Tarihsel TKP üyesi Ahmet Sarıcan: Umutsuz değiliz, Parti yeniden güçlenecek!
TKP Bursa İl Komitesi ve Maden-İş GYK üyelikleri yapmış Sarıcan, "Umutsuz değiliz, Parti yeniden güçlenecek. 100. Yıl’ın Parti'ye ve sosyalizme kazanımlar getirmesini arzu ediyoruz, onu diliyoruz." diye konuştu.
Bursa’da hem TKP’de hem Maden-İş’te işçi sınıfı içinde örgütlenme çalışmaları yapmış, tarihsel TKP üyesi Ahmet Sarıcan ile Parti’nin o dönemki sınıf çalışmalarını, patron örgütü MESS’e karşı yürütülen mücadeleyi, 12 Eylül faşist darbesinin Parti’ye etkilerini ve Parti’nin 100. Yılına dair değerlendirmelerini konuştuk.
TKP Bursa İl Komitesi ve Maden-İş GYK üyelikleri yapmış Sarıcan, “Umutsuz değiliz, Parti yeniden güçlenecek. 100. Yıl’ın Parti’ye ve sosyalizme kazanımlar getirmesini arzu ediyoruz, onu diliyoruz.” diye konuştu.
Parti’yle nasıl tanıştınız? Hangi koşullarda örgütlendiniz, biraz bahseder misiniz?
Gençlik yıllarımda Cevizli TEKEL’de işbaşı yaptım, siyasetle o zaman tanıştım. Meslek lisesini bitirmiş ve TEKEL’de işbaşı yapmıştım; o süreç içerisinde 69-70 yılları arasında gençlik hareketleri etkili idi. Önce bu gençlik hareketleri ile bir takım siyasi çalışmalar içinde bulundum. TEKEL’de aynı zamanda sendikalaşma, 15-16 Haziran gibi çalışmaların içerisinde yer aldım. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi sırasında işten atıldım. Bir süre sonra da 12 Mart muhtırasından sonra, gençlik hareketi ile beraber yaptığımız çalışmalar bahane gösterilerek hapishaneye atıldım.
O süreç içerisinde hapishanede de bolca okuma fırsatı edindim. Marksizm, sosyalizm, dünyadaki devrimci hareketler hakkında kitaplar okudum ve kendimi ideolojik olarak geliştirme fırsatına sahip oldum.
’74 affıyla dışarı çıktığımız zaman yine öğrenci gençlikle Genç Sosyalistler Birliği (GSM) ile çalışmalara başladık. Arkadaşlarımın öğrenci olmalarından dolayı bir avantajları vardı, ancak beni hapishaneden sonra askere aldılar; 76’da ise döndüm. Döndüğümde, TKP’nin 1973 Atılım hareketi ilan edilmişti. Bu süreci biz de kendi arkadaşlarımızla konuştuk, tartıştık. Bu mücadelemizin Parti’siz olmayacağını, Türkiye Komünist Partisi gibi bir Parti olduğunu, bu Parti’de örgütlenmemiz gerektiğini sürekli tartıştık o günlerde ve benim kafamda da TKP ile buluşmak gibi bir düşünce yer etmeye başlamıştı. Mücadele yolumu çizerken; çok yakın arkadaşlarımızla toplanıp ‘nerede, nasıl mücadele etmeliyiz’ sorusuna yanıt aradık. Memleketim Bursa idi, Bursa’da yaşamamıştım; ancak Bursa’da nicel olarak geniş bir işçi sınıfı olduğunu, DİSK’e bağlı sendikaların ciddi örgütlenmelerinin var olduğunu düşünerek Bursa’ya gitmeye karar verdim. Bursa’da örgütlenme yapmak istiyorum diyerek TKP’de DİSK’te yetkili arkadaşların adını verdiler, onunla görüşmemi önerdiler; ama ben “Parti’de mücadeleye adım atacağız; Parti bizi mücadelenin içerisinde bulursa daha iyi olur” diye düşündüm. Bursa’da büyük işyerlerine müracatlarda bulundum ve bir tanesine girdim. Bursa’daki mücadelem esnasında DİSK’te örgütlenme mücadelesi yaparken, tam da tahmin ettiğim gibi Parti bizi buldu. Birisini gönderdi ve bir başka Partili ile buluşmak üzere randevu verdi. O anda Parti ile doğrudan tanışmış oldum.
Bursa MAKO fabrikasında Maden-İş baştemsilciliği yaptınız. Parti’nin Bursa İl Yönetiminde de yer aldınız. Parti-Sınıf çalışmalarına dair neler anlatırsınız?
