Tarihsel TKP’li Ahmet Tüzün: Yoldaşlık bizim için sırtını yaslayabilmektir, bunu tekrar ve güçlü olarak tesis etmek gerekir
Her zaman hayatta emekten, özgürlükten, barıştan yana bir gücün olması gerekir. Yeni kuşağın bunu, tarihi anlayarak yeniden üreterek ortaya koyabileceğini düşünüyorum. "İnsanın insanı sömürmesine karşıyım" diyen bir güç çıkmalı, emeği özgürleştirmesi gerekir. Bu adıyla sanıyla Parti’dir.
Tarihsel TKP’li Ahmet Tüzün ile Parti ile tanışmasını, Partili olma sürecini, İzmir’de Parti çalışmalarını ve iltica sürecini konuştuk. Tüzün’den 100. Yıl duygularını aldık.
Parti’yle nasıl tanıştınız? Örgütlenme sürecinizden bahseder misiniz?
Gençlik yıllarım işçilikle geçti, ufak yaşta ütücülük-temizlikçilikler yaptım. Ustam az para veriyordu, gençtim 8 yaşında girmiştim, 1968 civarı yani 14 yaşlarındayım. 1969 yemiş işçiliği yapıyorduk. Mahallemizde iki arkadaş vardı. Mehmet Faruk Söke, çok efendi bir çocuktu. O zamanlar GSB’nin yayın organı vardı Genç Sosyalist, bir gün baktım kadın erkek tartışmaları yürütüyorlar. Kadın erkek ilişkilerine farklı bakıyoruz, kenar mahalle çocuğuz, enteresan geliyor fikirler. Tuttu bana dergi getirdi, kitap getirdi. O zamanlar dincilere değmiştik elbette, öyle bir damarımız vardı. Bu sıralarda dayımın yanında terzilik yapıyordum. O dönemler PDA’dan bir çocukla tanıştım, onunla da tartışıyoruz. Yine o dönem TİP’in grev ile ilgili bir broşürü elime geldi. İlk direnişim, dayımla yevmiye kavgası üzerinden oldu. Pazar günü işe çağırdı, yarı yarıya olursa gelirim dedim. Kabul ettirdim, ilk direnişim buydu kişisel tarihimde.
O sıralarda 1974-1975 tarihinde Zeytinlik mahallesinde kültür derneği açıldı. Zeytinlik Kültür Dayanışma Derneği’ni TSİP’liler ve GSB çevresi kurmuştu. ZKDD’ye ilk girdiğimde ev ev dolaşırdık, doktorlar vardı, Doktor Hüsnü’yü hatırlıyorum, ev ev dolaşır halkı ücretsiz muayene ederlerdi, ilaçlar temin ederlerdi. Zeytinlik, Kültür Dayanışma Derneği sayesinde kadınları ve gençleri ayağa kaldırdı, bir hava estirdi mahallede. Ciddi okumalara o dönem başladım. Emperyalizm tezlerini tartışıyorduk, Sovyetler Birliğini tartışıyorduk.
Partili olarak hangi çalışmalarda bulundunuz?
Büyük oranda İGD çalışmalarında bulundum, 1980 sonrası da Almanya’da parti çalışamalarına devam ettim. Zeytinlik mahallesindeki İGD-İLD çalışmaları aslında İzmir örgütlenmelerinin ilk süreçleri sayılır ve sonrasında birçok mahalleye yayılarak büyüdü. İlk büyük afişlememiz 1976’daydı. “Yaşasın 1 Mayıs” afişleri. İlk büyük 1 Mayıs meydanıydı. O süreçten önce GSB Basmane’de büyük bir eylem yapmıştı, etkilenmiştik. 1977 1 Mayıs’ında askerdim. İstanbul’da bir şey olacağını askerdeyken anladım, bizim bölüğün yarısını götürdüler.
Sol içi çatışmalarla, diğer gruplarla kavgalarla gündemlerimiz ortaya çıktı 1977 sonrası. Zeytinlik’te biz güçlüydük. Okulun önünde bildiri dağıtırken, Tariş eylemleri vardı. Güvenliğimizi almıştık ama tam olarak hazır değildik. Ben o süreçte vuruldum.
