Tarihsel TKP üyesi Mehmet Keçeci: Tüm komünistleri 13 Eylül'deki Kartal buluşmasına çağırıyorum
Örgütlü mücadeleden çeşitli nedenlerle uzak düşmüş olan ama sosyalizm fikrine sırtını dönmemiş olan çok değerli onlarca arkadaşımız komitelerde uzun yıllar sonra bir araya geldi. "Ne yaparız?"ı tartıştı ve umutlarını tazeledi. Şimdi tazelenen umutları partimizin 100.yılı vesilesiyle ete kemiğe büründürme zamanı.
Kırk dört yıldır sosyalizm mücadelesinden kopmayan tarihsel TKP üyesi Mehmet Keçeci ile İGD tanışmasını, İGD’li olduktan sonra işçi sınıfı içinde yürüttüğü çalışmaları, darbe sonrası koşulları ve TKH’nin 100. yıl çağrısı üzerine konuştuk.
Mehmet abi, sizden öncelikle İGD ve Parti ile nasıl tanıştığınızı, o dönem yürüttüğünüz çalışmaları dinleyebilir miyiz?
1976 yılında askerden dönmüştüm. Dolayısı ile bir işe girmek zorundaydım ve bir fabrikaya işçi olarak girdim. Çevremdeki arkadaşlar öğrenci olduklarını ve İGD üyesi olduklarını söylediler ve benim de İGD üyesi olmamı istediler.
Zaman içinde onlara katıldım ve İGD üyesi olarak görev aldım. Bu süreçte yazılamalara, gece yazılamalarına çıktık.
İstanbul Gaziosmanpaşa bölgesinde çalışma yürüttük.
Daha sonra TKP’li olduklarını söyleyenler ile dirsek temasına geçtik. Partiyle tanışmam bu şekilde oldu. Bu süreçte İzmit’te bir dizi eylem ve çalışmaya katıldık; bu çalışmalar esnasında bir parti dostumuzu kaybettik. Süreç ilerliyordu ve sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim ilan edildikten sonra bölgede ajitasyon ve propaganda çalışmalarına başladık. Akşam saatlerinde kahveler de ajitasyon ve propaganda çalışmaları yaptık. Bölgede korsan eylemler yapmaya başladık.
Bu dönemde Parti bizleri olağanüstü koşullarda çalışma yöntemi konusunda bilgilendirdi.Korsan eylemlerin iki dakika süreceği ve belirlenen dakikada herkesin eylem yerinde olması gerektiği belirtildi.
Belirlenen zaman diliminde orada olamayanların geç kalanların eylemlere katılmaması kararı alındığı konusunda bilgi verildi. Bu yöntem başarıyla gerçekleştirildi ve hiç bir yoldaşımız gözaltına alınmadı.
Tabii bu süreçte fabrikada çalışmaya devam ediyordum. Fabrikada çalışırken Kemal Türkler’in katledildiği haberi geldi.
Gaziosmanpaşa merkezde Kemal Türkler’in katledilmesiyle ilgili protesto eylemi yapılacağı haberini aldık ve fabrikadan izin almadan Gaziosmanpaşa’da gerçekleşen eyleme katıldık. Belirtilen saat ve dakikada orada olup iki dakikada eylemimizi tamamladık. Askerlerin çevreyi sarması üzerine dağıldık. Hiç kimse bu dağılma esnasında gözaltına alınmadı. Çevre sarıldığı için bir binanın üçüncü katına çıktım ve bir bekar odasına yerleştim. Burada üç saat kaldım. Üç saat sonra odadan ve binadan çıkarak oradan uzaklaştım. Askerlerin bölgedeki kuşatması sürüyordu.Bu eylem böyle vukuatsız bir şekilde sona erdi.
İGD üyesi olarak işçi sınıfının yürüttüğü mücadeleyle, grevlerle bağınız ne düzeydeydi? Sendikal mücadele deneyiminizden bahseder misiniz ?
Aynı dönemde Maden-İş’in grevleri gerçekleşiyordu. Bizim bölgemizde PDK, Pres Döküm ve Uzel Makine gibi bir çok fabrika da “yolumuz işçi sınıfının yoludur” şiarıyla İGD olarak direniş ve grevlere destek oluyorduk.
