkiler var. Sinema eleştirmenliği benim alanım değil, bana diziyi siyasal tarih açısından değerlendirme görevi verildi, ancak hayatımda izlemesi bunun kadar işkenceli olan pek az eser gördüm. Tarihçi olarak, “böyle zulüm görmedim” desem yeridir. Post-hakikat çağının en çarpıcı fenomenlerinden biriyle karşı karşıyayız. Ben, bütün bu propagandanın tamamen gençliğe yönelik olduğunu düşünüyorum. Ülkenin geçmişine dair tek gıdası oligarşik medya ve oligarşik devletin ideolojik aygıtları olan yeni kuşakları hedefleyen bir propaganda bu. Tek tek her sahnedeki olgulara aykırılıkları listelemek çok uzun süreceği için birkaç noktaya değinmek istiyorum. Yazının girişindeki sahneden başlayalım.
Hollywood’un Rusya hakkındaki filmlerinde olayların nedense hep kışın geçtiğini kim bilmez! Anti-komünist propagandanın yeteneksiz aparatçiklerinin çarpık hayal dünyasında Rusya dört mevsimi değil, sadece kışı yaşayan bir ülkedir çünkü. “Komünist totaliter diktatörlüğün” hüküm sürdüğü bir ülkede karanlık ve kasvetli bir kıştan başka ne olabilir ki? Oligarşik Rusya’nın tekelci medyasının maaşlı trollerinin hayal dünyası da Amerikalı efendilerinin klişelerinden bir milim ileride değil. 1918 yılının Ağustos ayında geçen bir olayda Troçki’nin treni karları yararak ilerliyor; Troçki deri pantolon, deri ceket ve üzerine deri palto giyiyor; metresi olarak resmedilen Bolşevik gazeteci, edebiyatçı ve komiser Larisa Reysner de kürk giyiyor. Neden acaba? Sebep basit: Troçki’yi Rusya Ana’nın ırzına geçen şeytani bir cellat, Reyner’i de pahalı kürkler içinde kocasına ihanet eden pahalı bir fahişe, pahalı bir sürtük olarak göstermek için. Göbbels’in manevi mirasçısı olan oligarşinin vasıfsız kalemşörleri ahlaksızlık, hayâsızlık, alçaklık ve iftirada sınır tanımadıkları için. Pornografik kalemşörlerin fantezi dünyası o derece mide bulandırıcı ki, Reyner’in kocası olan devrimci Raskolnikov bir gün Troçki’nin vagonuna giriyor, bu arada karısı yarı çıplak bir halde yatak odasından çıkıp salona giriyor ve salonda Troçki’ye sarılırken Raskolnikov da sakince seyrediyor.
1916’dan beri Bolşevik olan kalifiye işçi Nikolay Markin, dizide Troçki’nin fedailiğini yapan bir serseri gibi resmedilmiş. Bir gün yolda soyguncuların saldırısından kurtaran Markin, Troçki’nin zayıf bir anına tanık olduğu için, güya Troçki ondan nefret ediyor ve iç savaş sırasındaki bir olayda Markin’e yardım etmeyerek onu ölüme gönderiyor. Troçki, Baltık Filosunun komutanı olan Şastnıy’ı sahte delillerle ve Raskolnikov’un yalancı tanıklığıyla idama mahkûm ettiriyor. Raskolnikov’u yalancı tanıklığa da bizzat Troçki zorluyor. Oysa Şastnıy Davası açıktı ve mahkeme dosyasında, denizciler arasında Bolşevik hükümete karşı bir darbe planladığını gösteren somut belgeler vardı. Kimsenin yalancı tanıklığına ihtiyaç yoktu.
TROÇKİ’NİN PALTOSU
Dizide değil ama gerçekte Troçki, iç savaş yıllarına ait bütün fotoğraflarında kumaştan bir askeri üniforma veya palto içinde görülüyor. Troçki’nin trenindeki muhafızlarsa 1918 yılında değil ama 1919 yılında deri üniforma giyiyorlar ama Troçki giymiyor. Dizide resmedilen kurşuna dizme sahnesi 1918 yılı Ağustos ayında geçiyor ve Kazan civarında savaşan Beyaz Ordu komutanı Albay Kappel ile mücadeleyi anlatıyor. Troçki’nin Hayatım adlı eserinde “Sviyajsk’ta Bir Ay” adlı bölümde de geçen olayda Troçki değil ama divanı harp komutanı ve komiser, Troçki’nin ifadesiyle “belli sayıda” asker hakkında idam kararı veriyor. Ancak bu desimasyon değil, her on askerden rastgele biri değil, belli sebeplerle sorumlu tutulan 21 asker kurşuna diziliyor. Troçki 1929 yılında anılarını yazarken muhtemelen askerlerin sayısını hatırlamadığı için “belli sayıda” demiş, Göbbels’in şakirtleri ise bunu “onda bir” olarak kodlamak ve beyinlere öyle işlemek istemişler. Oysa 2. Petrograd Alayı en az 600 askerden oluşuyordu, “onda bir” emri olsaydı 60 askerin kurşuna dizilmesi gerekirdi. Kuşkusuz onda bir olmasa bile çok acımasız ve sert tedbir bu, ancak iç savaşın kaderinin çizildiği ölüm kalım anlarında verilmiş bir karar. Troçki’nin keyfi kararı da değil, askeri mahkemenin kararı. Bu arada dizide Beyaz Ordu terörüne dair tek bir sahne, tek bir söz olmadığını söylememe gerek var mı?