İşçi sınıfı kendisine seslenmesini bilen Parti’ye sendikaya doğrudan örgütleniyorlardı. Biz TKP’yi hiç tanımayan MAKO’da işçi çalışmalarıyla bir çok TKP’li veya TKP sempatizanı işçi yarattık. Parti sınıfa doğru teoriyle yaklaşıyordu, işçiler de bu mücadeleye sahip çıkıyorlardı, örgütleniyorlardı.
Bursa’da bizi en fazla zorlayan ve yaralayan TİP-TKP çatışması idi. Bundan çok büyük zarar gördü iki Parti de. Buna meydan verilmemeliydi, ancak dönemin koşulları bunu doğurdu; gelecek için bu bize ışık tutmalı. Fabrikalardaki sosyalist unsurlar DGM Direnişleri sırasında büyük oranda işten atılmışlardı; bir de bu ‘çatışma’ durumu işverenlerin yararına bir durum oluşturdu. Bunları fark ettik, tedbir almaya çalıştık; TİP’li arkadaşlarla ortak tedbirler de aldık. Türkiye İşçi Parti’li arkadaşlarımızı doğrudan fabrikalarda bizler temsilci gösterdik, uyumlu çalışmayı yakalamaya çalıştık.
Ben de o sırada doğrudan fabrika çalışması içerisindeydim, sınıfın içerisinde işçi örgütlenme temsilci idim. 12 Eylül’e geldiğimizde o sabah grevdeki işyerlerinden birinde Jandarmalarca alındım ve hakkımızda bir TKP davası oluşturuldu.
12 Eylül’le beraber Parti birçok yerde yara aldı, ancak özellikle Bursa gibi işçi havzalarında daha büyük yara aldı. Büyük operasyonlar düzenlediler, işverenlerin örgütü MESS ile istihbarat doğrudan politik örgütlenmeye girişmiş, işçilerin karşısına çıkmışlardı. Patron örgütlerinde yoğun bir devlet desteği olduğunu anlatmaya çalışıyorum, her attığımız adımda karşımızda bir tabur jandarma ve yolları kesmiş polisler görüyorduk; fabrikaların etrafları kuşatılıyor, servis otobüsleri aranmaya başlıyordu. Bu yoğun baskı koşullarına rağmen fabrikalar arası dayanışmalar örüldü, işçi sınıfı içerisinde mücadele ses getirdi, ciddi dayanışma toplantıları düzenlendi. Jandarma 12 Eylül sabahı grev yerlerine saldırıncaya kadar grevlerimiz başarıyla sürüyordu. Bütün provokasyonları boşa çıkarmayı bilmiştik; ama 12 Eylül askeri faşist darbe bu gidişatımızı bozdu. Biz darbe sabahında da bunun faşist bir darbe olduğunu, işçilere karşı yapıldığını işçi arkadaşlarımıza anlattık; zaten hemen ardından da Jandarmalar geldi, toparladı, götürdü.
TKH’nin 100. Yıl Komiteleri aynı zamanda bizlerin de sizin gibi önceki kuşak komünistlere ulaşmamızı sağladı. Bu Komitelerle ilgili, 100. Yıl ile ilgili görüşlerinizi dinleyebilir miyiz? Genç yoldaşlarınıza bir mesajınız olur mu?
Bu çalışma çok değerli bir çalışma, başarılı olmasını istiyorum. Arzu ederdik ki 100. yılda gümbür gümbür gelen bir TKP olsun, bunca yaşanmışlıkların sonrasında daha güçlü, ses getiren, bütün emekçi katmanları kapsamış büyük bir Komünist Parti’si olsun isterdik. Ama asla umutsuz değiliz, yine olacaktır. 100. Yıl’ın Parti’ye ve sosyalizme kazanımlar getirmesini arzu ediyoruz, onu diliyoruz.
Emektar komünistler de genç komünistler de mücadelenin ayrılmaz parçalarıdır, onlar her zaman beraber olacaklar. Abileri geçmişten tecrübelerini aktaracak onlara; onlarla birlikte yolları yürüyecekler. Genç Komünist arkadaşlarımızın hiçbir zaman umutsuzluğa düşmemesi gerektiğini, bu mücadelede zaman zaman bu karşı devrimlerin galebe çaldığını gördüğümüzü ama er ya da geç işçi sınıfının, işçi sınıfının örgütlerinin bunlara gereken dersi vereceğini unutmamaları gerektiğini ve onun için de örgütlenmek gerektiğini söyleyeceğiz.
İşin aslı örgütlenmektir aslında. Arzumuz, isteğimiz, talebimiz bunlardan ibarettir.