Sonraları askerden gelir gelmez, eski Zeytinlik’i Baysal arkadaş ile birlikte toplarlamaya başladık. 1978’in Mart ayında İzmir’e gelmiştim. Ben ZKDD’deyken bir arkadaş geldi “seninle görüşelim” dedi, oturduk. “Seni biz partili yapmak istiyoruz” dedi. Nasıl bir şeydir partililiktir bilmiyoruz tabi. Devlet ve İhtilali ve bir dizi okumayı önerdi, görüşmeyi bitirdik. Öncü’nün TKP’ye geçişiyle birlikte ben de geçtim. Hem TSİP eylemlerine katılıp hem de İGD eylemlerine katılıyordum. TSİP’li hiç olmadım ama.
Mahallede etkimiz çok fazlaydı. Mahalledeki çocuklar bizim İGD’li Emel’i çok severlerdi. Bir kavga gündemi olduğunda mahalledeki çocukların doğrudan alakası olmasa da hepsi kavgalarda yer alırlardı mutlaka. Çok heyecanlıydık, inançlıydık. Devrimden sonra bütün semtin planını çıkarmıştım. Meydanların, sokakların, liselerin ismini değiştireceğimiz için şimdiden isimleri çıkarmıştım. Nazım Sokağı vesaire diye… Tariş eylemleri başladığında, İGD’nin etkisi de yükselmişti. Tariş eylemlerinde etkin olarak yer alıyorduk. Biz de işçi gençlik bir toplamdık.
Sonrasında 1979 senesinde içeri girip çıktım. 1979’un martında bir eylemin ardından tutuklandım. Hapishanede örgütlenmelerimiz her zaman devam etti. Örgütlülüğümüzü her alanda koruyorduk.
Birçok zorlukla birlikte mücadele veriyorduk. Misal, 1 Mayıs 1979’ında Mersin kararı vardı, oraya gideceğiz diye yoldaşlarla kan sattık. 6-7 şişe kan verdik, yol parasını çıkartabilmek için.
’80 sonrası, yurtdışına çıkış süreciniz başlıyor. O dönemi nasıl anlatırsınız?
1980’de davalar yüzünden yurtdışına çıkmak zorunda kaldık. İltica ettim yani. DDR’da Parti ile tekrardan ilişki kurdum gittiğim dönem. Parti’nin kurduğu dernekler vardı, o dernekleri hareketlendirdik, bir sürü işçiyle ilişki kurduk, önemli işler yaptık. O dönemlerde Batı Berlin İşçi Korosu’nda görev aldım. Çok güzel işler çıkardık. Adımlar dergisinin yaygın dağıtımına devam ediyorduk aynı zamanda. Sonra bizim derneklere TBKP süreciyle birlikte “gerek yok” denildi ve faaliyetlerimizi durdurmuş olduk. TBKP likidasyonu bir yanıyla iyidir. Ak koyunu, kara koyunu ortaya çıkarmıştır. Partideki sorunlu bir kadro toplamını açığa çıkarmış, o süreçlerle tanımış olduk daha net şekilde. Perestroyka açılımı güzelleniyordu biz de yenilik diyerek aldandık. Aslında bakarsan ne yenisi olacak, biz zaten sosyalizm derken en yeni olanı anlatıyoruz her zaman. “Bu neyin yeniliği?” diye düşünüyorum. Şimdilerde Berlin sokaklarında gezerken ciğerim yanıyor, tüm güzellikleri kaybettik.
Parti’nin 100. yaşına dair neler söylemek istersiniz?
Her zaman hayatta emekten, özgürlükten, barıştan yana bir gücün olması gerekir. Yeni kuşağın bunu, tarihi anlayarak yeniden üreterek ortaya koyabileceğini düşünüyorum. “İnsanın insanı sömürmesine karşıyım” diyen bir güç çıkmalı, emeği özgürleştirmesi gerekir. Bu adıyla sanıyla Parti’dir. Elbette bunlar mücadele ile olur. Egemenler her zaman buna müsaade etmeyecek, engellemeye çalışacak. Tıpkı bizlerin ödedikleri bedeller gibi süreçler yaşanacak. Ama doğru hareketlerle aşılabilir her zaman.
Bir diğer yanıyla, önemli olanlardan birisidir de kolektif önderliklerle böylesi bir gücün yaratılabileceği ve başarılı olabileceğidir. Güvenle, inançla, yoldaşlıkla, sevgiyle, paylaşmakla olur.
Yoldaşlık bizim için sırtını yaslayabilmektir. Bunu tekrardan ve güçlü olarak tesis etmek gerekir.