1922’de tutuklanan ve sonra sınır dışı edilen aydınlardan biri olan İvan İlyin, Troçki’nin yüzüne karşı “yalancı, hırsız ve katilsiniz” diyor. Yalancı, hırsız ve katil oligarşik çetenin beşinci sınıf senarist finoları tam da burjuva efendilerinin sıfatlarını, 1948’de “Naziler haklıydı” demiş olan İlyin denen adi filozof müsveddesinin ağzından Bolşeviklere karşı yansıtmaya çalışıyorlar. Göbbels’in şakirtlerinin İlyin’i seçmeleri tesadüf değil, çünkü bu aşağılık Nazi hayranı İlyin, oligarşinin başı Putin’in en sevdiği felsefeci. Bu arada Göbbels’in yamakları Lenin ve Troçki’ye olduğu gibi karşı-devrimle mücadele komisyonu başkanı Derjinski’ye çamur atmak için fırsatı kaçırmıyorlar. Buna göre Derjinski, 1922’de 63 akademisyen ve aydın için güya idam cezası isterken, Troçki buna karşı çıkıyor. Oysa gerçekte Derjinski daha 1920’de iç savaş henüz bitmemişken bile ölüm cezasının kaldırılmasını savunmuş bir Bolşevik. Güya Troçki bile sonunda kendi yarattığı terörün kurbanı oluyor ve Lenin ile birlikte Stalin’e karşı koymaya çalışıyor ancak yeniliyor.
LENİN’İN KARİKATÜRİZASYONU
Dizi boyunca Troçki benmerkezci bir manyak olarak sunulurken Lenin de acınası, patetik bir karikatüre dönüşmüş. Bu karikatürize edilmiş Lenin figürü, bir yandan da iktidara susamış bir canavar, insan hayatına zerre kadar değer vermeyen bir fanatik olarak karşımıza çıkıyor. Karikatür Lenin, “İnsanlar sadece bir araçtır” diyor. Troçki’yi 1902’de İskra yazı kuruluna alan sanki Lenin değilmiş gibi, sürekli Troçki’yi kıskanan bir tip olarak resmedilmiş. Bir de, bir Parvus portresi var ki o da evlere şenlik. Daha 1900’lerinde başında Alman burjuvazisi Parvus’u keşfetmiş, ona para veriyor, Parvus da Troçki’yi keşfetmiş ve onu besliyor. Gerçekte ise Parvus denen Rusyalı Yahudi sosyal demokrat, Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman devletinin ajanıydı ve o sırada sosyal demokrat çevrelerde deşifre olmuştu ve kimse onunla ilişki kurmuyordu. Dizideki Parvus ve Alman devletinin amacı Troçki’ye Rusya’da devrim yaptırmak ve Almanya’nın çıkacak savaşta Rusya’yı yenmesini sağlamak. Parvus, Troçki’ye Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin Avrupa’daki kongresine katılması için delege belgesi veriyor. Komediye bakar mısınız, sanki Troçki’nin sosyal demokrat çevrelerde desteği yokmuş veya sanki herkesi kandırıp delege olabilirmiş gibi delegeliğini Alman devletinden alıyor. Kongrede, Lenin, Troçki’nin konuşmasını iptal etmeye çalışıyor. Parti kongre delegesinin parti kongresinde konuşmasını kim nasıl engelleyebilir acaba?
Dizi bırakın ciddi tarihçileri herhangi bir tarih yüksek lisans öğrencisine (anti-komünist olması da önemli değil) verseniz güleceği şeyleri gerçekmiş gibi Rusya gençliğine sunuyor. Amaç her türlü devrim fikrini ve devrim kavramını karalamak ve itibarsızlaştırmak. Dizinin Rusya gençliğine vermek istediği mesaj şu: Ekim Devrimi bir-iki güce tapan fanatik siyasetçinin sinik tüccarlar aracılığıyla ve dış mihrakların (Alman devletinin) parası ile yaptıkları, Rusya karşıtı bir yıkıcı faaliyetti. İşçiler de bu şeytani Alman ajanlarının kışkırtıcı sözlerine kanmış insanlardı. Oysa gerçek bu değil ve oligarşik medyanın figüranları da bunu iyi bildikleri için ellerindeki medya tekeliyle genç kuşakları 7/24 yalanla beslemeye çalışıyorlar. Rusya’da emekçilerin yeniden ayaklanıp iğrenç diktatörlüklerine son vermesinden korkuyorlar.