Tarihsel TKP üyesi Hasan Ergün: Parti beni buldu, büyük bir heyecanla kabul ettim
"Yolumuz işçi sınıfının yoludur" sloganını benimseyen bir ideolojiyi savunuyordum. Bu yakınlığımdan dolayı bana partili olmam çok güvendiğim biri tarafından teklif edildi. Parti beni bulmuştu. Büyük bir heyecan ve mutlulukla kabul ettim.
Memleketin en köklü partisi 100. yılına yaklaşırken, tarihsel TKP üyesi emektar komünistlerin demeçlerine sayfalarımızı ayırmaya devam ediyoruz.
Tarihsel TKP üyesi, Parti’nin öğretmen örgütlenmesinde anlamlı işler yapmış Hasan Ergün’le 70’li 80’li yıllarda Parti’yi, öğretmen çalışmasını ve ’80 askeri cuntası dönemini konuştuk.
Mücadelesini Türkiye Komünist Hareketi (TKH) saflarında yürüten Ergün’e, Parti’nin 100. Yıl Komitelerini de sorduk.
Çok uzun yıllardır partili mücadelenin içindesiniz. Parti’yle tanışmanız nasıl oldu?
1970-1980 yılları arası solun yükseliş yıllarıydı. Birçok sol fraksiyon vardı.
Bir de reel sosyalizmin yaşandığı gerçek bir dünya vardı. Sosyalist mücadelenin kazanıldığı dünyanın kurucularının yaptığı mücadelenin tarihini öğrenmeye çalıştım.
Sağ sapmaların, sol komünizmin çıkmazlarını öğrendim. Bu görüşteki insanlarla yakınlaştım, öğretmen hareketi içinde kolektif çalışmanın mükemmel olduğunu kavradım. “Yolumuz işçi sınıfının yoludur” sloganını benimseyen bir ideolojiyi savunuyordum.
Bu yakınlığımdan dolayı bana partili olmam çok güvendiğim biri tarafından teklif edildi.
Parti beni bulmuştu.
Büyük bir heyecan ve mutlulukla kabul ettim.
Trakya’daki öğretmen örgütlenmesinde ciddi emekleriniz oldu. Çatalca’da TÖB-DER’in kuruluş sürecinde bulunup, başkanı seçildiniz. O dönemki çalışmalarınız ve Parti’nin öğretmen çalışması hakkında neler anlatabilirsiniz?
Bizler parti disiplininin ne olduğunu öğrenmeye başladık. Samimî yoldaşlık ilişkilerini öğrendik. Kolektif çalışmanın önemini benimsedik. Kararları beraber alırdık. Bireysel çıkışlara ödün vermezdik.
Çevremizle iyi ilişkiler geliştirdik. Yardıma ihtiyacı olanlarla dayanışma yaptık.
Köylerdeki öğretmen ve yakınlarımıza seçilmiş kitaplar götürdük. Aydınlanma çalışmalarını yaptık. İşçilerle yakınlaştık. Grev ziyaretlerinde bulunuyorduk.
Şube başkanı seçilmemi arkadaşlarım önerdi. Daha sonra da sırayla şube başkanlığı yaptık.
Bu uygulamamız bireysellikten uzak olduğumuzu gösterdi. Çevremizi de olumlu etkiledi.
1980 darbesi sonrası bir sürgün gündemi başlıyor örgütlü hayatınızda. Hem darbe koşullarında örgütlü mücadele yürütmeye dair hem de 82’de başlayan cezaevi sürecine dair ne gibi anekdotlar aktarırsınız?
Cezaevi sürecinde yalnız bırakılmadım. İllegal koşullarda parti avukatımızı gönderdi. Evimize kısıtlı da olsa dayanışma yapıldı.
En büyük mutluluğum da yoldaşlarımın bizlere sırtını dönmemiş olmamasıdır.Bizlerin işkencelerde dik durmamızın çevremizdekileri etkilediğini gördüm.
Sorgu sürecinde sol komünist liderlerin nasıl çözüldüklerine tanık oldum. İnanmış bir partilinin oraya bir tek kişi dahi getirmemek için ölümden döndüğünü de yaşadım.
Filistin askısında iken önümdeki kara tahtada çizilmiş üç maymun resimlerini de hiç unutmadım.
Şu anda Türkiye Komünist Hareketi saflarında örgütlü mücadeleyi sürdürüyorsunuz. Parti’nin 100. yılında çağrısı “100. Yıl Komiteleri”ne komünistleri davet etmek oldu. 100. yılın anlamına dair ve partinin bu konudaki çalışmalarına dair neler söylersiniz?
Marksist Leninist ilkelere sadık kalan Parti’miz, insanlığın tek kurtuluşunun “sosyalizm”de olduğunu savunuyor ve bunun için mücadele ediyor.
Bu uğurda mücadele eden yoldaşlarımızı da anarak onore ediyor. Bundan çok mutluluk duyuyorum.
Hem emektar komünistlere hem de genç kuşak komünistlere 100. yıl çağrınızı ve mesajınızı alarak röportajımızı sonlandırmak isteriz. Onlara ne mesajınız olur?
Gençliğin, yarın genç olacak çocukların; savaşsız, sömürüsüz, barış içinde, temiz bir doğada, özgür ve mutlu yaşayabilmeleri sosyalist bir düzende mümkün olabilir. Gelecek sizlerin elinizde, dünyayı değiştirecek olan sizlersiniz.