Daha sonraki dönemde örgütlülüğü diğer fabrikalara taşımaya çalıştık. Tekstil iş kolunda faaliyet gösteren Altınyıldız şirketler grubuna ait bir fabrikada işe girdik ve çalışmaya başladık. Altı yıllık bir çalışma sonunda TEKSİF Sendikasının Eyüp şubesini ele geçirmek üzere içeride yoldaşlarla sendikal örgütlenmeye ağırlık verdik. Bu çalışma sonucunda bulunduğumuz fabrikadaki delegelerin yüzde doksanını örgütledik.
Aynı şubeye bağlı olan Eyüp Sümerbank’ta çalışan yoldaşlarla bir eylem birliği oluşturduk ve buradaki delegelerin de büyük bir bölümünü kazanmış olduk. Türk-İş merkezi bu durumun farkına vardı ve elimize geçmesi durumunda şubenin feshedilerek kapatılacağı tehdidinde bulundu. Ancak biz yılmadık Eyüp şube yönetimini elimize almak için çok çalıştık ama ne yazık ki çok küçük bir oy farkı nedeniyle seçimi kaybettik. Seçim sonrası fabrikadaki konumumuz değişti. Devamında ise fabrikadan uzaklaştırıldık. Sendikal örgütlenme deneyimi açısından şubeyi kazanamasak da önemli bir deneyim kazandığımız ve iz bıraktığımız bir süreç yaşadık diyebilirim.
12 Eylül sonrasından bahseder misiniz? Bu dönemin sonunda Parti’yle bağınız kalmış mıydı?
12 Eylül faşist darbesi zaten çok büyük bir kırılma yaratmıştı. Bölgedeki yoldaşların içeri alınmasıyla beraber Parti’den örgütlenme yerine mevcut durumun korunması için hareket edilmesi gerektiği bilgisi geldi. Bölgedeki birçok yoldaşımız alanı terk etti. Bu durum Parti ile bağların zayıflamasını da beraberinde getiriyordu. İlerleyen süreçte benim de diğer yoldaşlarımız gibi bölgeden ayrıldıktan sonra maalesef Parti ile örgütsel bağım bu şekilde kopmuş oldu.
Türkiye Komünist Haereketi (TKH), Partinin 100. yılı nedeniyle büyük bir kutlamaya hazırlanıyor. Bu kutlama hazırlıkları çerçevesinde tarihsel TKP’lilere, emektar komünistlere 100. Yıl Komiteleri çağrısı yapıldı. 100. Yıl Komiteleri bu çağrıyla toplantılar yapmaya başladı. Bu hazırlıklara ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz?
Partinin 100.yıl kutlamalarının Parti’ye yeni bir heyecan katacağını, örgütlenme ve Atılım hedefleri doğrultusunda iyi sonuçlar elde edileceğini düşünüyorum.
Sosyalizm hedefinden vazgeçmemiş tarihsel TKP’lilerin, komünistlerin mücadele deneyimleriyle 100.yıl komitelerinin çalışmalarına ve atılım hedeflerine büyük katkıları olacak. Komitelerin ilk toplantıları da bunu yeterince ortaya koydu. Örgütlü mücadeleden çeşitli nedenlerle uzak düşmüş olan ama sosyalizm fikrine sırtını dönmemiş olan çok değerli onlarca arkadaşımız komitelerde uzun yıllar sonra bir araya geldi. “Ne yaparız?”ı tartıştı ve umutlarını tazeledi.
Şimdi tazelenen umutları partimizin 100.yılı vesilesiyle ete kemiğe büründürme zamanı.
Son olarak hem emektar komünistlere hem genç kuşak komünistlere hem de emekçilere 100.Yıl mesajınız ne olur?
Öncelikle emektar komünist yoldaşlarıma mücadelelerini bugüne taşıdıkları için çok teşekkür ediyorum. Genç kuşak komünist yoldaşlara ise sosyalist devrim mücadelesinin uzun ve keskin virajlarla dolu olduğunu, bu virajlarda Parti’ye yakışan ve Parti’yi büyütecek iyi manevralar yapmalarını diliyorum.
13 Eylül Pazar günü bu büyük mücadele tarihini yazmaya öyle veya böyle katkıda bulunmuş olan tüm komünistleri Kartal Meydanı’nda buluşmaya ve ülkenin komünist partisini gerçek anlamda ayağa kaldırma mücadelesine omuz vermeye çağırıyorum.