SSCB neden tahıl ithal ediyordu?
Putin’in hiçbir zaman rakipleriyle canlı yayında açık tartışmaya girmeye cesaret edemeyişinin sebebi kendi cehaletini bilmesi olabilir mi? Neredeyse yirmi yıldır ekonomik göstergelerde SSCB’nin gölgesinde kalan, ekonomide hemen hiçbir alanda bir başarısı olmayan Putin sonunda övünecek bir şey bulduğunu sanırken sadece cehaletini ortaya koymuş.
Oligarşik Rusya’nın başkanı Vladimir Putin, hemen her gün SSCB hakkında gerçek dışı bir beyanda bulunuyor. Putin’in antisovyetik propagandasının incisini Gazete Manifesto okurları anımsayacaktır: SSCB galoştan başka bir ihraç malı üretmiyordu onu da Afrika ülkelerine satıyordu! Bu konuda daha önce yazdığım için tekrar etmeyeceğim. 19 Aralık 2019 günü Putin bir basın toplantısında yeni bir iddiada bulundu ve bir kez daha cehaletini sergiledi. Oligarşinin başı şöyle dedi: “Hatırlayacağınız üzere, burada yaşlı kuşaktan çok insan var, onlar iyi hatırlayacaktır, Sovyetler Birliği her zaman tahıl satın alıyordu. Biz en büyük buğday alıcılarından biriydik. Hatırlatmak isterim ki şimdi Rusya dünya pazarında en büyük buğday satıcısı. Bir numarayız. ABD’yi de, Kanada’yı da geçtik.”
Acaba önündeki kağıttan okumak yerine metnin dışına çıktığı için mi böyle oldu? Putin’in hiçbir zaman rakipleriyle canlı yayında açık tartışmaya girmeye cesaret edemeyişinin sebebi kendi cehaletini bilmesi olabilir mi? Neredeyse yirmi yıldır ekonomik göstergelerde SSCB’nin gölgesinde kalan, ekonomide hemen hiçbir alanda bir başarısı olmayan Putin sonunda övünecek bir şey bulduğunu sanırken sadece cehaletini ortaya koymuş. Öncelikle, SSCB her zaman tahıl veya buğday alıcısı değildi, aksine 1960’ların başına değin net tahıl ihracatçısıydı. İkincisi tahıl ihraç etmek bir ekonomi için gelişmişlik göstergesi değildir olsa olsa sanayileşmemişlik göstergesi olabilir. Çarlık zamanında Rusya İmparatorluğu da dünyanın sayılı tahıl ihracatçısıydı çünkü satacak sanayi ürünleri azdı. Rus köylüsünü türlü yollarla sömürüp tahılını ucuza alıp dünya pazarına satan Rusya burjuvazisi kazandığı paraları Avrupa’da lüks hayata harcıyordu. Rus buğdayı öyle ucuzdu ki Alman burjuvaları Almanya’dan getirdikleri Rus buğdayını Rusya’da öğütüp un olarak satıyor ve yine kar ediyorlardı. Bolşevikler iktidara gelince bir süre onlar da tahıl sattılar çünkü sanayi gelişmemişti. Bolşevikler de köylüden buğdayı ucuza aldılar, evet, Stalin’in dediği gibi, köylüden bir çeşit aşırı vergi aldılar. Ancak Stalin önderliğindeki Bolşevikler, köylünün buğdayını Avrupa pazarında satıp çarlık burjuvaları gibi Avrupa’nın pavyonlarında harcamadılar, her bir kuruşunu ülkenin sanayileşmesi için, ağır sanayiyi kurmak için harcadılar. Nitekim kısa süre içinde köylüden alınan bu aşırı vergi ucuz Sovyet tarım makineleri olarak köylüye ve kolektif çiftliklere geri döndü. Ayrıca Bolşevikler iç pazarda ekmeğin fiyatını ucuz tuttular. Bolşevikler tarımda makineleşme sonucu hızla köylerden şehirlere akan nüfusa iş verdiler çünkü sanayi kurdular. Bolşeviklerin 1930’larda on yılda kurduğu fabrikaların onda birini bile yirmi yılda kurmamış, aksine var olan fabrikaları kapatmış ve oligarşiye peşkeş çekmiş olan Putin SSCB’nin 1960’lardan itibaren neden tahıl ithal etmeye başladığını bilmiyor veya bilmek istemiyor. SSCB tahıl ithal ediyordu çünkü SSCB’nin büyükbaş ve küçükbaş hayvanları ve kümes hayvanları çoktu. Dolayısıyla bütün tarım arazilerini buğdaya ve tahıllara ayırmıyor, bir kısmını otlak olarak ayırıyor ve ürettiği buğdayı öncelikle iç tüketime harcıyordu. Hayvanlara yem olarak vermek için ise örneğin Kanada’dan yemlik buğday ve başka tahıllar alıyordu. Ayrıca SSCB topraklarında yetişmeyen ekmeklik buğday cinslerinden de bir miktar alarak kendi buğdayı ile karıştırıyordu. Oligarşik Rusya’da ise fabrikalarla birlikte tarım da geriye gitti, hayvancılık da. 1991’de Sovyet Rusya’da (bütün SSCB’de değil, sadece Rusya’da!) 145 milyon küçükbaş hayvan, 90 milyon domuz, 57 milyon büyükbaş hayvan vardı. Otuz yılda Rusya nüfusunu hiç artırmadan birkaç milyon da azaltmış olan oligarşi büyükbaş hayvan sayısını da 15 milyona indirdi! Öteki cinslerde de bu oranda büyük düşüşler oldu. Dolayısıyla artık besleyecek fazla hayvanı olmayan Rusya buğdayını da dışarı satmaya başladı. Aynı Rusya et ve süt ürünleri (örneğin tereyağı) ithal ediyor. Oysa Sovyet Rusya et ve süt ürünlerini kendisi üretiyordu. Geçen bir yazımdan hatırlanacağı üzere, Gorbaçovcu hainler perestroyka sürecinde ucuz Sovyet tereyağlarını iç pazardan çekip dışarı satmaya başlamıştı. Görüleceği üzere oligarşik Rusya, Sovyet Rusya’nın sanayisini yağmalayıp yok ettiği gibi, tarım ve hayvancılığını da bitirdiği için şimdi hammadde satıp işlenmiş ürün alan bir ülke. Putin de bununla övünüyor!
Sovyet kolhozları ve sovhozları Hruşçov’un maceracı reformlarına dayandığı gibi perestroykacı hainlerin manipülasyonlarıyla bile çökertilememişti. 1990 yılında zarar eden kolhoz ve sovhozların oranı yüzde üçü geçmiyordu. Yedi yıl sonra 1997’de ise bu oran % 82’ye ulaştı. 1997’de tarım işletmelerinin zararı 30 milyar rubleyi, vadesi geçmiş kredi borçları da 63 milyar rubleyi geçiyordu. 1991 yılında 400 ton tahıl karşılığında işletmeler 5 biçerdöğer veya 840 ton gübre alabilirken 1997’de sadece bir biçerdöğer veya 200 ton gübre alabiliyorlardı. Yani tarım ürünlerinin alım gücü beş kat düşmüştü. Sovyet mirasını vahşice yağmalayıp Avrupa’ya veya Avrupa mallarına yatırmış olan oligarşik çete Rusya’da sanayi ile birlikte tarımı da yüz yıl geriye götürüp ülkeyi bir üçüncü dünya ülkesine çevirdi.